HILFÜL FUDÜL CEMİYETİ
(Erdemliler topluluğu)
İleride O: ‘Ben vaktiyle Abdullah bin Cüdan’ın evinde bir Hılfül Fudül anlaşmasına şahit oldum. Arabın bütün develerini verseler o Ahid ve sözden dönmem! Şimdi, İslam’da, o birliğe çağırılsam memnuniyetle katılırım. Bu gün bile mazlum tarafından o ahde dayanılarak imdat istense derhal yetişmekte tereddüt göstermem! Zira İslamiyet sadece hakkın yerine gelmesi ve mazlumun Nusret bulması için nazil oldu’ buyuracaktır.
Araplar arasında Yüz elli yıl süren FİCAR savaşlarından sonra 590 yılında kurulan bir cemiyettir. Peygamber Efendimiz o zaman yirmi yaşına basmıştı. Araplar arasındaki anarşi ortamında güvenliğin sağlanması, zayıfların korunması, zulmün önlenmesi o zamanki toplumda sözü geçen ve iyi niyetli kişilerin önderliğinde kurulan, Hz. Muhammedin de toplantılarına katıldığı cemiyettir.
Mekke’de dışarıdan gelen yabancılar için can, mal ve namus emniyeti diye bir şey kalmamıştı. İsteyen istediği yabancının malını alıyor, karşılığında tek kuruş ödemiyordu. Aciz ve güçsüzler her türlü zulme maruz kalıyor ve bunlara karşı koyma cesaretini gösteremiyorlardı. Buna bir çare bulunması gerekiyordu. İnsanlık onuruna yakışmayan bu hareketin önüne geçilmeliydi. Fakat ne yapılabilirdi? Namus ehlinin, haksızlığa karşı vicdanında ıstırap duyanların, cemiyetin emniyet ve asayişini düşünenlerin çözmek istedikleri sorunlardı bunlar. Müzminleşen bu savaş; Mekke lilerin saffet madenlerinde çürümeler meydana getirmeye başladı. Ahid, namus ve müşterek ölçü ve haysiyeti tehlikeye girmiş görünüyordu. O yıllarda, uzun fakat aralıklarla süren bu savaşın ve benzerlerinin önlenmesi düşüncelerde yer etmeye başladı. Bu anlamsız savaşın insanları yorduğu bir zamanda Kureyş’den birisi iki tarafı sulha davet etti Teklif kabul gördü, iki taraftan ölü sayısı fazla olanın karşı tarafa diyet ödemesi kararlaştırıldı. Mekke’ye, yeniden huzur hâkim olacaktı.
Hılfül Fudül Cemiyetine doğru: Peygamberimiz Aleyhisselam yirmi yaşlarında iken amcalarıyla birlikte katıldığı son Ficar savaşından döndükten sonra, haram aylardan Zilkade ayında idi ki; savaşın bitiminden birkaç hafta sonra Mekke’ de bir olay oldu. Mekke’de beklenmedik bir gelişme daha yaşanıyordu.
Yemen’in Zebid Kabilesinden birinin bir deve yüklü malının şehrin ileri gelenlerinden As bin Vail tarafından gasp edilmesi hadisesi oldu. Haram aylardan Zilkade ayında, Zebit/Zübeyd kabilesine mensup Yemenli bir adam, satmak üzere Mekke’ye ticaret malı getirmişti. Kureyiş ileri gelenlerinden ve Sehmli As b.Vail bu malı satın aldı. Ancak parasını ödemedi. Zebidlinin yardım istemek maksadıyla çaldığı her kapı, yüzüne kapatılıyordu. Adamcağız, Abduddar, Mahzum, Cumah, Sehm ve Adiyy bin Ka’b oğullarından yardım istedi. Ancak bunlar Vail’i kayırmışlarlardı.
Ebu Kubeys dağına çıkıp yardım istedi: Çaresiz adam Kureyş ileri gelenlerinin de Kâbe’nin etrafın da küme küme oturdukları bir sırada, Ebu Kubeys Tepe’sine çıkıp, yüksek sesle tüm Kureyş’i, Fihr hanedanını adaleti yerine getirmeye davet etti. Sonunda Ebu Kubeys Dağına çıkarak uğradığı zulüm ve hakareti Kureyşlilere yüksek sesle bildirmeyi denedi ve bu yüksek tepeden şehir halkını yardıma çağırdı.
Kureyş büyükleri toplandı: O zaman Kureyşliler hakkın yerine getirilmesine çok dikkat ederlerdi. Kavmin büyükleri tarafından mazlumun hakkı zalimden alınırdı. Hatta büyük bir meclis kurup Mekke’de kimseye haksızlık ve zulüm ettirmemek üzere sözleşip yemin etmişlerdi. Bu davet, cemiyetin perişan halini düşünen kafaları uyandırdı. Derhal bir araya toplanarak bu yolsuzluklara, bu gayri meşruluğa çare aramaya koyuldular. Nihayet bu kargaşalık ve ahlâk fesadına çare bulmak için Kureyş büyükleri toplandılar. Mekke ileri gelenleri, Abdullah İbn Cüdan’ın evinde bir araya gelecek ve mazlumun hakkını zalimden alarak adaleti sağlayacaklarına dair aralarında kalıcı bir söz vereceklerdi.
Amca Zübeyir’in teklifi görüşüldü: Mekke’in ileri gelenlerini bir araya getirmeye teşebbüs eden ilk şahıs, Efendimizin amcası Zübeyir oldu. Haşim, Muttalib, Zühre Esed, Haris, Teymoğullarının iştirakiyle Mekke’nin en zengin, yaşlı ve itibarlısı olan Abdullah bin Cud’a’nın evinde toplanıldı. Darü’n-Nedve’de toplandılar. Söz birliği yaptılar.
Hilfül Fudül Cemiyetini kurdular: Zayıfları kollamak ve adaleti korumak için’ bir birlik kurmaya karar verdiler. Ve Hilful-Füdul cemiyeti kuruldu. Kureyş bu antlaşmaya Hilfül-Fudul=Fuzul antlaşması adını verdi. Hilfül-Fudul bisetten yirmi sene önce olmuştu. Andlaşmaların en kerimi ve en şereflisi idi.
Zulmün çirkin yüzü gülmüş, Hakkın beli bükülmüştü!
Muhammed’in amucası Zübeyr bir gün öne düştü,
Haşim, Zühre, Teym, Esed. Oğulları birleşerek
Abdullah’ın evciğinde yaptılar bir mühim dernek. (A.Köksal, Peygamberimiz)
Mazlumun hakkı korunacak: Uzun uzadıya konuşup tartıştıktan sonra şunları karar altına aldılar: Ve bütün kabileleri ‘Hilfül-Fudül’ isimli bir ‘And’ etrafında birleştirdiler: Hep beraber Kâbe’ye gidip, Hacerül Esved’in üzerine su döküp, bu suyu bir kaba akıttılar. Kutsanmış olan sudan içtiler ve sağ ellerini yukarı kaldırarak; (Hılfül Fudül) And’ını içtiler.Bundan sonra Mekke’de, kendi veya dışından bir ailenin zulmüne uğrayan herkesin muhatabı ve başvuracağı bu meclisti. Kabile gücü, şeref ve konumuna bakmadan, zulmü yapan kim olursa olsun gidilip ondan, mazlumun hakkı istenecekti.
Mazlumların haklarını, zalimlerden almak için
And içtiler zulmü silmek, hakka bağlı kalmak için.(A.Köksal, Peygamberimiz)
Hılfül-Fudül andı
Artık haksızlık ve tecavüz yok.
Olursa, hep birden haksızın üstüne çullanacaklar.
Mekke’de ne zaman bir zulüm meydana gelirse,
Zulmedilen Mekkeli olsun, yabancı olsun, onun hakkını alıp,
Adaleti korumak için tek bir vücut gibi birleşeceklerine and içtiler.
Mekkelilerden ve Mekkeliler dışında, Mekke’ye girecek olan sair insanlardan,
Mekke’de zulme ve haksızlığa uğramış bir kimse bırakmamak;
Mazlumun hakkı geri alınıncaya kadar zalime karşı
Mazlumla birlikte hareket etmek’ üzere ahidleştiler ve akidleştiler.
Efendimiz karar meclisinde bulunmuştu: Nübüvvetten 20 yıl önce Miladi 590 Efendimizin (s.a.v)Hılful-Fudül topluluğuna katılması. Cemiyet üyeleri: ‘Denizlerin bir kıl parçasını ıslatacak kadar suyu bulundukça, Hira ve Sebir dağı yerlerinde durduğu ve üzerlerinde dağ tekeleri yayıldığı, Kâbe’de istilam ibadeti yapıldığı müddetçe ahid ve akitlerine bağlı kalacaklarına and içtiler’İnsan hak ve hukukunun hiçe sayıldığı, güçlünün haklı görülüp, zayıfın horlandığı cahiliye döneminde bu olay. Adeta bir devrim niteliğinde idi. Peygamberimiz de(s.a.v), bu oluşumun içindeydi. O mecliste Hz. Muhammed de (s.a.v) bulunmuştu. Peygamber Efendimiz zulme karşı birleşmede, reyini kullanmıştır.Ahd ve And merasiminde O’da bulundu, ahlâk düzeltici bu anlaşmayı pek sevdiler ve daima andılar.
Bunu yapıp çatanların içindeydi Muhammed de
Her iyi ve güzel şeye ön ayaktı O, elbette. (A.Köksal, Peygamberimiz)
Bu ahdı-andı daima anacaktır: İleride O: ‘Ben vaktiyle Abdullah bin Cüdan’ın evinde bir Hılfül Fudül anlaşmasına şahit oldum. Arabın bütün develerini verseler o Ahid ve sözden dönmem! Şimdi, İslam’da, o birliğe çağırılsam memnuniyetle katılırım.Bu gün bile mazlum tarafından o ahde dayanılarak imdat istense derhal yetişmekte tereddüt göstermem! Zira İslamiyet sadece hakkın yerine gelmesi ve mazlumun Nusret bulması için nazil oldu’ buyuracaktır.
Hayatının sonunda da bu dernekten bahsederdi
‘Şimdi bile olsa ona girer idim hemen!’ derdi.(A.Köksal, Peygamberimiz)
Hılfül-Fudül ismi: Cürhüm kabilesinin evvel zamanda işte bu yeminleşme gibisine Kureyş ’ten önce teşebbüs etmiş olması veya ikisinin ismi Fazl, diğeri Fuzeyl/Fudeyl Cürhüm den üç kişinin veya Fadale, Vedaa, Fadl veya Fudayl isimlerinde, eşraftan üç kişinin bir araya gelip: ‘Hilf’ yemin, ‘Füdul’ ise fazıllar demek. Zalime karşı mazluma yardım etmek; zayıfın hakkını güçlüden, yabancının hakkını yerliden almak; adaleti aralarında hâkim kılmak’ üzere, antlaşmışlardı. Kureyşliler, şekil ve mahiyet itibariyle eskisine pek benzeyen bu yeni teşebbüse de; ‘Fadl adlı kişilerin andı’ anlamına gelen veya ‘Fadıllar Hadisesini hatırlatma babında bu cemiyete ‘Hılfül-Fudül’ adını verdiler.
Hılfül-Fudül’ün ilk işi: İlk uygulama da, yukarıda anlatılan Zebidli mazluma ait oldu. Mekke büyüklerini karşısında gören As İbn Vail, istemeyerek de olsa Zebidli zatın alacağını geri verdi. Böylece İlk olarak, As b.Vail’den Zübeydi’nin malını çekip almakla icraata başladı. Daha sonra da Mekke’de zulme ve haksızlığa uğrayanların imdadına koştu. Adaletin ikamesi için gayret sarfetti.
Hılfül-Fudül’ün ikinci işi: Hasam kabilesinden bir adamın umre ve hac için beraberinde Mekke’ye getirdiği Katul ismindeki herkesin kadınından güzel olan kızını, Mekke eşrafından Nübeyh b.Haccac, babasının elinden zorla alır kaçırır. Kızın babası: derdini Hılfül-Fudül’a anlatır. Adam huzura çağrılır kızı teslim etmesi istenir. Adam: ‘Bir gece olsun ondan yararlanmama müsaade edin’ der. Hılfü’l-Fudûl ashabı: ‘Hayır! Vallahi, sana süt sağım zamanı kadar bile müsaade edilemez’ dediler. Nübeyh kızı derhal babasına teslim etmek zorunda kalır. Hilfül Fudül cemiyeti kendi içine yeni üye almıyordu ve 20-30 yılsonunda son üyesinin ölümü ile de teşkilatın kökü kurudu.
Yeniden Hılful-Fudül cemiyeti kurulmalı
Bu gün Filistin’de Gazze’de ve Hamasa karşı İsrail’in zulmünü durdurmak ve hatta İsrail’in üzerine geri çevirmek için böyle bir cemiyete ihtiyaç duyulmak tadır. Tez elden Türkiye’nin önderliğinde dünyadaki bütün Müslüman devletler, başta Ortadoğu’daki İslami devletler olmak üzere. Cemiyetler, dernekler, kabileler, cemaatlar, sivil toplum kuruluşları, önder ve akil insanlar ila ahir bir araya gelmeli ve Yahudi’nin, Siyonizm’in ABD nin, AB nin ve Türkiye’deki dindar kılıklı dindara karşı çıkanların hevesleri kursağında bırakılmalı.
Yorum Yazın