Bez getir
Tez getir
Cafer …..
Deniz Baykal’ı götüren Fetönün çektirdiği filmi ortaya çıktığında Mecliste sohbet ederken arkadaşlara dedim ki; ‘Göreceksiniz Deniz Baykal istifa edecek ve de onların dediği şekilde konuşacak’. Ni tekim istifa etti ve ‘Bu iş ile Pensilvanya’nın bir alakası yoktur, beni aradılar’ mealinde konuştu. Gerçek faili ortadan kaldırdı ve bütün yorumlar başkaları üzerinden yani gerçek olmayan failler üzerinden yapıldı. Sanki haberdarlarmış gibi kimsenin çıtı çıkmadı. Ne partisinden ne de iri kıyım bizim gözümüzde büyüttüğümüz ateist ve de entel-dantel solcu yazarlardan çizerlerden bir tepki oluşmadı. Bunu o zaman da kınamıştım şimdi de kınıyorum. Amerikanın planına aynen rıza gösterdiler ve hemen yerini Kılıçdaroğlu ile doldurdular.
Rahmi Turan’ın yazısından sonra da arkadaşlarla sohbette dedim ki; ‘sol yine sanki önceden bildiği faillerin dışında arayacak sebebi göreceksiniz’. Yine bir evvelki olayda olduğu gibi. Nitekim yine Kılıçdaroğlu ve talimatlı resmi sözcüleri faili başka yerlerde arayan demeçler verdiler. Televizyonda açık oturumda konuşan sayıları bir kaçı geçmeyen entel-dantel solcular, yazar çizerler de aynı ağızı kullandılar. Solun ahlakı bu ya.
Tabi bu ahlak solu destekleyen ülkücüden bozma partilerle ve selametçilerden bozma partilerin sözcülerine de yansıdı ve benzer şekilde yorumladılar olayı. Yine solu desteklemeye hazırlanan partiler den de bir yorum çıkmadı.
Rahmi Turan, Atilla, Kılıçdaroğlu,Sözcü gazetesi, İnce’nin tabiriyle ‘CHP içindeki çete, yatta tatil yapanlar’ kendileri pişirdi kendileri yediler. Başka nerde aranabilir bu işin failleri.
Bu olay ne anlama gelir?
- Kılıçtaroğlu’nun da kullanma tarihinin dolmuş olabileceği,
- İmamoğlu’nun yerine hazırlandığı, veya
- Muharrem ince engelini aradan kaldırmak,
- İmamoğlu’nu 2023 e hazırlamak, veya
- Kılıçdaroğlu’na Cumhurbaşkanı adayını serbest seçme ortamı hazırlama. Gül veya türevleri gibi.
Ağıralioğlu beyefendi için ayrı bir yazı yazacağım demiştim. Bu hakkım mahfuz olmakla beraber birazcık olsun bu yazıda temas edeceğim; Geçenlerde görüştüm Meclisten bazı arkadaşlar ziyaretine gitmişler ve CHP nin HDP ye fazla yaklaşmaması gerktiğinden bahseden demecinden dolayı ‘iyi çocuktur’ dediler. Ben de dedim ki; iyi çocuk olabilirler buna bir şey demiyorum ama göz boyacılığı bu. İttifak yapıp solu güçlendirmeleri mahalli seçimde oylarıyla ve HDP nin oylarıyla solu büyük şehirlerde başarıya ulaştırmaları ile zımnen de olsa PKK nın güçlenmesine dolaylı destek verme suçunu işledikleri için amiyane bir tabirle şimdi ‘hoşaf soğutuyorlar’. Bu suçlarının affı için muhafazakar seçmenin gönlünü alamaya çalışıyorlar gibi geliyor bana demiştim. Bu konu da Ağıralioğlu’nun ve Dervşoğlu’nun ve de benzer dostların ara zamanda ‘alt yapı oluşturmaya’ çalıştıkları zannındayım. 2023 e hazırlık yapıyorlar. O zaman işlenecek büyük suça ortak olma eylimlerine şimdiden ortam hazırlıyorlar diye düşünmekteyim.
Geçenlerde bizim Temel Efendi Balgatta eski bir bakanın ofisine gelmiş ve sohbetinde: ‘İstanbul da İmamoğlu kaybedecek diye ödüm yarıldı’ mealli bir söz söylemiş. Ne demeli buna. Ağlarmısın, güler misin. Saadet’i sıfırlayıncaya kadar solu desteklemeye devam edecekler galiba. Kıyamet alameti gibi.
‘DAVA MI KALDI’
SÖZÜNE GELİNCE
Bu sözü bazı arkadaşlar/insanlar kendi yararı/zararı ile özdeştirerek kullanıyorlar:
- Özellikle Sadet’te kalanlar
- Fetö’den zarar görenler
- Eski bürokratlar
- Yeni bürokrat adayları
- Bir şekilde pastadan pay alamayanlar
- Veya payları azalanlar yahut sona erenler
- Köroğlu evin yılısın manasına kullananlar
- Tabi ki Ekonomik sıkıntılara maruz kalanlar
- Milli gelirden hakları olan payı alamayanlar vs.vs.
Özellikle de kırbeş-ellibeş doğumlu arası Nizam’dan, Selamet’ten ve Refah’tan beri davaya katkısı olan dostlar bu sitemini sürdürüyorlar. Geçenlerde Genel Müdürlük yapmış bir dostum duruma koymuş mealen: ‘Helal kayboldu araki bulasın, Haram çoğaldı paylaşılarak’ şeklinde. Tabiki bu güzel terim, zamanımızda devletten çalıp çırpanlara atıf yapılıyor. İnsanlar Müslüman kılığında bunlara bulaşıyor demeye getiriyorlar. Ben hep bu konular da şöyle düşünürüm; Müslümanın haram yememsi gerektiğini.
‘Davamı kaldı ki’ sözüne güncel siyasi pencereden bakacak olursak, şöyle bir terkip, önerme ve kıyasla karşılaşırız;
Saadet Partisi geçmişte ve günümüzde ve gelecekte de sol ile ittifak ve işbirliği yaptı, yapıyor ve ileride de yapacağı gözlemler arasındadır. Böyle yapınca mı ‘Dava oluyor veya dava kalıyor?’. Bu gidişle Saadet sıfırlanıyor. Bunu yapanlar alkışlar arasında yeniden seçiliyorlar. Bunlar sıfırlanınca ‘Dava solun şahsında mündemiç’ mi olmuş olacak. ‘Hilafet kaldırılırken meclisin şahsında mündemiçtir’ denilmesinin benzeri gibi bir şey sanki. Akletmeyenlere daha sağlıklı düşünülmesinin gereğini hatırlatırım.
İyi Parti; eski veya eskitilmiş ülkücüler ile Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlunun eskileri, eski muhafazakar ve kısmen de olsa dindarlara karşı kesimden oluşanlarla kuruldu. Ve sol ile ittifak yaptı. Elanda işbirliği sürdürülüyor. Bunlara katılan dostlara soruyorum. Bunlara arka çıkınca mı Dava kalıyor.
Eski selametçiler de benzer konumlanma içinde oluyorlar. Bu tarihi değerlere karşı oluşumlar içerisinde konuçlanınca mı dava olmuş oluyor.
Davudoğlu, Babacan ve Gül ortaklığında kurulacağı özellikle sol ağızdan tadad edilen partiler yani oluşumlar, Tayyip bey karşıtlığı üzerine kurulduklarından dolayı Mecburen CHP ittifakı içerisinde yer alacakları aşikaren söylenmektedir. Böyle olunca mı Dava ya sadık kalınmış olunacak.
Bürokrat iken görev dışı kalanlar, Saadet, Davudoğlu, Babacan ve Gül’ün sol ve CHP ve yanındaki HDP ile yapacağı güç birliğinden oluşacak yapılar mı size bürokraside yeniden görev verecekler.
İşte gördük İstanbul, İzmir, Mersin, Ankara v.s de solun eline geçen belediyelerde siz eski bürokratlardan kaç kişi görev aldılar. Necip Fazıl adına bile tahammül edemediler. Bırakın size görev vermeleri olanınızı da görevden alırlar ve hatta işte olan çocuklarınızı çıkartırlar ve çıkarttılar. Akletmezmisiniz. Mazlumların ahını aldığınıza akletmezmisiniz. Bir musibet bin nasihattan yeğdir’ atasözü nasıl anlanılmalı acaba.
Başınızda müsalli, Kur’an bilen, harama helale dikkat eden ümmet adına hareket eden mazlumlarımızın ve dünya mazlumlarının hakkını koruyan bir Reisiniz Başkanınız var. Neden şükretmeyiz. Belayı kendi ellerimizle mi çağırmaktayız. Dereceye giren başörtülü hemşirenin ağzının yeniden kapatılmasını mı istiyoruz. Ne isteniyor, ne hedefleniyor, neyi hedefliyorlar.
Yakın geçmişi hatırlayalım;
Rahmetli Erbakan Hoca da dayanamadı bunların baskılarına ve Başbakanlığı kendi eliyle bıraktı ve gitti. Bunlara karşı duran ve dik duran ilk defa bir Başkan’a sahip oluyoruz. Onu da bir ders verme zilleti ile mi göndereceğiz ve sonrasında arkasından ağıtlar yakacağız. Abdülhamid gerçeğinde olduğu gibi.
Rahmetli Hasan Celal Güzel’den dinlemiştim. ‘Erbakan Hoca’ya ulaştırılmak üzere Abdullah Gül aracılığıyla zamanın Genl Kurmay Başkanının görevden alınmasını önermiştim. Demek ki ulaşmamış veya ulaştırılamamış Erbakan Hoca gitti ve yerine hiç akla gelemeyecek oluşumlar geldi’ dediğini. Selam ve dua ile…. Aralık 2019 Ankara
Yorum Yazın