Savunmasızlık
Öteden beri bir şeylere kızarım
Güçlünün zayıf olana karşı sözlerine
Savunmasıza yapılan baskıya
Mağdurun daha da mağdur edilmesine
Memurun söz hakkının olmamasına
Siyasilerin bürokratlara tepkisine
Amirin memura kızmasına
Hele hele siyasi liderlerin önüne gelene istediği gibi takıştırmasına vs.
Eee, sen karşındakine ağzına geleni söyleyeceksin, onu da millet adına söylemeye hakkın var gibi değerlendireceksin. Karşındaki susacak, bir şey söylemeyecek, olur mu böyle bir şey. Bir şey söyler gibi yaptığında, ağzını kıpırdattığında vay diyen taşı eline alan ve de demokrasi adına, parti, sivil kuruluşlar, gazeteci ne varsa bir de onlar çullanacak sana. Peki senin hakkın ne olacak? Senin hakkın sanal mı? olacak.
Bizim orada derler ki ‘Senin elin armut mu toopluyor’
Bir de ‘Eşeğine gücü yetmeyenler kürtününü (semerini) döver’lermiş.
‘Dert diyene marat’ denilmez mi? bunlar ata sözleri.
Hele bir de hiç sevmediğim güçyetenlik. Güçlünün güçyetenliğini bir hak olarak kullanması. Tabi burada şunu da söyleyeyim; Kemal beye ilk höd diyen biri çıktı. Şimdiye kadar önüne gelene istediğin gibi konuş, istediğiyin üzerine yalan çulunu at, arkasından da ‘şuna bak bana dikleşiliyor de’ ‘yahu kimin bana dikleşmeye hakkı var’ de. Ben tarih boyu posta konulmamış bir oluşumdan geliyorum. Millet bile bize dikleşemedi’ demeye çalış. Tabi millet eline geçen ilk fırsatta öyle bir dikleşti ki; senin zihniyetini yetmiş senedir iktidara getirmiyor. Eğer şu andaki halk tabiriyle sağcı, dindar ve de milliyetçi ‘istetme’lerin olmasa kıpırdanacak haliniz bile yok.
Sakla (nan) anayasa
Muhtacın gözü kararmış hiçbir şey görmüyor. Kendi helvalarından taslak yapıyorlar sonrasında onu yiyorlar, pardon saklıyorlar. Zaten yalancılık meslek haline dönüşmüş durumda. ‘Fırıldaklık’ bile zamanımızda olgunlaştı. ‘Habbeler kubbe’ oldu, ‘abidik gübidikler’ kırıla gidiyor. Suratlar meşin oldu, utanma arlanma ortadan kalktı. Yalana alıştırıldık. Bir kişinin söylemlerini öncesi ile sonrasını yan yana halka izletiyorlar. Kimsenin yüzü kızarmıyor. Halkın karşısında yapmadıklarını ilkokul çocukları gibi heceliyorlar.
Şahit kendi içlerinden, fail kendi içlerinden, ikrar kendi içlerinden, inkar kendi içlerinden bir de halkı suçlayacaklar ‘bize niye inanmıyorsunuz’ diyerek neredeyse. Peki bunları niye yapıyorlar, böyle bir taslak çalışmasını neden yazıyorlar. Karşılarına bir hedef koyuyorlar, ona ulaşmak için her yola başvuruyorlar. Kürt kardeşlerimizin oylarına ökse yani tuzak kurmak için mi? vatandaş öyle görüyor
Bir kısım gayretkeş (Kraldan fazla kralcı) camia ‘Reisi düşürmek için yapıyorlar’ ama niyetlerine hafifletici yorum getiriyorlar. Sonrasında zaten yapmazlardı/yapamadılar gibi düşünerek.
Yani HDP yi kandırmış mı oluyorlar böylece. Denilebilir ki ‘Alan memnun, satan memnun, kandıran memnun, kandırılan memnun sizlere ne oluyor’. Bizler bu vatanın sahibi değilmiyiz, elden gitmeden, elden gitme emareleri belirdiğinde kayıtsız kalmayarak. Açık konuşalım: FETÖ ve ABD 15 Temmuz da başarılı olsalardı hangi tehlike bizi bekliyoırsa bu tezgah kandırma/kandırılma tezgahı da bunun bir çeşit versiyonudur. Bu bıkmadan usanmadan uygulanmaya devam edecek. Dindarları, sağcıları ve de milliyetçileri bunda eskort olarak kullanarak.
İstifalar
Hükmü başa koyalım;
İstifa konusunda
Eden de üzgün
Kabul eden de üzgün
sanırım.
Kolay mı bunca yıllık dostluk
Ve bunca yıllık yol arkadaşlığı.
Böyle olmamalıydı.
Ama yapılacak bir şey yok
‘Bülbülün çektiği dilinin kahrı’
Tutulamayan ve zaptedilemeyen
Bir sporcu misali.
Söylemleriyle beraber zamanlamaları da
Tepkilere neden oldu.
Sevenlerini üzdü.
Ben kendisine acizane dört sayfalık bir
Mektup yazmıştım zamanında.
Aday olmadığında da demiştim ki;
‘Kişisel oylarının en çok lazım olduğu
Zamanda bunu esirgememeliydin’.
Ben şahsen bundan sonrası için
şunu umuyorum kendisinden:
sessiz kalmak, sakin kalmak.
Babası bizim dava adamlarımızdan biridir. Biz babasını tanırdık. Ama bir türlü tutmadı halk nezdinde. Reis’in damadı olması dezavantaj oldu. ‘O sıfattan dolayı o makamlara geldi’ dediler hep. Bu bir türlü silinemedi. Çok çalıştı, çok çabaladı ama zamnsızlığı ve dünyanın ekonomik gidişini değiştiren önemli olaylar rahat çalışma fırsatı vermedi. Şanssız bir zamanda görev yaptı. O kadar kendini zorladı ki, sonunda sağlık nedenlerle görevi bırakmal zorunda kaldı. Hoca nasrettin’in tabiriyle ‘Yorgan gitti kavga bitti’.
Saadet’e bir tavsiyem
Benim eskiden beri bir görüşüm vardı;
Yedekte bir partinin bekleme de kalması ve olası kazalarda sahaya sürülmesi şeklinde. Bunu da üst düzey bir yöneticinin yakını olan dostuma da anlatmıştım.
Ayrıca bir vesile ile eskilerden bir ağabeye de Watsab yoluyla aktarmıştım.
- Keşke Saadet bağımsız ve kendi politikasını uygulasa.
- TV5 CHP nin kanalı gibi, eskimiş, yıpranmış kişilere yer vermese
- Ve ayrıca FOX TV gibi aykırı muhalefetliğini sürdürmese
- Milli Gazete ha keza sözcüye paralel muhalif yayın politikası uygulamasa.
- Ayrıca mahalli gazete seviyesinde ve trajında kalmasa.
- Saadet CHP ye sığınmacı olmasa.
- Varlık sebebini Reis’e muhalefete bağlamasa.
- Yok olma pahasına bu politikasını sürdürmese.
- ‘Milli Görüş’ü solcu kırıntılarının çarkında öğüttürmese.
- Ağır başlı ciddi kendi başına bir bağımsız politika izlese
- Solcu ittifaktan derhal çekilse.
- Bir gün alternatif olacağını beklese.
- p i sağ ve muhafazakar düşünceye sahip bir toplumda
- Cumhurbaşkanını sol cenahın almasına katkı verme ve
- Sol cenaha teslim olma eyleminden vaz geçse.
- Ki Reis’ten daha uygun bir adayı Saadet bulabilir mi?
- MHP gibi Reis bizim Cumhurbaşkanı adayımız dese.
Geçen genel seçimde Saadetin sıfır çekececeğini arkadaşlarımla paylaştım ve sıfır çekti. Hiç milletvekili çıkaramadı kendi listesinden. Oyları da CHP nin fazla vekil çıkarmasına yaradı. CHP nin listesinden iki vekil amorti olarak çıktı. Olmasa kıyametmi kopardı. Varlığını emperyallere güç vermekten ziyade kendi politikasını sürdürse. AKPARTİ nin yaklaşık P tabanıyle barışık ve ona yakın dursa daha iyi olmaz mı?
- İntikam alma görüntüsünden vaz geçmeli.
- CHP ye yakın durmaktan arınılmalı.
- Aksi takdirde yok olma akıbet olur.
- Eski çığırtkanların eline mikrofon verip.
- ‘Ak Parti’yi İstanbul da biz kaybettirdik’ dedirtilmemeli.
- Öfke ile değil kalıcı politikalar izlenmeli.
- Rahmetli Hoca’nın posterinin altından çıkıp
- Hedefi olan bir inandırıcı as kadro ile
- Alternatif olunabilir diye düşünüyorum
Ve acizane tavsiye ediyorum.
İmam Şafi’nin görüşü
İmam Şafi’ye sordular: ‘Fitne zamanı Hakkı tutanı nasıl anlarız?’
Dedi ki: ‘Düşman okunu takip edin, o sizi hak ehline götürür.’
ABD : ‘Tayyip gitsin’ diyor
FETÖ: ‘Tayyip gitsin’ diyor
PKK: ‘Tayyip gitsin’ diyor
HDP: ‘Tayyip gitsin’ diyor
YPG: ‘Tayyip gitsin’ diyor
DEAŞ: ‘Tayyip gitsin’ diyor
Dhkp-C: ‘Tayyip gitsin’ diyor
İSRAİL: ‘Tayyip gitsin diyor
İngiltere: ‘Tayyip gitsin’ diyor
Almanya: ‘Tayyip gitsin’ diyor
Hollanda: ‘Tayyip gitsin’ diyor
AB ve İla ahir çoğaltabiliriz.
Buna karşılık halk: ‘Tayyip kalsın’ diyor.
Sen ona bak. …
Selam ve dua ile.
Yorum Yazın