Ne kurutmadığı toprak kaldı ne soldurmadığı çiçek. Ne hayatlar aldı da soğumadı bu yürek. Bir haber geldi, insan doğdu dünya. Ardından sana bırakacak onlarca yürüyen, nefes alan hatta yaşayabilen ceset.
İnsan ve Acıları
İnsancıklar doğdukları andan itibaren acı çekmek ve acılara dayanabilmek için var olan, evrimleşen pek de önemli olmayan varlıklarını bizlere; totosuna bir şaplak ile hissettiren zavallı yaratıklardır. Fakat ilk şaplaktan itibaren küçücük bir varlıktan çıkan ses, bir taraftan mutluluk bir taraftan da hüzün verir. Bir ebeveyn için çiçek hatta cennet koktuğu düşünülen varlığının dünya içinde cehennem olacağından bihaber çocuğun yaşamasını ister. Hiçbir anne Adolf Hitler’i doğurmak istemez hiçbir baba Napolyon’a arka çıkmak istemez ama Adolf Hitler doğar, Napolyon’a arka çıkılır. Hiçbir insan katil olmak istemez, onlarca varlık iyilik, mutluluk ve huzur bekler. Kimi tanrısından kimi enerjiden kimi de dünyanın bir anlamından medet umar. Kimi de aman diyerek yaşayamadığı hayatı sorgular kimisi ise gariptir ki bunları görür işitir ve sesli gelişinin ardından birkaç ölü tohum bırakır ve sessiz bir şekilde gider.
Gelenin gidenin ardından bu koca ölümsüz gördüğümüz, insanın gelişi ile pis, iğrenç bir yer olan dünya, acılar ve keder dolu bir halde kendi kendine yaşar. Hayvanının ve bitkisinin çeşitlerini saymakla bitiremez, kendisini hayvan mı ya da bitki mi diye hangi kategoriye koyacağını şaşar, bazen hayvan bazense bir bitki olur. İnsanın tüm bu bayağı olan özeti, karakteri, kişiliği budur. Uykumuzdan uyansak sorun, uyanmasak sorun. Ölse kurtulsa dert, ölmese kurtulmasa dert. Selam verse sorun, selam vermese sorundur. Tekrarlıyorum insan bayağı, pislik ve kahrolası bir yaratıktır. Dinsel açıdan tanrıya hak veriyorum. Cennetten buraya gelmemiz tamamen cennet içindir. Evrime hak veriyorum, kendisinin de sonunun gelmesini isteğinden insanın evrimine muhtaçtı. Bu durum tamamen evrimin işine yaramaktadır. Hz. Âdem’e hak veriyorum, ben de olsam o meyveyi yer, “Şimdi insanlar düşünsün nasıl ayvayı yedik” derdim. Hz. Havva’ya hak veriyorum Hz. Âdem ile cennette gezmekten sıkılır, yeni yerler ve yeni canlılar görmek ister, “Âdem balayına çıkalım der,” kanına girerdim. Atomlara ve evrime hak veriyorum, çoğal, düzelt, çoğal ve düzeltmekten yorulur, “Yahu yok mu sonumuzu getirecek?” derdim.
Bu kadar öfke kustum, bir tane dediğim ve kaleme aldığım bir tek kelimeden, cümleden pişman olmadım. Descartes gibi düşünüp Mevlâna gibi çağıramadım. Hz. İsa gibi diğer yanağımı uzatamadım, Hz. Ömer gibi adalet dağıtamadım, bir tane işleyen iyi ya da kötü sisteme arı kovanına soktuğumuz çomağı sokamadım. Ben bir insanım; ya yok etmeye gelmiş ya da yok edilmeye gelmiş bir canlıyım. Var olmayan hislerimle hareket eder, mantıklı ve gerçekçi bakmaya çalışırım. En net kurduğum cümleler ile sizleri kandırmayı yeğler, kendi içimde iç çatışmalarım ile karmakarışık bir canlıyım. Bir tohum eker, bin tohum yerim. Benden öncekileri düşünmem her gün taparcasına anar ağlarım. Kurulmuş lanet sisteme söver, sistemin açığı ile pay çıkarırım. Ben bir insanım acılarıma sebep, acımasızlıklarıma bahane ararım. Ben bizler için bir başlangıç, evren için bir son olan canlıyım. Ben tüm dinlerin ve din adamlarının umudu, tüm inançların bir sonuyum. Ben bir canlıyım ve tüm canlıların sonuyum. Ben bir insanım ve tüm insanların düşmanı ve aynı zamanda dostuyum. Bizler birer insancıklarız kendi yağında kavrulmaya çalışır, herkesin yemeğine salça oluruz. Sen bir insansın ve ben bir insanım söyleyin okurlarım, kaç nefes tüketip kaç nefes aldınız?
Yorum Yazın