Zamir: ‘Kendileri isim olmadıkları halde isim yerine kullanılan ve ismin yerini tutan kelimelere zamir’ denir. Görende dilbilgisi dersi görüyoruz zannedecektir. Bize okullarda böyle öğretmişlerdi. Aklımda ve ezberimde kalmış. Örnek olarakta; bu, şu, o derlerdi. Ben bunu günümüze yani zamanımıza teşmil ve teşbih etmek istiyorum. Hatamız kusurumuz olursa affola. Kimseyi incitmek üzmek değil maksadımız. Bu zamir üzerinden bir sosyolojik analiz yapmak istiyorum.
İnsanların zamiri: ‘Kendileri solcu olmadıkları halde solcu yerine kullanılan ve solcunun yerini tutan sağcılara ve de milliyetçiler ve de maneviyatçılara insanların zamiri’ mi denilmeli acaba
Ben ellili yıllarda doğmuş ve yetmişli yılların hatta altmışlı yılların kısmen etkisiyle ideolojik tasniflemesinde muhafazakar veya benzeri şekilde adlandırılan Müslüman, dindar, vatanını milletini seven ümmet fikriyatını ön planda tutan ideolojik geçmişi olan gençlerdenim.
Gençlik yıllarımda, geçmiş yılların yani son iki yüz yılın yani Tanzimattan sonrasını yani 1839 dan sonrasının analizini yaparken aramızda çok tartışırdık. O zamanın temsil insanları da kısaca söylersek; Mehmet Akif, Ziya Gökalp, Tevfik Fikret-Nazım Hikmet ve zamanın tahlilleri ana eksenlerdi. Bir çok isimler sayılabilir ama ben en bilinenleri örnekledim. Mehmet Akif Dindarları, Ziya Gökalp Milliyetçileri, Tevfik Fikret ve Nazım Hikmet de Solcuları ve ateistleri temsil ederdi sanki. Sankisi fazla öyleydi de.
‘Bir ülke ki, cammiinde TÜRKÇE EZAN okunur,
Köylü anlar manasını namazdaki duanın...
Bir ülkek ki mektebinde TÜRKÇE KUR’AN okunur,
Küçük büyük herkes bilir, buyruğunu Hüda’nın…
Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın!’ (Z.Gökalp)
Mealindeki bu zihniyet sonrasında CHP nin ana felsefesi olmuş ve CHP iktidarları döneminde bunu aynen uygulamaya çalışmış; ‘camileri ahır’ yapma ‘Ezanı ve Kur’an’ı türkçe okutma’ ve bir asra yakın bu kamburun altında kalmış ve bu kamburuyla yaşamış ve bu ayıp onların baş kakıcı olmuş ve olmaya da devam edecektir. Hatta kıyamete kadar. İyi ve kötünün mücadelesi de kıyamete kadar devam edecektir. Etmekte mecburiyetindedir.
‘Hani, milliyetin İslam idi… kavmiyet ne!
Sarılıp sım sıkı dursaydın a milliyetine.
‘Arnavutluk’ ne demek? Varmı şeriatta yeri?
Küfr olur başka değil, kavmini sürmek ileri!
Arabın Türke; Lazın Çerkeze, yahud Kürde;
Acemin Çinliye rüçhanı mı varmış? Nerde?
Müslümanlık’ta ‘anasır’ mı olurmuş? Ne gezer!
Fikri kavmiyeti telin ediyor peygamber’. (M.Akif)
Bu sözler de Akif’e ait. Neyse.
Benim gençlik yıllarımda iletişim bu kadar değildi. Oluşumları sonuç beyannamelerine göre anlar ve tahlil ederdik. Örneğin MTTB nin genel kurulu yapılır. Başkanın nasıl biri olduğunu beyannamesindeki: ‘Türkün ruh kökü’ cümlesine göre yorumlardık. Bu cümleyi görünce ‘hah işte’ derdik ve rahatlardık. Çünkü Türkün ruh kökü=İslam idi de ondan dolayı.
Hatta benim ‘Siyasi Tarihimiz’ diye bir çalışmam yarım kaldı. Kısmen de mahalli bir gazetede yayımlanmıştı. Orada Türk kelimesinin ırk manasına değil milliyet ve İslam manasına geldiğini ve Ecnebilerin yani Avrupalıların tabiriyle türk kelimesinin İslamla özdeşleştiğini anlatmıştım. Ebem rahmetli birilerini, ecnebileri analiz ederken ‘Gavur mu? Türk mü?’ derdi. Burada Gavur kelimesi Hıristiyanları ve Yahudileri, Türk kelimesi ise Müslümanları çağrıştırıyordu.
İşte uzun yıllar Türk kelimesi şemsiyesi altına bir nevi İslam şemsiyesi altında yaşadık. Devletimizin yönetiminde uyumsuz insanlar olsa da sabrettik ve; Türkü, Kürdü, Arabı, Çerkezi, Lazı ila ahir hepsi bu milliyet adı altında tek millet olarak yaşadık. Ama bu dış güçler ve içimizdeki uzantıları daima bunu kaşıdı ve her birinin ayrı bir ulus devlet olması için içimizdeki unsurları kaşıdı durdu. CHP ye rağmen milletimiz sabırla Solculuğun ve ateizmin elinden bir gün bu memleketin yönetimi asli unsurların eline geçer diye sabretti ve emek sarfetti.
1950 den sonra da solculuğu, ateizmi, masonluğu ila ahir bir çok izimleri birleştirerek ala dinli bir yönetimin idaresinde yaşadık. Yine sabrettik ve azimle çalıştık. Elli yıl süren bu sabır dönemimizde muhafazakar, Müslüman, Milliyetçi tabanı ve oyları katakulli ile elimizden alıyorlar ve bizi anlamıyorlar sanıyorlardı. Bu günkü ‘Abidik Gübüdük’ işler de o zamanların bir benzeri. Elli yıl bizi sömürdüler, üzdüler, katlandık, katlandık, katlandık….
O zamanlar da ne derlerdi: ‘Fundamantalist’ ‘İrtica’ ‘gerici’ v.s. derlerdi. ………………..derlerdi. Devletin unsurları içine manevi unsurların giremeyeceğini anlatmak için, bir taraftan da oylarımızdan korktukları için, manevi içerik taşıyan unsurları latince, ecnebice karşılığı ile söylerlerdi. Bizi anlamaz zannederlerdi. Ama biz iyi anlardık. Fakat ne yapalım zaman mekan ve de imkan kifayetsizdi.
Benim gibi bir çok insanın gençliği ve hayatı bu minval üzere mücadele ile geçti. Biz davamız için her şeyi yaptık her şeye katlandık. Hatta kot pantolan bile giymedik. Temsil ettiğimiz davaya halel gelmesin diye. Bu günkü modaya bir şey diyeceğim yok. Yanlış anlaşılmasın. O zaman öyleydi. Ömrümde bir kotum oldu. Onu da Amerika daki amca oğlu göndermişti. Bir kurban bayramında bacağım kırıldı. Onu da Ambulansın içinde görevliler bacağımdan çıkarabilmek için makasla kestiler.
Biz zor kazandık bu günleri. Kolay harcanmasın istiyoruz. Zor kazanılan kolay kaybedilmesin diyoruz. ‘Varken kıymeti harbiyesi yoktur’ felsefesine kurban etmiyelim kazanımlarımızı diyoruz. Dünya ‘kalleş’ oldu. İnsanlar ‘kancık’ oldu. Müslümanlar, milliyetçiler, muhafazakarlar yine kandırılma dönemine girdiler. PKK nın değirmenine su taşıyacak su arklarını temizlemeye başladılar. Bir baksana ömrünü cami ve agyarınına harcayan bir misyonun temsilcileri, bir öfke uğruna ‘Cami’ yapımına karşı çıkmaya başladılar. ‘Kıratın yanında duran ya huyundan ya suyundan’ derler ya! Aman ya Rabbi, Eman ya Rabbi. Bir ders verme uğruna kazanımlarımızı harcattırma Allah’ım! Ümmetin kaznımlarını heba ettirme Allah’ım! Dünyadaki mazlum müslümanların umudunu yitirtme Allah’ım!
Kör olası makam: Kör olası makam neymişsin sen! Senin uğruna ideoloji, dava, adamlık, kalmadı. Gavur-Türk, Müslüman, milliyetçi, solcu, ateist, mason sanki birleşti. At izi, it izi, fil izi birbirine karıştı. Mertlik kalmadı. Namertlik moda oldu. İri kıyım sandığımız insanlara bakın bir gün bir ideoloji de bir gün bir parti de bir gün kötülerle bir gün iyilerle bir arada, safiyet, kıymet hükmü kalmadı. Aman ya Rabbi.
Düşman kılık değiştirdi, plan değiştirdi, bir tek İsrail ve güdümündeki Amerika Pi sayısı gibi sabit, Avrupa birliği ve tüm diğerleri onları takip ediyor. Diğerleri hep değişken oldu. Bir İsrail rahat etsin diye bütün Bir Ortadoğu kan revan içerisinde bırakılıyor. Peygamberi yol takip edilmiyor. Bunların ideallerine giden yolları temizlemekle meşgul yukarıda saydığım ‘terkipler’ ve de ‘dersçiler’.
Bir anımı anlatayım; yetmişli yıllarda Muş, Van, Bitlis, Tatvan ziyaretlerimiz olmuştu. Şeker Fabrikasının temel atma törenine rahmetli Erbakan Hoca katılacaktı. Ön hazırlık için Cumhur Güven, Mehmet Akyel ve Ben ön hazırlık heyetindeydik ve önden gitmiştik. Hatta uçağa ilk o zaman binmiştim. Abdulkerim Doğru Sanayi Bakanı bir konuşma yapmıştı: ‘İtin dişisine Kancık denir ve cinsiyet ifade eder. Adamın fikri değişkenine Kancık derler bu da karakter ifade eder’ mealinde bir konuşma yapmıştı da çok hoşuma gitmişti. Tam bizimde içinde bulunduğumuz buhranlı dünyanın halini tarif ediyordu sanki o zaman.
İNSANLARIN ZAMİRİ
Şu zamir konusu bu günümüze teşmil edilirse teşbihte hata olmaz sanırım; ‘Kendileri solcu olmadıkları halde solcu yerine kullanılan ve solcunun yerini tutan sağcılara ve de milliyetçiler ve de manevilere insanların zamiri’ mi denilmeli acaba. Amerika ve İsrail taktik değiştirir de tüm dünya ülkeleri gibi ‘bizde de uyumsuzluk olur mu?’ buna hemen adepte olmamız mı lazım?’ sorusu aklımıza geliyor. Bu zamiri dilbilgisi dersinden alıp muvakkat bir zaman için insanların zamiri gibi mi anlatmak lazım? Kafalar karışıyor değil mi?. Bakın hele şu CHP de solcular, ateistler Belediye başkanı ve milletvekili oluyorlar bunlar çok tabi hakları. Ya ‘kendileri solcu olmadıkları halde, solcu yerine kullanılan ve solcunun yerini tutan’ belediye başkanlarına ve milletvekillerine ve onlara arka çıkan partilere ve ona oy veren katakorize edilmiş insanlara’ ne demeli. ‘Hele hele bakan olmuş, milletvekili olmuş, bürokrat olmuş ve hatta Cumhurbaşkanı olmuş ve CHP ye akıldanelik yapanlara ne demeli. Kanundaki kelimenin yazılışında harfinin üzerindeki inceltme işareti nin ince mi kalın mı olması için fikir yürüten ve görüş beyan eden siyasetçilere; ‘Niye sesiniz çıkmıyor?’ diye sormak bu milletin hakkı değil mi? İnsanların değeri hırs, makam olmamalıydı ama ne yazıkki oluyormuş bunlar!
Bu makam hırsı, sen neymişsin be, ‘kırk yıllık kanileri olur mu yani?’ yaptın. ‘Buna da razıyız’ diyenler var? ‘Olur ya insan hali’ diyenler var. ‘Amma bu bir ümmeti perişan etme projesine alet olma işi ise ona üzülürüz’ diyenler de var. ‘Ebem rahmetlinin bir sözü vardır: ‘Yitik gümandan hali değildir’ derdi. ‘Çalınan mal kimden şüphelenirsen kime güman gelirsen ondan çıkar’ derdi. İnşallah öyle değildir.
Bu makam ve hırs konusunda bir tarihi hikaye anlatacağım: ‘Firavun ve Hz.Musa Nil’in tersine akıtılması için iddiaya girerler. Firavun sakalından asılır; ‘Bu dünyada beni mamur et, Öbür dünya da ne yaparsan yap’ diyerek Rabbine dua eder. Musa ise peygamberliğine güvenir yatar. Nil Firavunun talimatında tersine akar derler. Amma sonunda Firavnun ağzına çamur tıkarlar ve Nil’de boğulur. Öbür dünya da kendisine ne yapılacağını beklemeye gider. Allah! Ümmet içindeki hiçbir kulunun dünya için ahiretini harcatmasın! Amin…
FAİZE, ALTINA, DÖVİZE, BORSAYA PARA YATIRANLARIN HIRÇINLIĞI
Yukarıda saydıklarımı zaten büyük sermaye çevreleri yapıyor. Bunlar uğruna ihtilaller bile yapıyor. Ülkelerde iktidarları bile değiştiriyor. Gözlerini para ve hırs bürümüş fincancı katırının züccaci dükkanına girdiği gibi ülkelerin altını üstüne getiriyorlar. Benim sözüm küçük birikimini buralara yatıranlara ve sonun da gösterdikleri reaksiyonlaradır. Örneğin adam küçük sermayesini faize yatırıyor, kaybedince kucağına taşı olduruyor ve suçlayacağı yerlere saldırıyor. Ha keza; altına, dövize, borsaya küçük birikimlerini yatıranlar aynı şekilde kaybedince eteği taş dolu etrafı rahatsız ediyorlar. Garip bir zamandayız. Allah akıbetimizi hayreylesin. Akıbetimizi muttakilerin akıbeti gibi eylesin! Amin….
Yorum Yazın