Bilindiği gibi bazı canlılar ve nebatat kış uykusuna yatarlar ve bahar gelince cemre toprağa düştüğünde uyanırlar. Çiçekler açar, ağaçlar yeşerir, otlar biter, böcekler canlanır ila ahir. Bu Allah’ın kuralıdır. Olaylar siyasi şekle evirildiğinde de dış güçlerin kuralı geçerli olmaya başlar. Burada baş temsilci noktasındaki güçler ise kendi ülkelerinde devreye girer ve düğmeye basarlar veya komut verirler. ‘Kalkın diyerek’.
Küçük partiler dedim ya
CHP tarafından erken uyarıyla kış uykusundan acil koduyla uyandırılmaya başlandı. ‘Aklını peynir ekmekle mi yedin’ diye bir halk tabiri vardır. Bu halk deyişi altılı masa diyede özdeşleşmiş partilere tam uymaktadır. O kadar akıllarını yediler ki, akılsız kaldılar; Bütün Genel Başkanları şu anda milletvekili değil. Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Gültekin Uysal. Neden? Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacaklardı ya. İstanbul Belediye başkanı ve Ankara Belediye başkanı son anda yırttılar.
Bundan da ders almamışlar galiba. CHP ne derse onların borazanından aynı ses çıkıyor. Aslına Bakarsan peşin teslim veresiye alacaklı durumundalar. Dilenci durumdalar. Dilenci verileni alır, miktarı kendi tain edemez. Geçen dönemde ağa ne takdir ettiyse o kadar vekil aldılar, seçime bile giremediler. Şu anda okkaları kaç dirhem eder, kendileri de bilemiyorlar. Sanal âlemde yaşıyorlar. Bu akılsızlıklarını sürdürürlerse oy oranlarıda belli olmadığı için CHP bunlara ne verecek. Olsa olsa omuzlarına bir iğde veya mavi boncuk dikerler veya ellerine birer topitop vererek bunları yalayın deyiverirler ve çocuk muamelesi yaparlar. CHP de çok verdiniz diye hayli homurdanma olmuştu geçen dönemde. Eğer bu politikalarınızı devam ettirirseniz Reis düşmanlığının değeri de azalacak gibi gözüküyor. Değeri on, on beş milletvekilliğinden fazla edecek düşman bulma fırsatını da kaçıracaksınız.
Hoca’nın oğlu
Hoca’nın oğlu da yalpalamaya başladı. Şu anda kendisi milletvekili. Üç arkadaşı da vekil. Reis ile ittifaka girmeseydi o da öbürleri gibi tufandı. İttifak yasasına göre baraj sorunu ortadan kalkmasaydı oyları sayılmayacak ve sıfır çekecekti. Hoca’nın oğlunu da kaybediyoruz galiba. Gelecek vaat etmemeye başladı. Demek ki o da mevsimlik tarım işçisi gibiymiş mi diyelim. Kendi ayağına sıkıyor veya sıktırıyorlar. Beklenen umut olmamaya başladı. Halkın geçici teveccühünü kursağında bırakıyor.
Bir kere Hoca’nın oğlu olmak algısının gölgesinde kalıyor. Bu konuyu zorlamak uzun süre kâr getirmez ve olumsuzluğa ve kişiliksizliğe ve bir görüş ortaya koyamamaya götürür. Başladı bile. Bak Saadet Partisi kendi kişiliğinden ziyade ölmüş Hocanın ismiyle ne kadar götürdü bu işi. Yolun sonu göründü ve kilometreyi sıfırladılar.
Bir de diksiyon dersi almalı, robot görüntüsünden uzaklaşılmalı. Tek dizelik, insanı bostan korkuluğuna çeviriyor ve kuşlar bile uçuşmuyor artık. Sanki konuşan yokmuş gibi. Ses var görüntü yok derler ya aynen onun gibi. Görüntü olmasa teyp-bant konuşuyor sanki. Tez elden diksiyon derisi alınmalı. Bir de geri dönüş yapıp Reis ile politika birlikteliği sürdürülmeli. Bizden demesi.
İsrail ile ticaret konusu
Bizim orada bir köylü tabiri var ‘Kurt hangi dereye giderse itte o dereye gider’ veya ‘Aynı deliğe su döküyorlar’ diye. Kurulu saat gibi politika izlenmez. Veya söylem ve eylemi emanete-kiraya vermek gibi olur. Politika otomatiğe bağlanmış gibi olur. Siyasetin inceliği ve zarafeti ortadan kalkar. Çukur politikası yapılmış olur. Oysa bir seviye tutturulmalı. Seviye dedim de aklıma geldi. N.Fazıl rahmetli bir gazetenin muharririne ‘alçak’ demiş. Hâkim ‘böylemi dedin’ diye sorduğunda mealen ‘az bile, alçaklıkta bir seviyedir. Oysa O ‘çukurdur’ dediği anlatılmıştı bir zamanlar bize.
Demirel’im ‘yalandan kim ölmüş’ dediği de söylenir. Anayasa değişiklik talebine CHP ‘Reis tekrar seçilmek istiyor. Anayasa’ya madde koyduracak’ diyorlar. Bizim ekip küçük kalıplarını basıyorlar ve borazanlarından öttürüyorlar. ‘El hak doğrudur’ diyerek. Yahu sizler peynir satanın taş toplayıcısı mısınız? Yalancı şahitlik yapmaya hazır konumda bekliyorsunuz. Söyleyin ama CHP nin tamamlayıcısı olarak değil kendi kişiliğiniz ile söyleyin.
Bahçeli’nin sözlerini de CHP nin ardından Reis’in Cumhurbaşkanlığına yeniden aday olmasının önsezileri olarak değerlendirip muhtar mühürü gibi tasdik marjını kullanıyorlar hemen. Eğer Reis aday olursa öyle veya böyle. Sizin istemeniz menfaati niz icabıdır. Reis’in yüzü suyu hürmetine sizde CHP den seçimsiz haram mal pazarlığını yaparsınız. Eliniz güçlenir. Yoksa size acımazlar sizi yok sayarlar. Zırnık koklatmazlar.
‘Eşeğin büyüğünü ahırda bıraktık’ derler ya. Az daha İsrail ile ticaret konusunu unutuyordum. Adamın birini atacağı her yalanda değneğe bir kertik-çentik açması için tutmuşlar. Adam her yalanda bir kertik-çentik açıyormuş. Amma öyle bir yalana rastlamış ki değneği de bıçağında atıvermiş ‘Bu yalan o kadar büyükkü buna çentik açılmaz, sopa kırılır’ demiş. Sopayı kırmış atmış ve görevden çekilmiş.
Şu anda dünyada Gazze’nin, Hamas’ın en büyük sözcüsü ve dünyaya haykıranı olan Reis’e bu yapılır mı hiç. İsrail’in düşmanı olarak yine dünyaya haykıran ve dünyayı İsrail aleyhine ayağa kaldıran Reis’e bu yapılır mı hiç.
Hallacı Mansur’un olduğunu sandığım ‘Dostun attığı gül yaralar beni’ dediği gibi. CHP liler birde iftiralarına kaynak olarak basın toplantısında dindar kesimin gazetesi ‘Milli Gazete ile Karar gazetesini’ gösteriyorlar. Cumhuriyeti, Sözcüyü, Korkusuzu ila ahir kaynak göstermiyorlar. Şahitlikte ‘Şıracı’ durumuna düşmenin bedeli ağır olur İndillahta. Saadet’in elinde ‘Milli Gazete’nin düştüğü duruma bakın. Kendisini de gazeteyi de sıfırladılar. Batıyorlar. Sadece elleri gözüküyor su üstünde.
‘Mustafa Karaalioğlu, Fehmi Koru, Yusuf Ziya Cömert, Akif Beki, Ak Parti den milletvekilliği yapan Mehmet Ocaktan, ağlamaklı biçimde konuşan Ahmet Taşgetiren gibi isimlerin çıkardığı veya yazdığı ve de yöneticiliğini yaptığı Karar Gazetesi de sırtındaki giydirilmiş samur kürkü elbette çıkaracak bir gün. Bu konularda asıl dertleri Hamas, Gazze falan filan değil Reis düşmanlığı ve ülke menfaatini öncelememedir. Cumhurbaşkanı, Ticaret Bakanı, Dışişleri Bakanı haykırıyorlar ‘böyle bir şey yoktur diye’ böylelikle devlete inanmak gerekir. Aksi takdirde yalancı durumuna düşülür.
Bir tabir vardır ‘Allahtan damı korkmuyorsun, Peygamberden demi utanmıyorsun’ derler adama. Dünya Müslümanlarının, dünyadaki akil insanların şahitliğine müracaat edelim. Soralım ‘GAZZE’Yİ ve HAMAS’ISAVUNAN ve İSRAİLE DÜŞMAN OLAN kim kaldı şu an yeryüzünde denilse Umarım ‘REİS’ derler. Bu kadar doğru dururken bir hiç uğruna ümmetin onayladığı bir Müslümanı neden bu kadar kötü bir yolla düşürmek istiyorsunuz. Bari mert olun mert.
Eskiden Mahkeme binalarının hemen yanında bir kahve olurmuş. Adıda ‘yalancı şahitler kahvehanesi’ diye. Binit az yol uzak. Hemen şahide ihtiyacı olanlar koşar kahveden üç kişi götürürlermiş. Bedeli mukabilinde. Edillei şeriye dörttür. Kitap, Sünnet, İcmaı ümmet ve kıyası fukaha.’ Buna göre Ümmetin icmasını almış bir Müslüman, Mukri, Musalli bir lidere Reis’e bu hasmane tutum sizleri hem dünyada hem ahirette zor duruma düşürür. ‘Gelin bu sevdadan bir an önce vazgeçin’ derim.
Allah bu ümmete acısın. Kurucu irade bir kez daha saf Müslümanları kullanıyor. Kendi önderi sandığı güvendiği parti başkanlarının eliyle. Atıf Hoca, vekil olduğu halde emekli maaşı bile bağlanmayan içinde çıplak bedenli tabutuyla cami avlusuna bırakılan Mehmet Akif, Mustafa Sabri efendi, Ulucanların darağaçları, kapatılan camiler, kaldırılan ezan, yazısı elinden alınan bir günde Okuryazarsız millet oluşması ve kaldırılan ve kaldırılmak istenen din. Bu yazılanları tarih okuyacak ve kötü nam ile anılacaksınız. Size tarih ya ‘ajan’ ya da ‘gözlerini hırs bürümüş Müslümanlar’ diye bakar. Biz aklımızın yettiğince uyaralım da. Gerisi sizlere kalmış bir şey.
Yorum Yazın