Gittikçe sanallaşan, çözümsüzleşen, çaresizleşen hal alıyor. Çaresizlik nisyana terk etti unutulmaya terk etti dünyayı. Devletler çaresiz, toplumlar yorgun ve umutsuz, fertler ha keza yavaş yavaş ilgi alanının ve ehemmiyet sırasınında da gerilere itmeye başladı Gazze ve Hamas’ı. Onlara ilgi azalıyor ve adeta kaderlerine terk ediliyor. An cak İsrail’in izni nispetinde yiyecek içecek ve gıda yardımı yapılabiliyor. Bu durumun daha açık ve gerçekçi yani realist olarak bir tahlilini yapmak gerekiyor.
Tabir münasip se dışa yansıyanla, iç âlemi bir birini tutmuyor Müslümanların. Bu konuda ecnebi devletlerinin fertlerinin durumu Türkiye Müslümanlarının durumundan daha açık ve sarih. Onların içi de dışı da birbirine tam uygun. Bu analizi yapmak için müneccim olmaya gerek yok. Samimiyet tahlili yapmamız gerekiyor. Ölçüsü ve tartısı ne ise ona göre doğru analiz yapılmalı.
Türkiye Müslümanları birli, ikili, üçlü ve hatta çoklu oynuyor. Bir kısmının derdi eski yazarların çizerlerin siyasetçilerin önder ve akil kişilerin beylik sözlerini medyaya servis etmekten öteye geçemiyorlar. Çare üretemiyorlar ve sadece beylik sözlerden medet umuyor görüntüsünü savunuyorlar. Hatta bu sözlerin kendilerinin bu günkü konjonktorel siyasetlerine daha fazla pirim elde etmeyi Gazze konusundan daha önde önemsiyorlar gibi.
Hep yanma yakılma üzerine kurulmuş medya platformunda ferdi gayret ve isteklerini dile getirmiş oluyorlar. Arap ve İslam Devletlerini ve vatandaşlarını ilgisizlikle suçluyor lar. Hep sorunu ve sorumluluğu başkasının sorumlu ve sorumsuzluğu üzerine kuruyorlar. Kendilerini bu işin dışında tutarak böylece kendileri Gazze’yi ve Haması en çok düşündüklerini sanıyorlar ve de öyle yansıtıyorlar.
Bu durum Demirel’in olaylar karşısında; ‘yetmeyesice, büyümeyesice, boynu altında kalasıca’ şeklindeki koca karı bedduasından öteye geçmiyor. Önce Arap ve Dünya İslam Devletlerini kınamanın ötesinde Türkiye’deki Müslümanlar kendi aralarında bir birlik sağlıyorlar mı? Herkes bir hesap peşinde Gazze’yi bile kendi günlük siyasi stratejilerine alet etmeye çalışıyorlar. Siyasi liderler ve onların müntesipleri, yazarlar, çizerler, akil insanlar birlik için bir araya geldiler mi? Reise yardımcı oldular mı? Hamas’a terörist diyenlerle her gün kucak kucağa oturan Müslümanları uyarmamız lazım değil mi?
Güya kendilerine entelektüel diyenler bire bir tanıdıklarım, Reise bu konuda yardım edilmesi gerekliliğinden hiç bahsetmiyorlar. Hatta fırsatı yakaladıkça beylik sözlerden sonra Reise takıp takıştırıyorlar. Ağızlarının yarısıyla sevgi, diğer yarısıyla da nefret besliyorlar.
Ama bir gerçek vardır ki; Müspeti de, menfisi ve muhalifi de herkes bütün sözleriyle Reisten bekliyorlar. Kimi severek kimi dişini gıcırdatarak. ‘Reis kalksın Savaş ilan etsin gidip İsrail’i tepelesin ve bu işi bitirsin’ diyenler olduğu gibi, ‘Ah Reis bu deliliği yapsa da Türkiye sıkıntıya girse Reisi çabuk düşürürüz’ diyenler de var. Bu durum değişmedikçe kimsenin ah vah etmesine inanılması zor gözüküyor.
Dünya halkları da Reisten umuyor. İster Müslüman, ister diğer olsun. Ama dünya halk larının bu umuşları gerçekçi. Sahtecilik ve riya yok bu işin içinde, safiyane düşünü yorlar. Bizimkiler gibi ikircikli düşünmüyorlar. Haklarını vermek lazım. Eğer bir şey olursa bu Cenabı Hakkın hikmeti ve Dünya Mazlumlarının duasıyla olacak inşallah.
Dedim ya
Kimsenin umurunda değil, Gazze Hamas konusu ve konuları. Birlik ve beraberlik mi yaptık. En azından karşı olmayanlar bir araya mı geldik. Çalım atmak laf sokuşturmak tan başka bir şey mi yaptık. Türkiye dindarları sadece lafta birmiş gibi gözükmekten öteye ne yaptı. Buna kimse bir şey demiyor. Reisi devirmekte yaptığımız dindarlar (!) ittifakını Gazze ve Hamas konusunda yapabildik mi. Hamasa Terörist diyenlerle işbirliğini mi kestik. Veya tamamen İsrail’in yanında yer alan Demlilerle ittifaklarını mı kestirdik. Böyle ikiyüzlülükle olmaz. Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Temel Karamolla oğlu, tabi olanları, Milli Gençlik Vakfı, Anadolu Genlik başkanları İsmail Haniye’nin cenazesinde konuşma yapıyorlarken, onların yakalarını arkasından çeken CHP ve Özgür bey DEM cilerin ‘Hamasa Terörist demelisiniz’ diye çekiştirdiklerini görür gibiyim. Sabredin !) az kaldı 2028 de umduğunuza nail (!) olunca ortada ne Gazze ne Hamas kalır. Teröristanı da kurarlar. Sizlerin ağzınıza da birer şamar vururlar arka odada. Kuzu kuzu sessizce oturursunuz bir kenarda. Siyonizm o zaman basını da sosyal medyayı da susturur, her şeyi güllük gülistanlık gösterir.
Bizde kötü yakalandık
- Pandemi çok şey aldı götürdü.
- Deprem (Zelzele) daha büyükçe götürdü.
- Irak/Suriye sınırında olası Teröristanın kurulmasını
- Önlemek te çok ama çok şey götürdü.
- PKK 40 bin şehit ve milyar dolarlarımıza mal oldu.
- ABD/AB nin dolar ve ekonomi savaşları bizi hayli zor duruma düşürdü.
- İç muhalefet ve EYT de zarar hanemizi arttırdı.
- Bu konuda Reise yanlış bilgi verilerek yanıltıldığı söylenenler arasında.
- İçeride yaklaşık 4 milyon muhacir
- Hudutlarımızdaki muhaciri beslemek barınak yapmak ta bizi hayli zorladı.
- Bizde iyi yönetemedik galiba.
- Ekonomi, pahalılık, hayat pahalılığı, enflasyon zarar hanesinde zirve yaptı.
- Memura yapılan seyyanen zam emeklileri çığırından çıkarttı.
- Emekliyi karşıya alan akıl sahibi kim ise Reisi kim yönlendirdi ise
- Uzun yıllara yansıyacak büyük kötülük yapmış oldu.
- Zor telafi edilecek kocaman bir sorun oldu.
- Versen de vermesen de çözümsüzleşti bu konu.
- Merak ediyorum nasıl çözülecek.
Gazze ve Haması da gündemin gerisine itti vesselam.
İt konusu
Kimin ne dediği, ne istediği belli değil. İktidarın da muhalefetinde ne yapmak istediği anlaşılmış değil. Bakıyorum da sadece kargaşalık kuru gürültü yapıyorlar. Onlarında bir çözümü yok galiba. Köpeklerin açlığını insanların açlığının çok çok üstüne çıkardılar. Bu konuda ciddi seviyede bir gözü dönmüşlük görüyorum. Her konuyu bahane ederek ülke aleyhine çevirmeye çalışıyorlar. Yahu oturun anlaşın genel kuruldan önce toplandığınız komisyon ne işe yarıyor. Orada bir çözümde ittifak yapın. Genel kurulda da kabul edilsin. İttifak için illa da Tramp ve Baydını mı bekliyorsunuz. Burada şöyle bir espri geldi aklıma. Makberin yazarı hanımı Lüsyen hanıma yazdığı bilinen Abdülhak Hamid Tarhan’ın şöyle dediği: ‘İslam harfinde benim ismimin son harfi daha yumuşak olan dal idi yani D ile biterdi. Latin alfabesine geçince ismimin son harfi daha sert olan T ile yazılmaya başlandı Hamid-Hamit şeklinde. Altmışından sonra ismimin sonuna bir de İT ilave ettiler’ dediği söylenir. Milletin başına birde it belası bulaştırmayın, anlaşın it konusunda.
Yorum Yazın