Hoca ve Müktesebat
Müktesebat kazanılmış haklar ve paylaşılamayan geçmiş. Erbakan Hoca Fatih Erbakan’ın babası. Erbakan Hoca’nın menkul ve gayrimenkul malları üzerinde muris varis durumundadır. Ama ümmet üzerindeki misyonu hakkında temsil yetkisinin miras yetkisiyle oranlanması doğru değil. Paylaşılamayan Erbakan Hoca. Yeniden Refahlılar hem mirası hem de misyonu hakkındaki mirasını da sahipleniyor ve benim hakkım diyor. Saadet Partisi ise bizim Kurucumuz ve genel Başkanımız onun kurduğu sistem üzere gidiyoruz. Öyle ise tüm hakları bizde saklıdır. Müktesebatı bize aittir demek istiyor.
Erbakan sermayesi nerede kullanılıyor
Saadet açısından bakıldığında: Saadet bu sermayeyi yani Erbakan sermayesini çok kötü kullandı ve de kullanıyor. Diğer örneklerin dışında özellikle yirmi küsur yıldır hep geriye giden bir düşüş yaşıyor. Adeta sıfır noktasına geldi. Niye böyle oldu Saadet bu sermayeyi hep intikam ve hırs uğrunda kullandı. Yani Reis karşıtlığı üzerinden harcadı. Varlık sebebini Reis düşmanlığına bağladı. Bunu yaparken de Erbakan sermayesini CHP ve türevlerinin önüne serdi. Sermaye çok değersizleştirildi.
Bir diğer önemli örnek Erbakan Hoca Dünya Siyonizm’inin en büyük karşıtı olmasına rağmen, Saadet bunu aldı Dünya Siyonizm’inin Türkiye’deki sevgilileriyle aşk yaşayarak hovardaca harcadı. Arkasından döndü Reisi Siyonizm ile ortak hareket etmekle suçladı. Sırf kendisinin Türkiye hovardaları ile geçirdiği günleri örtmek için. Bu kadar aşırı Hoca desteğine sığınmaları ve elanda devam ettirmeye çalışmaları Reisi gölgelemek için kullandılar. Bu sermayeyi o kadar ön plana çıkardılar ki kendileri de hoyratça bu gölgede kendilerini değersizleştirdiler. Bu nasıl Erbakancılık ki, Erbakan sermayesini alıp torbaya doldurup götürüp CHP’nin sermayesinin için katıyorsunuz. Milli Görüş gömleğini Kılıçdaroğlu’nun posteri yapıp Saadet Genel Merkezine boydan boya asacaksınız. Temel bey Milli Görüşün lideri ise bu ne menem liderlik ki Saadet Partisi Genel Merkezi önünde Kılıçdaroğlu’nun takdimciliğini yaptırarak Onun Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklattıracaksınız. Sonra da dönüp Reise ‘Siyonistlerle işbirliği yapıyorsun’ diyeceksiniz.
Buraya birde espri ekleyim. Eskiden Tercüman Gazetesinin sloganı ‘Nerde bir Türk varsa Tercüman orda’ idi. Özellikle Ülkücü arkadaşlar olmak üzere dönem dostlarımızla sohbet ederken derdim ki ‘Tercümanın sloganıyla Türklerin sayısını kıyaslamamak lazım. Tercüman yok oldu, Türklerse baki’.
Saadet ile ‘Milli Görüş’ sloganını karşılaştırmamak lazım. Milli Görüş sayısını Saadet’in oy oranına göre hesaplarsak vay halimize. Erbakan Hoca’dan başka slogan üretilememesi aynı CHP’nin Atatürkçülüğü ile benzer duruma düşürüldü. CHP nasıl her türlü herzeyi yapıp sıkışınca Atatürkçüyüz diyor ya. Saadet te Erbakancılığı CHP ile özdeşleştirince eli kuru yerde kalıyor.
Dünya Müslümanlarının önüne bir intikam ve düşmanlık örneği Sereceğim: ‘Ebucehil Peygamber’e aşırı hınç ve intikam duygusunda idi. Bedir de öldürüldü. Abdullah İbn Mesud derki; “can vermekte iken boynuna ayağım ile bastım. ‘Çek ayağını çok yüksek yere çıkmışın’ dedikten sonra sordu ‘hangi taraf galip?’ Ben Muhammed galip deyince ‘Söyle ona bundan sonra ona hıncım daha da artacak’ dedi”. Bediüzzaman Said Nursi’nin de: ‘Bir konuda aşırı hırs göstermek sebebe/sonuca hasarat verir’ dediği de söylenir.
Yeniden Refah’a gelince: Önce menkul ve Gayrimenkulleri yasal yollarla Saadet’in elinden aldılar. Gösterişsiz bir çalışma ile de hem Rahmetli Hocayı hem de Milli Görüşü ellerinden aldılar. Hoca’nın ruhunu esaretten kurtardılar. Camia bunu iyi karşıladı ve tavrını Yeniden Refaha çevirdi. Refahı umut olarak görme eylimi başladı. Reisi önceleri hedef almadılar. Zira tabanlarının ortak özellikleri vardı. Getiriler bu kaynaktan olacaktı. Cumhur reisi seçiminde ondan yana tavır almaları toplum tarafından onandı ve halk bu sebeple itibar gösterdi. İttifakın getirdiği yasal imkânla baraj sorununa da takılmadılar. Barajı aşmış sayıldılar. Yörelerde oyları milletvekili çıkarmaya yeten yerlerde vekilde çıkardılar.
Yeniden Refah da mahalli seçimde Reisten ayrılarak halk nezdindeki sevgilerini azalttılar. Aksine Reis düşmanlığına soyunma emaresi göstermeye başladılar. Demeçleri ve sözcüleriyle. Önlerinde örnekler mevcut iken kim yaptıysa nasıl yaptılarsa halk nezdindeki gelişme eylimini nötrlemeye başladılar. Umut olma ve rezerv olma haklarını Reis karşıtlığı ile heba etmeye başladılar.
Zira her ne kadar Reise karşı değiliz ve de CHP ye yardımcı olmuyoruz demeye çalışsalar da, karşı olunca onların yanında gözükmüş olmaları biçiminde yorumlanıyor halk nezdinde. Kendilerini umut ve rezerv olmaktan çıkarmış oluyorlar. Böyle açık bir yol dururken kendilerini riske atmaları Reis karşıtlığı eylemine girmeleri, doğrusu ‘buda mı PROJE partisiymiş’ endişelerini göz planına çıkarıyorlar. Yazık edecekler ve halkı üzecekler. Tez elden bu yoldan dönmelerini salık veririm. En azından İstanbul ve Ankara’da Cumhur ittifakı adaylarını desteklediklerini deklere etmelerini öneririm. Bu yazı Martta yazıldı. REDAKTÖR dergisi aylık çıktığı için ancak Nisanın ilk haftasında yayımlanacak. Seçim de bitmiş olacak.
Proje partisi demek, yukarıda şekil A da görüleceği üzere kendi başına kurulmayan emperyaller tarafından kurdurulan ve bir gidişi önlemek için rol verdikleri teşkilat veya teşkilatlardır. Bir hedefi olmayan bu proje partileri rolünü başarsın başarmasın aynı şekilde sonlandırılırlar. 31 Marttan sonra İYİ, SAADET, GENÇ ve DEVA’nın sonunu göreceğiz hep beraber. YENİDEN REFAHIN bu akıbete uğramaması için uyarımızı yapıyoruz. Aksi takdirde kendi sonlarını kendileri hazırlamış olacaklardır.
Nankörlük
Erbakan hoca trilyon davasından hüküm giymişti 2004 yılında. Savcı hükmün acele uygulanmasını istiyordu. Ahmet Necdet Sezer Cumhurbaşkanı idi. Reis bu hükmün acele icra edilmesini geciktirerek, 2006 yılına kadar taşıdı ve Ev hapsine çevrilmesi kanunu çıkarttı. Sezer bunu veto etti. Reis tekrar kanunu aynen çıkardı. Sezer veto edemedi onadı. Ancak O zamanın CHP si Ana Yasa Mahkemesine götürdü red yedi. O sırada Reis Gülü Cumhurbaşkanı seçtirdi. Hoca affedildi ve ev hapsi de düştü. Hoca böylece ev hapsinden de hapisten de kurtulmuş oldu. Bunu tersine göstermeye çalışmak tam Siyonist’çe bir harekettir. Nankörlüktür, doğruyu örtmektir ketmetmektir.
Ankara ve İstanbul
Bilindiği üzere 2019 mahalli seçimlerinde Ak Parti ve Cumhur ittifakı her iki Büyük şehrimizde de başkanlığı kaybetmelerine rağmen İlçelerde ve Belediye Meclislerinde çoğunluğu sağladılar. Bu da şunu gösteriyor ki: Seçmen ilçe ve Belediye Meclislerinde ittifaka oy kullanmış ancak başkanlıkta muhalefeti tercih etmiştir. Bir tek örnek vereyim tam kontrol etmedim ama Keçiören’de İlçe Belediye Başkanlığına %60 Büyükşehir Başkanlığına %40 oy çıkmış olması dikkate değerdir. Yani bu iki Metropol ilimizde Cumhur ittifakı o zaman seçimi genelde kazanmış oluyor. İnşallah hata tekerrür etmez ve seçmen oyunun her ikisini de Cumhur ittifakı adayına verirse Belediye Başkanlıklarını da kazanmış olurlar.
Yorum Yazın