“Allahü Teâla İbrahim peygambere 10 sahifelik bir vahiy göndermiştir.”(O.N.Topbaş:1/46) “Asha bı kiramdan Ebu Zerrül Gıfari der ki: ‘Ya Resulullah! İbrahim’in Sahifelerinde neler vardı?’ diye sordum; ‘Sen mazlumları zalimlerin elinden kurtarasın ve mazlumları bana duacı etmeyesin. Fakat mazlumun duasını, benden geri çeviresin (Mazlumu, bana yalvarmak zorunda bırakmayasın) diye gönderdim. Çünkü ben, mazlumun duasını -kâfir de, olsa- geri çevirmem’ buyurdu.”(A.Köksal, P.Tarihi:223-224)-(Taberi:1/230) “Allah Rasulü, Muaz bin Cebel’i Yemen’e vali gönderirken ona yaptığı tavsiyede: ‘… Mazlumun bedduasını almaktan sakın, çünkü onun bedduası ile Allah arasında perde yoktur’ buyurmuştur.”(O.N.Topbaş:1/275)“Demek ki; ‘Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste’ atasözünün temel dayanağı bu olsa gerek.”(Araştırmacı S.Kurnaz)
“Dinlerdi, severdi halkı candan,
Mazlumu korurdu her ziyandan”(M.Fehmi Gerçeker)
İyiki mazlumların Reisi, iyi ki Ümmetin Reisi kazandı. Aksi takdirde mazlumların bedduası ile muhataplık beraberinde birçok sıkıntıyı getirirdi. Yinede sorunlu ve sorumlu olanların muhataplıktan azade olacağını sanmıyorum. Ümmetin Reisini tebrik ediyorum. Sebeplere bakıldığında.
Kahtırical yoksunluğu
Abdülhamid Handan sonra uzun süre büyük Devlet adamı sıkıntısı çekilmiştir. Bu sıkıntı zaman zaman aşılmaya çalışılmıştır. Merhum parantezinde Menderes, Demirel, Türkeş, Erbakan, Özal bu izde temayüz edenlerdir. Reis bu kazanımların finali olarak gözükmektedir diyebiliriz. Bu sıkıntı solda daha fazladır. Adeta sol bu sancının tam göbeğindedir. Soldaki sıkıntı açık olmasına rağmen gözümüzde büyüttüğümüz insanları bir şey sandık. Bu da bizim camianın bir zaafıdır. Mesela ben Fakir Baykurt’un Irazcanın dirliğini bile okumuştum. Anadoluda koçluk kuzuyu daha doğduğunda koç olarak ayırırlar ona itimam gösterirler, o da büyür koç olur. Yani koç olacak kuzuyu hele büyüsünde içlerinden temayüz edeni koç olarak ayırıalım demezler. Bizim camiada da koç olacağını sandığımız iki kişi vardı. Bizlerde o nişanı gönlümüzde vurmuştuk. Ve nitekim de koç oldular, aynı usülle. Biri Reis, diğeri de Bülent başkan idi.
Kılıçdaroğlu yeterli görülmedi
Kılıçdaroğlu tutmadı. Devlet yönetecek kapasite, bilgi, görgü ve dnanımında görül medi. Kendisini aday ettirmek için muhtaç partileri seçti. Onları verdiği vekil rüşfeti ile Meral Hanım’a karşı kullandı. Onların eliyle kendisini aday ettirdi. Bun karşılık meral Hanım İstanbul ve Ankara Belediye başkanlarını vesek vermesine rağmen engelleyemedi. Masadan kalktı ve oturdu. Kendisinide etrafınıda bitirdi. Kumar masası Noter masası sair sözleri söyledi ve arkasında duramadı sonrasın bir Merale Bir Kemale talebini halk geri çevirdi. Şahsen ben bile Kılıçdaroğlunu uygun görmedim ve yeterli bulmadım. Ha diyeceksiniz ki ‘Yeterli ve uygun olan varmıydı.’ Ha oda doğru ya.
Aşırılık da tutmadı
Anadolu da siyasetçilerin aşırı vaadlerine denilir ki: ‘Palavra, martuval, yalan, kubuz atıyor’. Kılıçdaroğlu’nun çok aşırı ve aşırınında aşırısı vaadlerini halk fazla buldu. İnanılır bulmadı. Seviyeli konuşsalardı belki olurdu. Kırıkkaleden arkadaşım Yaşar Vergili anlatmıştı:
‘Adamın biri her yalanında bir çentik açmak için tuttuğu adamın eline bir sopa ve bıçak vermiş. Çentik yarıyı geçmiş çentikçi öyle bir yalanla karşılaşmış ki; elindeki sopayı fırlatmış ve bu çertilmez’ demiş. Kılıçdaroğlunun yalan larını ve aşırı vaadlerini çentiklemedi. Kaybetmede bu ‘Kayseri’ye deniz getireceğim’ vaadleri sebeplerinden biridir.
HDP ve PKK gizlendi
Saklama ve gizleme politikası da tutmadı. CHP onlara garantiler verirken, Meral Hanım zinhar diyerek erkeklik yapıyordu. Bu ikili politikaya halk inanmadı. İYİ partinin göstermelik efelenmelerine de inanmadı. Onların bu ikili politikalarını da cezalandırdı. Hapsanelerin kapılarını kıracağız FETÖ ve PKK tutuklularının serbest bırakılacağının ısrarla vurgulanması halkı korkuttu. Meral hanım Millet Ittıfakını çok yıprattı. HDP ve PKK ile zinhar bir araya gelmemiz mümkün değil ısrarlı inkârı ciddi bulunmadı, ikili oynadığı görüşü ağır bastı.
Ağaya beleş
Millet ittifakı bileşenlerinin başkanları elleri kuruyerde kalanlardan oldu. Bu kadar Cumhurbaşkanı yardımcılığı sıkıntı oldu. İnsan gönülleme makamına dönüştürüldü. Toplamı %1 etmeyen partilere ayrıca onar milletvekili verilmesi de ‘ağaya beleş’ mantığının içerisinde değerlendirildi. Yağma Hasan’ın böreği gibi mirasyedi paylaşım ları onanmadı. Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan oldular. Bütün partilerin Genel Başkanları bırakın Cumhurbaşkanı yardımcısı olmayı, milletvekili dahi olamadılar. Genel Kurula giremeyecekler. Ayrıca Meral Hanım Başbakanda olamadı. CHP nin başkanlık divanı üyeleri ile İttifakın bileşenlerinin bazı önemli kişileride bakan olmak için liste dışında kaldılar. Bir deli kuyuya bir taş attı kırk akıllı çıkaramadı taşı.
Aşırı korku saldılar
Devletin kurumları ile kavgalı oldular. Randevusuz usulsüzce giderek kurumların önünde nümayiş gösteri yaparak halka beğenilmeye çalıştılar. Doksan bin bürokratı görevden alacağız derken bir taraftan da kimsenin kılına dokunmayacağız diyerek namus sözü verdiler. Hep korku unsuru yaydılar. Ayrıca bir taraftan da demokrasi barış ve huzur getireceklerini söyledşler. İnandırıcı olmayan vaadlerinin yanında ülkenin sorunlarının nasıl çözüleceğine dair planlarını açıklamadılar. Çok hırçın kırıcı korkutucu ürkütücü dil kullandılar. Bu da halkın kenetleşmesine Reisi koruma bilincine yöneltti. Halk zaten CHP nin şerrinden emin değilken, Buna birde PKK ve FETÖ yü ilave ettiler.
Ümmetin duası
Herkes içte ve dışta mazlumlar, ezilmişler, gariplerin sığınağının dağılmaması için dua ederken onlar ne yaptılar. Dıştaki Devlet güçlerini kendilerine sığınak olarak gördüler. Şahsen ben her namazımın arkasından Reise dua ettim, tüm mazlumlar gibi. Sahi aklıma gelmişken söyliyeyim: biz Reis için dua ederken Saadetçiler kimin için dua ettiler, Allahtan yardım dilediler. Tabiki Kılıçdaroğlu için diyeceksiniz. CHP nin başarısı için dua edilmesinin fıkhi hükmü nedir? Çoğunun namaz kıldığına inandığım Saadetçi dostlar bunu dinin neresine oturtacaklar. Kaç defa yazdım materyalis düşünceyle hareket etmeyin. Allahın hikmetini gözönüne alın diye. Hikmeti filanın ismi gibi düşünmeyin dedim.
Saadet, Gelecek, Deva
Sahi bu partiler niye kuruldu? Hangi gereksinimi gidermek için kuruldu? Halk bunları nasıl gördü. Kendilerini halka dindar, sağcı, mütedeyyin, muhafazakâr gösterdiler. Göstermeye çalıştılar. Ama tarih boyu bu değerlere karşı çıkan CHP ile işbirliği yaptılar. Onları iktidara taşımaya çalıştılar. Bu günah onlara yeter. Bu kavganın hepsi onar milletvekilliği içinmiydi. Bu değerler bu kadar basitmi harcanmalıydı. Aşırı kibirli Ahmet Davutoğlu, Kibar görünümlü sola yatkın Babacan ve ‘Onun saqkalını yolacağız diyecek kadar mütedeyyin insanları kızdıran Milli Görüşçü (!) Temel bey. Sizler daha çok yorgan yırtarsınız. Tarih boyu kötü nam ile anılırsınız. Halk sizin dindar, sağcı, mütedeyyin, muhafazakârlığınıza inanmadı. Aksine bu değerleri pazarladığınıza inandı. Muhitte tanınan Kırşehirli birinin oğlu askere gider ve komutandan izin ister. Komutan dönerken bir alay davulu getirmesi sözüyle izni verir. Çocuk durumu babasına anlatır. Baba döüş yaklaştığında Kırşehire gider aptallara bir davul yaptırır davulu sırtına alır omuzuna takar esnafların önünden geçerek omuzunda davulla gider. Durumu gören esnaf birbirine: ‘Gördünmü adam bizi kandırmış meğer aptalımış’ der. Bizimkiler meğer solcu imiş. Halkı kandırmışlar demekki.
Küskünüm bizim entelektüellere
Yazarlarımıza çizerlerimize akil insanlarımıza sözü dinlenen mevkide olanlara hatırlılara neden mi dersen ‘Milli Görüş’ geleneğinden gelenlerin CHP yi destekleme cinayetine karşı koymadılar, onları yanlış yoldan caydırıcı ne yazdılar ne uyardılar ne de eylemde bulundular. Bu camianın heder olmasına sanki göz yumuldu. Biraz AK PARTİ ye kızgınlık veya kırgınlıklarından olsa gerek Sadetin zarar vermesine sessiz kalınmasını ana temalarından biri bu olsa gerek. Ama bu Saadetçilere de AK Partililere de zarar vermiştir. Ehemmi ve mühimi bir birine karıştırdılar tercih hakkını kızgınlıkların kullanmadılar. Bu konu irdelenmeli ve bir daha tekerrür etmemesi için fikri önlem alınmalı diye düşünüyorum.
Yorum Yazın