Öyle bir dönemden geçiyoruz ki sanki kimsenin kimseye tahammülü kalmamış en ufak bir kıvılcımla ateş püskürecek gibiyiz.
Bunun en büyük sebeplerinden bir tanesi tüm dünyayı etkisi altına alan ve Türkiye’de koronavirüs belasının henüz ülkemizi terk etmemiş ve 1 yıldır süregelen geçtiğimiz ay içerisinde de en üst seviyeye çıkartılan tedbirlerden doğan kapanmaların gerçekleştirilmesi olmuştur.
Sanayi bazında büyük ölçekli ekonominin can damarı sayılabilecek işletmelerin kapanmalardan etkilenmemesine karşın ekonomimizin önemli çarklarından birisi haline gelen orta ölçekli ve küçük esnafın günlerce kapalı kalması, 17 günlük sokağa çıkma kısıtlamalarının insanlar üzerinde ki sosyal ve psikolojik etkilerini tartışılmaz hal aldı.
Bu süre içerisinde teknolojik iletişim araçlarıyla daha fazla haşir naşir olduğumuzda göz ardı edilemez. Bu durumu fırsata çevirmek isteyenlerde harekete geçti. Kendi deyimleriyle bir tripot bir kamera ile Türkiye Cumhuriyeti devletinin bakanlarını hedef alan, aşağılayan sözlerle yayınladıkları videolarda sanal bir gündem oluşturmaya çalıştı.
İsmini burada zikretmeye dahi gerek duymadığım bir Organize suç örgütü lideri, Türkiye’yi terör, Uyuşturucu, illegal işlerle mücadele de başarıdan başarıya taşıyan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya ağır ithamlarda bulunarak ağıza dahi alınmayacak sözler sarfetti.
Tabi ki konu bir bakan olunca muhalefetin görüş açısı içerisine girerek organize suç örgütü liderinin sarf ettiği sözler üzerinden mevcut hükümet hedef haline geldi.
Sosyal medyada hükümet istifa, erken seçim çığlıkları atılmaya başlandı.
Bir organize suç örgütü liderinin savaşta bir düşmana dahi söylenmeyecek kadar ağır sözleri Türkiye Cumhuriyeti devletinin İçişleri Bakanına sarf etmesine tepki gösterileceği yere o suç örgütü lideri Muhalefet tarafından adeta göklere çıkarıldı.
Bu ülkede Bakan’da olsa, Başbakan’da olsa hatta ve hatta Cumhurbaşkanı’da olsa eğer bir suç varsa öyle veya böyle bir gün adalet yerini bulur. Adalete güvenip bunları bir kenara bırakıp, Koronavirüs belasından dolayı zor duruma düşmüş ekonomik olarak ciddi olarak yara almış insanımızın dertleriyle dertlenmek varken nedir bu kıvılcıma benzin dökmek anlamış değilim.
Vaka sayıları azalmaya başlamışken, 84 milyon insanımızın aşılanmaları hedeflenip koronavirüs belasından biran evvel kurtulmayı hedefleyip piyasaların yeniden canlanmasını sağlamak için tedbirlerin kaldırılmasına giderken Türkiye’de yeni bir kaos ortamı oluşturmak hiçbirimize fayda etmez.
Hızlı bir şekilde toparlanıp herkes yarım bıraktığı işlerine dört elle sarılarak üretimi artıracak aktiviteler içerisine girerek ekonomide belli noktaya gelmiş Türkiye’nin 2023 hedeflerinden taviz vermeden yol almasını sağlamak hepimizin milli görevidir.
Kalın sağlıcakla…
Yorum Yazın