Eylül ayı içerisinde Türkiye’nin iki uç noktasında bulunan iki şehri ziyaret etme fırsatı buldum. Birisi Ege Bölgesinin incisi olarak tabir edilen İzmir, bir diğeri de Doğu Anadolu bölgesinin sınır taşı Erzurum.
Çok fazla seyahat etmeme rağmen her ne hikmetse 23 yıl boyunca İzmir’e hiç yolum düşmemişti. 1997 yılında vatani görevimin son aylarını tamamladığım İzmir’i yıllar sonra yeniden görmenin sevinciyle yola çıkmıştım.
Tabi ki İzmir denilince ilk durak Konak meydanı ve Saat kulesi olur. Ardından bir kordon boyu gezi yapılır. Zamanınız varsa Vapurla Karşıyaka’ya geçer dolaşırsınız. Şehrin içerisine girdiğim andan itibaren beni iten bir şeyler oldu. Çağdaş kent olarak bilinen İzmir’in bakımsız, kentsel dönüşüm yüzü görmemiş, kendisini yenileyememiş, yıllanmış, yaşlanmış binaları arasında Çağdaşlık aradım.
Binalarında bir türlü göremediğim Çağdaşlığı, Konak meydanında ve saat kulesi civarlarında aramaya başladım. Meydanın etrafı trafiğe kapalı ve parkla çevrilmiş. Anlam veremediğim koca koca demir yığınlarıyla bir şeyler yapılmak istenmiş. Parkın içerisine çimler ekilmiş, çiçekler dikilmiş. İsteyen istediği yere gelip oturuyor. Sadece oturmakla kalmıyor, yediğini içtiğini de olduğu yere bırakıp gidiyor.
Çimler, çiçeklerin dipleri, çalılıklar her taraf pet şişe, peçete, plastik bardak, yenilen yemeklerin artıklarıyla dolu. Bu manzarayı görünce midem kalkmadı değil hani.
Konak meydanının hemen yanı başında bulunan ve Osmanlı mirası Konak cami. Bir vakit namazı kılmak için güzel yer. Yapanlardan Allah razı olsun. Ne var ki, sadece abdest alabilirsiniz. Lavoba ihtiyacınız varsa 300 metre ileride ki pasaja gidip ihtiyacınızı giderip ardından abdest alıp namaz kılmak için camiye geri dönmeniz gerekiyor. Bir Akıl babası oraya tuvalet konduramamış.
Meydanın hali böyle. Dedim ki “bir anlık bir şeydir, kendini bilmez, çevreye saygısı olmayan magandaların işidir, her yer böyle değildir, biraz ilerleyelim kordon boyu yapalım”
Yapmaz olaydım. Kordon boyunca dolgu kayaların üzeri parklardan beter. Çekirdek kabukları, çocuk bezi, plastik atıklar vs.
Mide kaldıran bir görüntüden dolayı hemen kordon boyundan ayrılmak zorunda kaldım.
“Acaba Konak bölgesi mi görgüsüz bir de Karşıyaka’ya geçeyim” dedim. Vapura bindiğim gibi Karşıyaka’daydım. Bize hep söylenen İzmir’in Karşıyaka’sı ünlüdür, daha çağdaştır.
İnanın Konak’tan hiçbir farkı yok. Anlayacağınız İzmir çöp yuvası. İnsanlarında (Tabi ki istisnaları kastetmiyorum) Çevreye saygı denen hiçbir şey yok.
Sadece insanlarında mı?
Buna göz yuman yerel yönetimler de de çevreye saygı denen bir şey yok…
Sizin çağdaşlığınız, sizin özgürlüğünüz İzmir’de kalsın.
1 Hafta sonra Türkiye’nin bir diğer ucu Erzurum’a gittim. Kısa süre içerisinde ikinci defa gittiğim Erzurum’a bu defa İzmir’e baktığım gibi baktım.
Dadaşlarla gurur duydum.
Yolları, parkları pırıl pırıl…
Yorum Yazın