2009 Yılında, Rusya’da yapılan İslam Toplumları Toplantısına Jirinovski Besmeleyle başlıyor. Konuşmasında "Rusya-İslam Dünyası yerine, "Rusya, İslam dünyasının bir parçası olsaydı harika olurdu” diyerek düzeltme bile yapıyor.
2013 Yılında İngiltere Başbakanı David Cameron Arap İşadamları toplantısına Besmele çekerek başlıyor. İngiltere’de İslami bono çıkartarak 100 milyarlarca dolar Arap Sermayesine göz dikiyor.
Yıl 2017, Ortadoğu Ülkelerine ölüm, kan, gözyaşı, açlık ve göçlerle demokrasi getirdiğini iddia eden ABD’de,ilk icraatı Müslümanlara giriş yasağı koyan yeni Başkan Donald Trump, ilk yurtdışı seyahatini Monarşiyle yönetilen Suudi Arabistan’a yapıyor.
Ülkesinde kadınlara çalışma izni ve araba kullanma izni vermeyen Suudi Arabistan Kralı, uçağın kapısında karşıladığı Donald Trump’ın eşi Melanie Trump’ın elini sıkarak “hoş geldin” diyor.
Törende de, kıtalar arası balistik füzelerle Dünyanın her yerini vurabilecek dev savaş makinasına sahip ABD’nin Başkanı Donald Trump, Suudi yetkililerle yaptığı kılıç dansından sonra ilk partisi 110 milyarlık, toplamda da 380 Milyar Dolarlık silah satarak istediğini koparıyor. Oradan da doğru İsrail’e giderek kipa giyiyor ve ağlama duvarını ziyaret ederek ağlayan ilk ABD Başkanı unvanını kazanıyor.
ABD Suudilerden istediğini alınca Donald Trump başlıyor İran’a saydırmaya. Böylece bir taşla iki kuş vuruyor. Hem Suudi Arabistan’ın gönlünde daha fazla yer ediyor ve arka çıkıyor. Hem de İslam Dünyasının içerisinde ki mezhepsel yangını körükle harlandırıyor. Refahtan obez olmuş ABD ve Avrupa Ülkelerinin silah satma için çıkardıkları savaş furyasında da Ortadoğu’daki bölge işbirlikçilerine koltuklarını korumak, zavallı halklarına ve çocuklarına düşen pay ise; yine açlık, ölüm, gözyaşı ve göçler oluyor.
Sadece Suudi Arabistan’ın silaha ayırdığı ilk partide 110 Milyar ve toplamda 380 Milyar Dolara ulaşan rakamı Katar, Bahreyn, Ürdün vb. gibi diğer ülkeleri de katarsanız trilyonlarca dolar bütçe demektir.
Bu rakamlar bölge ülkelerinin kalkınmasına, refahına harcansaydı, asırlar önce birçok medeniyete beşiklik yapmış Ortadoğu ihtişamlı günlerine geri dönmez miydi ?... Bölgedeki barışın ve kalkınmanın en büyük engeli, emperyalistlerin iştahını kabartan başta yer altı zenginlikleri ve enerji yatakları olsa da, asıl engel bölge toplumlarının cehaleti ve idarecilerin aymazlığı, bir adım ötesinde ise ihaneti değil mi ?....
Bölgedeki insanların kafalardaki köhne ayrılık ve düşmanlık duvarlarını yıkmak gerekiyor. Bu insanları cehaletin pençesinden kurtarmak gerekiyor. Kendi saltanatları uğruna halklarını birbirine düşman eden ve bu düşmanlıktan beslenerek halklarını yaşadıkları hayatı cehenneme çeviren ihanet içindeki devlet yöneticilerinin, sözde mezhepsel örgütlerin maskelerini yırtarak çakallıklarını orta yere dökmek gerekiyor…
İslam Ülkelerindeki zulme kör, insan hakları ihlallerine sağır merkezi ABD Newyork’da bulunan (Human Rights Watch) İnsan Hakları İzleme Örgütü hiçbir şey yapmamaktadır. Bunun yerine “İslam Ülkeleri İnsan Hakları İzleme Örgütü” diye bir yapılanma daha etkili olacaktır. Böyle bir yapılanma tüm İslam ülkelerindeki insanı esas alan düşünce temelinde “İslami Ortak Paydalar” etrafında asgari müştereklerde buluşan siyasetçi, bürokrat, akademisyen ve gazeteciler tarafından gündeme getirilmelidir. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Böyle bir örgüt bölgede işlevsel ve etkili bir duruma gelmesi halinde ancak kendi insanına sahip çıkabilir.
İnsan kalitesini yükseltmeden, insanı olumlu yönde değiştirmeden, geliştirmeden kuralları ve kurumları değiştirmek mümkün değildir. Kafalarını kuma gömen deve kuşu aydın tipiyle bu makus talihin önüne geçmek mümkün olmaz. Yürekli ve cesur aydınların harekete geçmesi gerekiyor.
Vallahi, Bu Dünyada masumlar ve acizler ağlarken yanarken, keyfi yerinde “Elhamdulillah bize bir şey olmadı, kendimizi kurtardık” diye seyredenler varya; Sizlerin işi Allah’ın huzuruna çıktığında çoook zor…
Hiçbir şey yapamazsanız bile, bari Hz. İbrahim’in Nemrut ateşini söndürmeye çalışan karınca olsanız. Safınızı belli etseniz. Yoksa masumları yakan bu ateşten daha şiddetlisi ahirette sebep olanlarla birlikte, Hz. Ali’nin “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanlarını”da yakacak.,
Bunları göre göre, bunları bile bile mutlu olmak, gülmek mümkün mü ? !… İnsanın yüreğinden Nilüfer’in bir şarkısında ki yer alan şu sözler kızgın yağ gibi akıp ve yakıp göz yaşlarına karışıp gidiyor…..
Ayrılık kol geziyor
Acılar pek yakında
Bu filmi görmüştüm ben
Senden önce defalarca
Ağlama yüreğim yar gelmez
Gelse de artık farketmez
Ha döndü dönecek ömür bitiyor
Kış ortasında bahar gelmez
Ah kaçıncı darbe bu
Ah bu kaçıncı perde
Anlamıyor yüreğim gel de kendin söyle
Sağ ve esen kalın…..
Yorum Yazın