Mike Tyson 78 milyon dolarlık unvan maçının hastalığı yüzünden 4 ay ertelenmesi sebebi ile CNBC de canlı yayına katıldı söyleşinin bitiminde aynen şunları söyledi. Mike Tyson bu konuşmayı 4 kez sözünü kesmek istemelerine rağmen yapıp bitirdi.
Mike Tyson: Son olarak canlı yayını bahane bilerek birkaç şey söylemek istiyo rum. Biliyorsunuz aylardır Filistin topraklarında işgalci faşist İsrail rejimi tarafından bir soykırım gerçekleştiriliyor, dünyanın gözü önünde. 10 binlerce çocuk kadın masum insan hayatlarını kaybetti ve kaybediyor, buradan faşist barbar İsrail rejimine karşı direniş gösteren dünya halklarına bir şey söylemek istiyorum.
Bir boksör ringe çıktığında dakikalarca dövüşür yumruk yer ve yumruk atar bazen bu o kadar uzar ki 11. Raunda kadar yılmadan yumruk sallarsınız.Seyredenler bu yumrukların bir işe yaramadığını sanır çünkü rakip hala ayaktadır ve sürekli yıkılmadığı ve güçlü olduğu izlenimi vermeye çalışır ama boksörler bilir ki aslı öyle değildir. 11 raunt boyunca atılan o yumruklar aslında o son yıkıcı vuruşa hizmet eder ve zamanı geldiğinde o son asıl yumruk karşınızdakini yere devirir.
İsrail’e karşı verdiğimiz direnişin işe yaramadığına bizi inandırmaya çalışanlara aldırmayın. İsrail’in ne kadar güçlü yıkılması imkânsız bir rakip olduğunu göstermek isteyen şeytana inanmayın. Attığımız her yumruk onu yere yıkacağı mız son yumruğa hizmet ediyor yılmadan yıkılmadan direneceğiz. Boykota da devam ediyoruz.Direnişimizi sürdürüyoruz,bu direnişe katılan her renkten her ırktan her dinden insana saygı duyuyorum. Lütfen yılmayın son yumruğu düşünün hiçbir kötülük sizden güçlü değildir…
Höcük
Siyasetçilerin dikkat etmesi gereken şey; yapılan veya yapılacak işin toplum tarafın dan ilgi görüp görmediğini önceden araştırarak takip etmektir. Bir konuyu gündeme getirip halkın tepkisiyle geri adım atmak yarı yarıya iz bırakıyor. Onun için önceden düşünülerek açığa çıkmak en doğru olandır. Son zamanlarda benzer hatalar tekrarla nıyor maalesef. Bir köyodası misali ile daha da iyi anlaşılacağını sanıyorum. Eskiden Höcük lakaplı birİ hastadır. Hanımına derki ‘helkeyi koluna tak pınara su doldurmaya git sonunu bekle ve kulak ver Höcük bu dertten ölür mü yoksa iyi olur mu?’ kadınlar bu konuda ne diyor bir araştır bakalım’ der. Kadın da denileni yapar. Höcük bile araştırma yaptığına göre, bir konuyu önceden araştırıp inceleyip sonunda adım atmak lazım. Bunu demek istiyorum. Örnek Savunma Sanayi teklifi.
Hiçbir suç cezasız hiçbir iyilik armağansız kalmamalı
Halkın en çok tepki verdiği konu suçun cezasız kalmasıdır. Karşı tarafa mazarratlık yapan, döven, yaralayan, hatta öldüren, trafikte yaşanan kavgalar gürültülere taraf olanlar, hırsızlık, soygunculuk yapanlar, kapkaççılar, kadına zulmeden modern hayatın sevgilileri ve flörtleri tarafından, evliler ayrıldıktan sonraki hayatta eski koca tarafından eski sevgili tarafından, eski flört tarafından, kontrolde tutulan kadınlar ve kadın cinayetleri.
Halk olayı televizyonda izliyor ve şöyle diyor;
- Yakalansa ne olacak
- Gözaltına alınsa ne olacak
- Koluna kelepçe takılsa ne olacak
- İki gün sonra serbest kalacak
- Yapanın yaptığı yanına kâr kalacak nasıl olsa
- Şirretler arkalanmış olacak
- Nasıl olsa adli kontrol şartıyla serbest kalacak’
Bu insanları umutsuzluğa sevk ediyor. Kendini güvende hissetmiyor. Şirret güçlüler halkı sindiriyor. Böylece haklının değil güçlünün kefesi ağır basıyor. Bir tarafta mazarratlar, bir tarafta suskunlar topluluğu oluşuyor. Neticesi hükümete faturalanıyor.
- Bu konuya derhal ivedilikle çare bulunmalı
- Hâkimlerin ve savcıların eli kolaylaştırılmalı
- Onlara dayanak olacak şekilde yasal düzenleme yapılmalı
- Derhal içeri atılmalı
- Bilinmeli ki ‘hiçbir suç cezasız, hiçbir iyilik armağansız kalmamalı’
- Bu bir ilahi kuraldır.
Gerçi solcular hemen bağırırlar;
- Özgürlükler kısıtlanıyor
- Kişilik hakları yok sayılıyor vs.
Eski solcular
Eski solcuların Filistin konusunda hassasiyetlerinin olduğunu sanırdık. Zamanında da eski solculara sempati duyduğumuz da olmuştu maalesef. Cengiz Çandar’ın Meclis konuşmasını izledim geçenlerde. Hatta Filistin kartı taşıdığını da söyledi o konuşma da. Amma İsrail’in ‘Arzu Mevut=Nil’den Fırat’a’ gibi bir hedefinin olmadığını da söyledi. Bu en fahiş olan idi. Demek ki eski Filistin destekçisi olduğu zamanlarda ya görevleri o idi. Yahut ta konjonktür gereği öyle olması lazım idi. Her ne ise. Bunları o zaman bizlere sevdiren eski muhafazakâr dostlar kendileri de yanılmışsa bizi de yanıltmış oldular. O zamanın akillerine şimdi sitem ediyorum. Gençlik yıllarımızda biz de mazlum idik. Sanki şimdi mazlum değimliyiz? Ondan dolayı mazlumların mazlum luğunu dile getirenlere sempati duymamız bundan dolayı olsa gerek. Ama çoktandır takke düştü kel göründü. Eski solcularında yenisinin de ABD ve İsrail’in hak ve menfaatleri yanında oldukları aşikâre görülmektedir. Sırtlarında her davul taşıyanı ve ceketinin içinde her zurna kabartanı Abdal sanmamak gerekirmiş meğer.
Nevşin Mengi olsa gerek TV de izledim. Hırçınlaşmış bir toplum meydana gelmesini TRT ve diğer kanallarda yayınlanan milli dizilerdeki kılıç ve kalkana bağlıyor. Kuruluş, Diriliş, Mehmet Fatih ve Selahattin Eyyubi gibi Osmanlı ve Selçuklu dönemlerini içeren dizilerden rahatsız olduğunu ve toplumsal sorunların ve ferdi hırçınlıkların sebebi olarak gösterilmesini uygun bulmadığımı belirtmek istiyorum.
Uzlaşı
Gereklimi, gerekli, iradesi kendi elinde olanlar ile yapılırsa eğer. İradesi ABD ve İsrail’in yani Siyonizm’in elinde olanlar ile yapılacaksa güven sorunu var demektir. Dış sorunlar bazı konuları göz ardı etmeye cevaz veriyor olabilir. Mecellede: (21,22,23) Bir fıkıh ve hukuk kuralı olan;
- ‘Zaruretler memnu olan şeyleri mubah kılar’
- ‘Zaruretler kendi miktarınca takdir olunur’
- ‘Zarurete bağlı tehlikenin sona ermesiyle birlikte kalkar, haramlık ve yasaklar geri döner’
- ‘Bir özür için caiz olan şey o özrün zevaliyle batıl olur’
Kuralı ile hareket edilme zamanıdır zaman denilebilir. Amma kime nasıl güveneceğiz. Kim kimin emrinde? DEM, PKK nın emrinde mi, PKK, Dem’ in emrinde mi. DEM, PKK nın emrinde olduğu sanıldığına göre ve PKK, ABD ve İsrail’in yani Siyonizm’in emrinde olduğu da bilindiğine göre; bu üçlü de PKK, DEM ve ABD üçgeninde kiminle uzlaşı olabilir. DEM ile olmaz, PKK ile de olmaz gözüküyor. Öyley se geriye ABD kalıyor. Demek ki asıl uzlaşı ABD ile yapılmalı ki çömezler uzlaşıya riayet etsinler. Aksi takdirde geride kalmış uzlaşı gibi hendek savaşlarına maruz kalmamak lazım. Sadece dışarıya görüntü verelim diyorsak o başka. Buna da kim inanır. ‘Zor oyunu bozar’ diye güreşte bir kaide vardır. Gidip Karayılan’ı beyaz yılanı her ne ise bunların başlarını derdest edip uzlaşıyı o zaman yapmalıydık. Sahi bunların başlarını niye yakalayamıyoruz.
FETÖ
Tarihte bazı söylemler anlamını muhafaza ederek günümüze kadar gelmiştir;
Hainlik sıralamasına göre:
- Yuda
- Ebu Rigal
- Mülcem
- Yezit
Yuda: Havarileri ile toplantı halinde olan Hz.İsa’nın yerini Yahudilere haber veren şahsın ismidir. Hristiyanlar bir kişiye öfkelenince YUDA derler. Bu Yuda aynı zamanda Hz.İsa’ya çok benzediğinden Yahudilerce öldürülmüş ve çarmıha gerilmiştir. Ve çarmıha asılan Hz.İsa olarak bilindiğinden Hristiyanların Artı şeklindeki Haç işareti bundan kaynaklanmıştır. Yani kendi Peygamberini Yahudilere ihbar etmiş olan kişidir ve kötü şöhretle anılır.
Ebu Rigal: Ebrehe Kâbe’yi yıkmak için Taife geldiğinde Sakifler tarafından Ebrehe ordusunu Kâbe’ye götürmek için verilen kılavuzdur. Kâbe’ye varmadan Mugammiste vefat etmiş ve oraya defnedilmiştir. Araplar bundan dolayı Ebu Rigal’in mezarını taşlaya gelmiştir. Hala onun mezarını taşlarlar.
Mülcem: Küfe de Hz.Ali Mescitte namaz kılarken Haricilerden Abdurrahman İbn Mülcem tarafından şehit edilmiştir. Kötü şöhretle anılır.
Yezit: Hz.Hüseyini Kerbela da şehit eden Emevi halifesidir. Bundan dolayı öfkelenen bir kişi özellikle de aleviler kötü şöhretle anacakları kişiye YEZİT derler. Yezit Peygamber soyunun kesilmesini sağlamaya çalışan kişidir.
FETÖ: Bunların bileşkesidir veya toplamıdır. Çünkü Allah’a Peygambere, Vatanına ve milletine ihanet etmiş bir büyük münafık ve CIA ajanıdır.
Yorum Yazın