‘Yahudi, tıkayandır Allah’a giden yolu!’
Reulullah’ın hicreti esnasında Medine’de Evs ve Hazrec adlı iki Arap kabilesi ile Kaynuka, Nadir ve Kurayza oğulları adlı üç Yahudi kabilesi mevcuttu. Arap kabileleri buraya ‘Seylül-Arim’ denilen sel felaketinin akabinde Yemen’den; Yahudiler ise Romalıların işgalinden sonra Kudüs’ten gelmişlerdi.
Efendimiz hicretinden sonra Medine yönetimini üstlendi. Çeşitli gruplarla anlaşmalar yapıldı. Medine nüfusunun %40 nı oluşturan Yahudilerle de bir anlaşma yapıldı. Hicri Şevval1-Miladi Nisan 623 Medine sözleşmesinin imzalanması. Tarihte bu anlaşmalara ‘Medine vesikası’ denir.
Medine’de yalnız;
- Müslümanlar yaşamıyordu;
- Museviler (Yahudiler),
- Müşrik Araplar ve
- Hristiyanlar da vardı.
Medine’de, ilk defa nüfus sayımı yapıldı. Medine yeniden yapılanıyordu. O gün için;
- 10.000 civarında bir nüfusa sahip olan Medine’de;
- 1500 kadar Müslüman nüfusun yanında,
- 4.000 civarında Yahudi,
- 4.500 kadar da Arap müşrik bulunmaktaydı.
Medine’deki ilk anlaşma, Evs ve Hazrec kabileleri arasında yapıldı. Yüzyıllar sonra ilk defa, Evs ve Hazrec arasında yapılan kalıcı bir anlaşma ile Ensar haline gelen iki yapı arasındaki Yahudilerin iki tarafı birbirine düşürdüğü asırlık savaş ortamına son veriliyordu. İkinci anlaşma buna mecbur kalan Yahudilerle yapılıyordu. Özet olarak:
“Buna göre: Yahudiler, dinde serbest bulunacak,
Müminlerle bir dost gibi hoşca geçim olunacak” (A.Köksal)
Müslümanlar da Yahudiler de dini hayatlarını özgürce yaşayabileceklerdi. Müslümanlar sorunlarını Kur’ân hüküm lerine, Yahudiler de Tevrat’a göre çözümleyeceklerdi. Kimse, bir diğerinin dini anlayışına müdahele etmeyecekti. Dinleri ve malları üzerinde kalmaları kararlaştırıldı. Suçlar dinlerin ahkamına göre cezalandırılacaktı. Müslümanlar ve Yahudiler eşit statülere sahip olacaklardı. Yahudiler bu anlaşmayı politik nedenlerden ötürü kabul etmişlerdi. Peygamber (s.a.v) Medine’nin en güçlü adamı olmuştu ve gücü daha da artacağa benziyordu. Kabul etmekten başka seçenekleri yoktu.
- İlk İslam devletinin anayasasıydı.
- Aynı zamanda bütün dünyada yazılı ilk anayasalardan birini teşkil etmekteydi. 52 maddeden ibaretti.
Bilindiği üzere; Gelmesini bekleyip durdukları peygamberi, gelince inkâr ettiler.Yahudiler Peygamber’in (s.a.v) gelişini Medine’de daha önce sahip oldukları üstünlüğü tekrar ele geçirmek için sabırsızlıkla bekliyorlardı. Gelen peygamber, İshak’ın değil, İsmail’in soyundandı. Yüce Allah Hz. Muhammed Aleyhisselamı Araplardan gönderince, Yahudiler onu inkâr ettiler. Hatta gelecek Peygamber kendilerinden olacak ve bunu üstünlük olarak görerek diğerlerini bununla tehdit etmişlerdi. Medine de mukim üç ana Yahudi Kabilesi; Beni Kurayza, Beni Nadr, Beni Kaynuka. Kaynuka Medine sözleşmesini bozan ilk Yahudi kabilesi.Bedir savaşından sonra sözleşmeyi ihlal ettiler. ‘Size bir iyilik dokunsa onları tasalandırır, size bir kötülük isabet edince ise onunla sevinirler’ (Âli imrân:120)
- Şairleri, Peygamberimizi hicvediyor, Müslümanları küçük düşürücü mısralar düzüyorlardı.
- Kuyumcu dükkanında Müslüman bir kadının örtüsünü çıkarttırmaya çalıştılar.
“İlk iş, alçak bir tuzak bir Müslüman kadına.
Sürüldü Medine’den, bakmadan ardına”(N.Fazıl)
‘Eğer, seninle antlaşan bir kavmin antlaşmaya hıyanet etmesinden korkarsan, savaş açmadan önce sözleşmelerini bozduklarını, doğruca, kendilerine bildir. Çünkü Allah hainleri sevmez’ (Enfal:58) Peygamber kendilerini uyardı. ‘Eğer düşmanlar barışa yanaşırlarsa, sen de ona yanaş’ (Enfal:61). Bu yüzden peygamber barışçıl yolları denedi.
“Geldi, öğüt verdi, fakat dinleyen yok işe bakın:
‘Sen, dediler, bizi, Kureyş oymağına ölçme sakın!
Sizinle bir tutuşursak, gücümüzü anlarsınız!’
Bu, ne büyük küstahlıktı, bu, ne çalım, bu, ne ağız!” (A.Köksa)
“Bizde kılıç, bizde ok, bizde at, bizde pusat;
Bu, gelişen İslamı toslamaya son fırsat!”(N.Fazıl)
Beni Kaynuka Yahudilerinin bu kibir ve gurur dolu sözleri üzerine inen ayeti kerime akıbetlerini şöyle ilan etti:
‘(Ey Resulüm) İnkâr edenlere (Yahudilere) de ki: Yakında mağlup olacaksınız ve Cehennem’e sürüleceksiniz. Orası kalınacak ne kötü bir yerdir!” (Ali İmran:12)Allah Peygambere, ahdini bozan bu Yahudilerle çarpışmaya izin verdi: ‘Eğer bir kavmin hıyanetinden endişe edersen, antlaşmayı feshettiğini onlara açıkça ve adalet üzere bildir. Muhakkak ki Allah hainleri sevmez’(Enfal:58)Bu ayet Beni Kaynuka hakkında nazil olmuştur. Resulullah (s.a.v) bu ayetin hükmüy le onların üzerine yürüdü. Yenildiler.
“Onlar, dört yüz piyadeyle üç yüz zırhlı cengaverdi;
Fakat, Allah, kalplerine birden bire korku verdi.
Şam iline göçmek için müsaade istediler;
‘Yurdumuzu malımızı bırakalım biz!’ dediler.
Müsaade buyrulunca Medine’den def oldular.” (A.Köksal)
Erkeklerin elleri arkalarına bağlandı. Kaynukalıların anlaşmalısı ve Münafıkların reisi Hazrecli Abdullah bin Übey, onların affını talep etti. Zira örf ve adete göre öldürülmeleri gerekiyordu. Araya baş münafık Abdullah bin Übey bin Selul girdi. Öyle yalvardı, öyle yırtındı, öyle ayak diredi ki, peygamber onların hayatlarını bağışladı, Medine’den Şam’a sürülmelerini emretti. Her şeylerini bırakıp başlarını aldılar… Şam taraflarına göçtüler. Ezeli ve ebedi nasipleri bu… İhanet ve sonra zillet… Birini edecek ve öbürünü görecekler. Kaynuka oğulları Yahudileri, Filistin’deki Ezirat şehrine kadar gidip yerleştiler. Yok, olup gittiler. Nesilleri kesildi. Çoğunluğu orada helak oldu.
Ali b.Ebu Talib’in Yahudilerin sürülmesi ve Şair Eşref’in öldürülmesiyle ilgili şiirinden:
“Biz Ahmed’e demiştik ki: ‘Bizi biraz bırak.’
Çünkü biz o kavimden intikam almamıştık.
Onları uzaklaştırdı. Sonra dedi ki: ‘Defolup gidin,
Burnunuzun üstüne sürtünerek’
En-Nadir’i de göçe zorladı,
Halbuki onlar süslü bir yurttaydılar.
Ezre’at’a sürüldüler birbiri peşi sıra’” (İbn İshak:427-428)
Beni Nadir Yahudileri de anlaşmaya sadık kalmıyorlardı. Kureyş müşrikleriyle de el altından işbirliği yapıyorlardı.
- Peygamberimiz Aleyhisselama suikast düzenlemek istemişlerdi.
- Efendimiz 9 arkadaşıyla Beni Nadir’e görüşmeye gittiklerinde damdan kaya parçası yuvarlamak istediler.
“Derken Nadr Oğulları… Resule karşı hile;
Tepelendi, ahdini tepeleyen kabile.” (N.Fazıl:)
“Beni Nadir karar verdi: Peygamberi öldürmeye.
Bir gün haber gönderdiler ‘Yurdumuza buyur!’ diye.
Efendimiz, bir hanenin gölgesine oturmuştu;
Amir adlı bir serseri ateşlenmiş, kudurmuştu.
Peygambere atmak için yakaladı kocaman taş;
Resulullah kalkıverdi, göstermedi hiçbir telaş.”(A.Köksal)
Anlaşmayı bozdukları için Medine’yi terk etmeleri istendi. Ancak, Baş münafık Abdullah b.Übeyy b.Selül adamların dan Süveyd ve Dais ile Beni Nadir Yahudilerine gizli bir haber göndererek savaşmaya teşvik ettiler.
‘Übey oğlu Abdullah da, onlarla el birlik etti,
Azgınları, müminlerle çarpışmaya teşvik etti.
‘Bulurum ben size, dedi, iki binden fazla asker,
Sonra, Beni Kurayza da, size, elbet yardım eder!’ (A.Köksal)
Göç fikrinden vazgeçtiler.Üzerlerine yürünüldü. Kaleleri kuşatıldı muhasara altına alındı.
“Gem, azıya alınmışken, Efendimiz tez davrandı,
Bastırmıştı inlerinde; onlar bunu şaka sandı.” (A.Köksal)
Kurayzaoğullarından ve diğerlerinden umdukları yardım gelmemişti.
“Baktılar ki kurtuluş yok, hemen özür dilediler:
‘Medine’yi terk edelim, bizi serbest sal!’ dediler.
Efendimiz ‘Olur, dedi, çıkın burdan hicret edin,
Sizden artık hayır gelmez, cehenneme kadar gidin!’”(A.Köksal)
Her türlü cephanelik ve silah hariç, develerin kaldırabileceği kadar mal yüklediler ve evlerini de kullanılamaz hale getirdiler, Hayber ve Şam tarafına gittiler. Çokları Şam’a, Erihaya, Ezzerat’a, Hire’ye birkaç ev de Hayber’e gittiler.
“Bu suretle Medine’den onları def eylediler;
Fakat, kucak açmış idi Hayber’deki Yahudiler.
Beni Nadir hükümdarı Huyey orda hürmet buldu;
İslamiyet aleyhinde uğraşmaktala meşgul oldu.” (A.Köksal)
Beni Nadir hakkında bütünüyle Haşir süresi nazil oldu.Allah Teala Beni Nadir kuşatmasında Müslümanlara olan yardımını(Hşr:2) de beyan eder: ‘Ehli kitabdan inkar edenleri, ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah’tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah(ın azabı), onlara beklemedikleri yerden geliverdi. O, yüreklerine korku düşürdü. Öyle ki, evlerini hemen kendi elleriyle, hem de müminlerin elleriyle harabediyorlardı. Ey akıl sahibleri, ibret alın’. (Haşr:2)
Yahudiler bütün lisanlarda lanetlenmiştir. Bu olay (Beni Nadir), Yahudilerin içine sinmiş ihanet ve kalleşlik doğasının ikinci örneğidir. Bundan önce de, Beni Kaynuka Yahudilerinin giriştikleri ihanetlerden bir başka suretini görmüştük. Bu konu, sayılamayacak kadar olayların doğruladığı tarihi bir gerçektir. Onları kuşatan ilahi lanetin sırrı budur ve Allah, şu sözüyle bu ilahi laneti kayda geçirmiştir: ‘İsrailoğullarından küfredenlere Davud ve Meryem oğlu İsa’nın lisanıyla lanet edildi. Bu lanetlenme, isyan etmeleri ve haksızlık etmeleri nedeniyledir.’(Maide:78)“İbn Abbas dedi ki: ‘Yahudiler bütün lisanlarda lanetlenmişlerdir: Musa peygamber zamanında Tevrat’da, Davud peygamber zamanında Zebur’da, İsa peygamber zamanında İncil’de, Muhammed (s.a.v)zamanında ise Kur’ân’da lanetlenmişlerdir.(İmam Taberi Tefsir:2/510)
Beni Kurayza Yahudilerinin başlarına gelenlerin
- Medine’yi kuşatan müşriklere Hendekte yardım ettiklerinden ve
- Peygamberle olan ahdini bozmalarından dolayı olduğu (Ahzab:26) da:
‘Ehli kitabdan (Beni Kurayza Yahudilerinden) onlara (Medine’yi kuşatan müşriklere) yardımda bulunanlarıda, yüreklerine korku düşürerek kalelerinden indirdi. …’ şeklinde açıklanmıştır.
“Efendimiz: ‘Haydi dedi, silahlanın gideceğiz,
Hain Beni Kurayzayı Hakka davet edeceğiz.
“Muhasara edildiler, sürdü bu hal bir ay kadar.
Gün geçtikçe, içeride sıkıldılar, daraldılar.” (A.Köksal)
Beni Kurayza kuşatıldı. Sonra, Resulullah’ın(s.a.v)kendileri hakkında vereceği karara boyun eğdiler.Beni Kurayza kayıtsız şartsız teslim olmayı kabul ettiler. Haklarında hüküm vermek üzere de bir hakem tayin edilmesini istediler. “Peygamber de(s.a.v): ’Ashabımdan istediğinizi seçin!’ buyurdu.Beni Kurayzalılar, Sa’d Bin Muaz’ı hakem istediler Sa’d b.Muaz’ı hakem seçtiler. Beni Kurayzalılar: ‘Biz onun hükmüne göre ineceğiz ve teslim olacağız!’ dediler.“Peygamberimiz (s.a.v): ‘Peki! Sa’d’ın hükmüne göre teslim olunuz!’ buyurdu. Onlar da: ‘Evet, razı oluruz!’ dediler.
“Evs’le Beni Kurayzanın vardı önce ittifakı,
Muaz oğlu Sa’din ise emrindeydi Evs oymağı.
Bunun için Peygambere başvurarak Yahudiler:
‘Vereceği hükme Sa’din razıyız hep biz!’ dediler.
Onların bu teklifini Efendimiz kabul etti;
Hasta Sa’di, Evs oymağı tuta tuta aldı gitti,
‘Vereceğin bir hükmünde merhametli ol!’ dediler,
Sa’d sükût eyledikçe fazla ısrar eylediler;
“Efendimiz: Haydi, dedi, şunlar için ver bir karar.” (A.Köksal)
Müslümanların çoğu onların idamını istiyordu.
Sa’d b.Muaz’ın kararı: ‘Ben onlar hakkında: ‘Erkekleri öldürülsün. Çocukları ve kadınları esir edilsin. Malları Müslümanlar arasında bölüştürülsün’ dedi.
“Sa’d dedi: ‘Kadın, çocuk hepsi esir olacaklar!
Ahdi bozup çarpışanın boynu hemen vurulacak,
Malına da el konacak! Benim hükmüm budur ancak!’” (A.Köksal)
Sa’d(r.a)Yahudilerin isteği üzerine onlar hakkında Hz.Musa’nın şeriatine göre hüküm verdi. Sa’d b.Muaz’ın verdiği hüküm; Musa’ya(a.s) gelen Tevratın hükmüne aynen uyuyordu: ‘Bir şehre cenk için yaklaştığında sulha davet edesün, sulh olup kapılarını açarlarsa, kaffesi sana haraç versünler, hizmet etsünler. Lakin, eğer, senin ile cenk eder, ise, anı muhasara edesün. Rab onu senin elüne teslim ettikte, erkeklerin cümlesünü kılıçtan geçüresün! Amma nisvan ile çocukları ve bütün hayvanları ve bütün ganimetü, yiyesün!’(Tevrat: Tesniye, Bab 20x 10-15) Beni Kurayza Tevratla örtüşen bu karara itiraz edemediler.
“Tevrat dahi hıyanete ceza verir bunun gibi.
Şüphesiz bu hıyanetin Huyey (*) idi müsebbibi;
Bu kararın hak olduğu hemen tasdik buyruldu;
Bunu Beni Kurayza da itirafa mecbur oldu.” (A.Köksal)
Teslim olan Kurayza Yahudilerine bu hüküm uygulandı.
“Onun büyük Peygambere geçmemişti kini halen
‘Sana karşı beslediğim düşmanlıktan dolayı ben
Kendimi hiç mesul tutmam, Allah kimi düşürürse,
Düşer gider yalnız o, kurtaramaz onu kimse!..’
Dedi, sonra: ‘Ey insanlar! Hak emrinde yok bir mahzur,
Bu, bir kader hükmü, dedi, değilsiniz sizler mağdur.
Hakkın Beni İsrail’e yazdığı bir azaptır bu!..’
Onlar için bunun azap olduğunda yoktu kuşku:
Kötülüğün, hainliğin kavuştular cezasına.” (A.Köksal)
“Fesatta eşsiz marka,
Yahudi verdi hesap.
Yahudi geldi dize.
Tertemiz ön ve arka.” (N.Fazıl)
Hayber Yahudileri haberi alınca korktular. O bizim üzerimize yürümeden biz Hayber Yahudileriyle birlikte onun üzerine yürürüz. Teyma, Fedek ve Vadil-Kura Yahudilerini yanımıza alarak Muhammed den eski yeni bütün hıncımızı alırız’ dediler. Hayber Yahudice kale demektir.
“Bu tıkanan, son delik;
Hicazda Yahudilik
Artık yurtsuz kalacak!”(N.Fazıl)
Beni Kurayza, Beni Kaynuka ve Beni Nadr Yahudileri sürgün edildiğine Hayber’e yerleşmeleri potansiyel bir tehlike oluşturmuştu. Medine’den kovulup çıkarılan Beni Nadir Yahudileri, buraya yön veren idareci sınıfı teşkil ediyorlardı ve Medine’de sahip oldukları eski durum ve haklar kendilerine iade edilmeksizin hiçbir şey onları memnun edemiyecekti.
“Beni Nadir önderleri ayrılınca Medine’den
Hayber’deki Yahudiler açmışlardı kucak hemen.
Orda plan çizilirdi Müminleri yok etmekçin.
Sellam, Hayber kalesinde hükümdarlık yapıyordu,
Bütün komşu oymaklardan topladı bir büyük ordu:
İstiyordu: Medine’yi basıp vurmak birden bire.
Düşmanların maksatları malum oldu Peygambere;
Sellam işi biter bitmez Üseyr, oldu Hayber Beyi;
Müminleri yok etmekçin düşünmüştü o, her şeyi:
Her yana baş vurularak toplandı bir büyük ordu;
Düşmanların maksadını Efendimiz biliyordu;” (A.Köksal)
Hayber üzerine yürüdüler. Baş müafık Abdullah Übeyy b.Selül Hayber Yahudilerine: ‘Muhammed size geliyor, tedbirinizi alın, mallarınızı kalelerinize doldurun, dışarı çıkıp onunla çarpışın’ diye haber saldı.
“Bir yandan da münafıklar onlara çok yardım etti:
Medine’den, Hayber’e hep gizli gizli haber gitti.” (A.Köksal)
Hayber’in bütün kaleleri fethedildi.
Natat’ın üç kalesi vardı. Hz. Ali’nin kapısını kalkan olarak kullandığı kapı.
- Naim Kalesi
- Sa’b b.Muaz Kalesi
- Kulle (Zübeyir) Kalesi.
‘Hayber Kalesinin devrilen kapısı ile beraber,
Küfrün kale kapısı yerinden oynamıştır.”(N.Fazıl)
Şıkk kaleleri:
- Übey (Sümran) kalesi
- Nizar (Beriyy) kalesi.
Ketibe kaleleri:
- Kamus
- Vatih
- Sülalim
Bütün kaleler fethedilince sulh istediler ‘öldürülmeyip sürgün edilmelerini istediler’. Aman dileyip ‘bütün malımızı bırakalım Şama gidelim’ dediler. Bu teklifleri kabul edildi. Onlar da mallarını ortaya koyup bıraktılar, gittiler. Zeynep bt.Haris, Hayber’de öldürülen kocası Sellem, babası Haris, kardeşi Merhab ve amcası Yesar’ın intikamını almak istedi. Efendimizi pişmiş et ile zehirlediler.
“Yahudi, zehir demek;
O’na sundu bir yemek,
Kızarmış keçi, zahir.”(N.Fazıl:93)
“Peygambere sunulşmuştu Hayber’de, bir pişmiş koyun;
Yahudiler, bu koyuna yapmışlardı büyük oyun;” (A.Köksal)
“Ağ(u)lu pişmiş kuzu O’na söyledi
‘Yeme benden yâ Resûlallah’ dedi”(S.Çelebi)
“Bir lokmacık tattılar
Ve lokmayı attılar;
Dediler: Zehir, zehir!”(N.Fazıl)
“Eshabdan Bişr ibn-i Bera, ondan bir tek lokma yedi,
‘Efendimiz zehirlidir, yemeyiniz, durun!’ dedi.” (A.Köksal)
Hacamat yaptrırdı. Peygamber (s.a.v), etin zehirinden kurtulmak için iki omuzunun arasından Ebu Hind’e kan aldırdı.
“Diyecekler son anda:
‘Hala o zehir kanda…’
Ölümmüş tek habbesi…
Cilvesidir Hayber’in;
En büyük Peygamberin,
Bir de şehid rütbesi…”(N.Fazıl)
Ganimet mallarına hile den dolayı ‘Cennete Müslümanlardan başkası giremez’. Ateş ehlinden birinin çarpışmada yaralanınca acıya dayanamayıp intihar edince Bilal’e: ‘Hey! Herkes bilsin ki, ancak mümin cennete girer. Ancak Allah fasık bir adamla da bu dini destekler’ diye bağırmasını emretti. Karını söyleyen birine de karların en hayırlısı; ‘Farz namazdan sonra kılacağın iki rekât nafile namazdır!’
- Esir kadınlarla temasta bulunması dokunulması helal olmaz!
- Kendi suyu ile başkasının ekinini sulamasın (zina etmesin)
- Esir kadınlardan yüklü olanlara yaklaşmayın
- Esir kadına, hayızlı ise, hayızdan temizlenmedikçe, hamile ise doğurmadıkça dokunmak da, helal olmaz!
- “Taksim olununcaya kadar ganimet malını almak satmak helal olmaz.
- “Bölüşülmedikçe Bir hayvana iade edinceye kadar binmek, bir elbiseyi eskitinceye kadar giymek, helal olmaz!
- Ehli eşeklerin, her yırtıcı, azı dişli hayvanın, etini yemeyin
- ‘Ölmüş hayvanların etleri, kan, domuz eti, kesilirken Allah’tan başka bir put- tanrının adı zikredilerek kesilmiş hayvanların etleri, boğulmuş hayvanlar, kafalarına topuzla vurularak öldürülmüş yahut yüksekten düşüp ölen veyahut bir diğer hayvanın boynuzlaması sonucu, yahud da yırtıcı bir hayvanın paralamasıyla ölen hayvanlar, siz henüz canlı iken yetişip te boğazlarını kesebildikleriniz müstesna, sizlere yemek için yasaklannmış bulunuyor. Keza putlar için dikili taşlar üzerinde kurban edilmiş, yahut fal oklarını açmak suretiyle talih denemek için kesilen hayvanların etleri haramdır. Bütün bunlar din ve ahlakı bozucu fasık şeylerdir’ (Maide:3).
Müsakat anlaşması: ‘Sizi Çıkarmak istediğimiz zaman, çıkarmamız şartıyla!’ ve mahsülü yarı yarıya bölüşmek üzere onlarla anlaşma yapıldı. Bu anlaşma Hz. Ömer’in Hilafeti zamanına kadar devam etti. Sonradan Yahudi azıttı. Yahudiler Abdullah b.Sehl’i öldürmüşlerdi, Salim b.Abdullah’a sihir yapmış, Abdullah b.Ömer’in kollarını yaralamış kırmış ve Muzahhir b.Rafi’yi de kölelerini teşvik ederek öldürtmüşlerdi. Hz.Ömer döneminde Müslümanların elinde işçiler çoğalmış, toprağı işlemek kolaylaşmış, Yahudilere ihtiyaç kalmamıştı. Kendi köy ve kasabalarından geçen Müslümanlara ardı arkası kesilmeyen suikast ve saldırıları sebebiyle Halife Ömer (r.a), Arabistan’daki Yahudi tebaları, yine İslam Devletinin diğer bölgelerine olmak üzere sürüp çıkardı. Yahudileri Arap adasından sürdü. Resulullah (s.a.v): ‘Arabistan’da iki dinin bırakılmamasını!’ ’Arap yarımadasında iki din içtima etmemelidir!’ ‘Ceziretül-Arab’ta iki din bir arada olamaz!’ buyurmuştu. Ayrıca Hayber Yahudilerince yarıcı ortaklık yapılırken;Peygamber (s.a.v): “Sizi Çıkarmak istediğimiz zaman, çıkarmamız şartıyla!” ifadesini kullanmışlardı. Yahudilerin Arap yarımadasından çıkarılışları böylece tamamlanmış oldu.
İkinci yazım elbette Gazze üzerine güncel olacak. Ancak şu kadarını bari yazayım. Kemal beyi; Seyyid yapan ve de Mücahid yapan bizim bazı dindar kesim hala kendine gelememiş durumdalar. Cumhurbaşkanlığı seçim kızgınlığından daha öfkelerini alamamışlar. Sanki Gazze’yi, Filistin’i ve mazlum dünyayı ana öfkelerine alet mi ediyorlar. Bir telin mitinginde söylenenlere bakılırsa, dert Gazze mi? yoksa hala Reis mi? “Ümmet burada Erdoğan nerede” sloganı atmak bunun ısbatı gibime geliyor. Evet, Ümmette burada Erdoğan da burada. Bakın dünyayı ayağa kaldırıyor. Herkes Reisten bekliyor. Herkes Reisin gözüne bakıyor. Allah için Reis üstüne düşeni yapıyor. Asıl Ülkemizi hedef alan bu projeyi görmek lazım. Tedbirli olmak gerekir. Emperyalist güçlerin bu planını Reis bozarsa, Allah’ın izniyle bozacak inşallah. O zaman üzülmemelerini tavsiye ederim.
Selam ve dua ile…
Yorum Yazın