‘Ne ararsan bulunur derde devadan gayrı’
(Cemil Meriç)
Yukarıdaki cümle Cemil Meriç’in ‘Kırk Ambar’ isimli eserinin girizgahında yazılıdır. Aklımda böyle kalmış. Aşağıdaki cümle ise partilerin kurulma aşamalarında çarıklı erkandan birinin sözü galiba.
‘ABD daha fazla parti kurdurtmasın
halk hileyi farketmeye başladı
oyununuz bozulur sonra’ (Çarıklı erkan)
‘DEVA’ (Demokrasi ve Atılım Partisi) de kuruldu. Zihinlerdeki ilk çağrışım bu olabilir mi? Tarih gösterecek elbette.
Daha önce de benzer teşebbüsler olmuştu. Isparta Milletvekili Erkan Mumcu AK PARTİ den ve diğer partilerden veya bağımsızlardan oluşanlarla biraraya gelmişler ve Meclis genel Kuruluna nitelikli çoğunluk oluşmasın diye milletvekillerinin önüne oturmuş hapsetmiş ve sokmamıştı. Sadece Ümmet Kandoğan ayrılarak girmişti galiba.
Abdüllatif Şener de bir parti kurmuştu. Camcıların arkası açık arabada camlar kırılmasın diye eşkenar üçgen gibi koydukları ve taşıdıkları camlara benzer şekilde üzerinde partisinin ismi ve amblemini taşıyan arkası açık arabalar konvoyunu bizzat görmüştüm Atatürk Bulvarında.
Eğer halk arasında konuşulanlar doğru ise; ‘E Muhtıra’ sahipleri Abdüllatif’i davet edip birifing vermişler ve biraz da Cumhurbaşkanlığı imasında bulunulmuş. Deniz Baykal da aynı imada bulunmuştu. Sonrasında Milletvekili adaylığı için müracattta bulunmayınca dostları sebebini sorar: ‘Ne adaylığı kardeşim, adamlar elli yılın planlamasını yapmışlar’ der. Doğrusunu kendisi anlatırsa seviniriz ve bilgilenmiş oluruz.
Bu olaylar ‘Abdullah Gül kardeşimizin’ Cumhurbaşkanlığı adaylığının malum çevrelerce ve Deniz Baykal ile Cumhuriyet eski başsavcısı Sabi Kanatoğlu’nun nitelikli çoğunluk safsatasıyla engellenmeye çalışılması sonrasında yenilenen seçimler arefesinde oluşmuştu hatırlayalım.
Erkan Mumcu ortada yok. Abdüllatif’in konumunda hiç bir müslüman olmak istemez sanırım. Şahsen bana Allah bunların arasında milletvekili olmayı bırak sade vatandaş olarak bir an bile olmayı nasip etsin istemem.
Daha öncede yazmıştım Ahmet Davutoğlu konusunu: Dek durmayıp, Başbakanlıktan ayrıldığında denk gelseydim: ‘Çizgide dur! Sessiz kal! Camianın içinde kal! ‘Hile düzeninin’ tezgahçılarıyla dolaylı da olsa işbirliği emaresi gösterme! Yaşın genç! İstikbalde ümmete lazım olursun!’diyecektim. Nitekim rastlayamadım. Bu dediklerimi de kendisine söyleme fırsatım olmadı. Demek ki; o zaman ki sezgim bunları kapsayacağı şeklindeymiş galiba.
Daha önceki bir yazımda şunları yazmıştım:
Dişime taş ne zaman değdi: On birinci Cumhurbaşkanı, yedi yıl süreli ve bir defalığına meclis tarafından seçilmişti. Nitelikli çoğunluk iddiasından sonra, meclis 5+5 iki kere aynı kişi halk oyuyla seçilir mealindeki yasayı çıkardı. Sonra Anayasa Mahkemesi yasanın kapsamını genişle terek hayatta olan ve geçmişte Cumhurbaşkanlığı yapanların hepsini yasa kapsama almıştı.
Eyvah! Ümmetin aleyhine bir planın kıvılcımı galiba bu dedim. Sonra arka arkaya Anayasa Mahkemesinin hükümet kararlarına karşı olumsuz tutumunu devam ettirmesi kuşkumuzu daha da arttırdı. Yoksa Anayasa başkanı bu planın içinde mi? Sorusu aklımıza gelmeye başladı. Keşke Abdullah Bey olmazsa kendisine ortam hazırlamak ve nefsine uygun düşünmüş olsa dedik. Eğer bir planın içinde ise/iseler ümmet adına çok üzüleceğimizi düşünüyor olduk. Kaset zincirlemesi de aklımıza gelmemiş değil. Ama bu, davadan sapmadan ehven görülebilirdi.
İntifada olayı: Gül ailesi, Cumhurbaşkanlığı devir teslim töreninden sonra ümmeti çok aşırı derecede üzmüştü. Bayan Gül’ün canlı yayında: ‘Bundan sonra asıl intifadayı ben başlata cağım!’ demesine şaşırdık. Nefsi bir söz mü, yoksa sözün anlamı mı bilinmiyor!’ demeye de getirdik. Buna karşı ‘Susulmamalıydı!’ görüşü ağır bastı arkadaşlar arasında. ‘Borazancılara koz vermeyelim!’ diye yazmaktan ve konuşmaktan kendini men etti herkes. Bu söz söylendi mi? Söylenmedi mi? Açığa kavuşturulmalı. Arşivlerde bu kayıt vardır. Yoksa kimsenin günahını alma yalım.
Halk arasında bir söz vardır: ‘Eğri oturalım ama doğru konuşalım’ diye: Bu konuda da halk şu soruyu soruyor: ‘Erkan Mumcu, Abdüllatif Şener, Ahmet Davutoğlu ve Abdullah Gül kontrollü Ali Babacan halka hizmet için mi yoksa Tayyip Beyi indirmek isteyenlere eklenmek için mi parti kurdular?
Televizyonda açıkoturumun solcu sözcülerine bakarsan ‘Demokratik Hak!’ diyorlar. Bu görüşü de utanmasalar amuda kalkarak kıçları havada söyleyecekler. Elbette herkesin parti kurma hakkı var. Parti kurmak o kadar kolay ki; Yasanın tarif ettiği şartları ve sayıyı listeleyen herkes parti kurmuş oluyor. Zaten izne tabi değil. Ama sürdürmek kolay değil. En baştada Ekonomik sorun başta geliyor. Halk bu konuda da endişeli bakıyor ekonomik kaynak konusuna.
Eğer solcular bu konuya başaşşağı halinde bile seviniyorlarsa bu konuda halkın faydası aranmaz denebilir. Bu partilerin (İyi ve Saadet dahil) ömrü 2023 te belli olacak. Recep Tayyip Erdoğan tekrar seçilirse (Allah’ın izniyle) vay hallerine. ‘Otur ağla, kalk ağla, gözleri kan çanağı na döner sanıma göre. İkinci bir zayıf ihtimal ise: ‘Davudoğlu ve Gül+Babacan ileride AK PARTİ nin olası sonuna ve yerine oynamayı beklerler diye düşünüyorum.
Tayyip beyin seçilmesi (inşallah) halinde bu 2028 demektir. Eğer bir yıl kala fesih mümkün olursa bir beş yıl daha eklersek ozaman 2032 demek olur ki sonrasını ABD düşünsün. Senaryo ları açısından.
Ahmak olmayan aklı eren herkes şunu kolayca düşünebilir; ‘Bunlar bu kadar zayıf bir karakterin yani Kılıçtaroğlu’nun arkasından neden gidiyorlar? Veya ittifak kuruyorlar veya kurarak gidecekler? Bu kokuya nasıl tahammül ediyorlar veya edecekler. Kemal bey bu kadar yetenekli ve sevilen biri olsaydı Cumhurbaşkanı adayı olurdu’. Öyle ise akla ilk gelen ‘Bunlar da biliyor Kılıçdaroğlu’nun arkasın dan gidilemiyeceğini. Onlar Kemal beyi önüne katanların arkasın dan gittiklerini anımsayarak teselli buluyor olacaklar’ diye düşünülmesi mi lazım? Tarih bunu çözecektir sanırım.
Necip Fazıl rahmetli zamanın şartlarına göre: ‘Düzen bir solcu/ateist öğrenci döveceği zaman bile üstüne bir müslüman öğrenci yatırır onun üstünden döver’ diye mealen söylerdi. Yine mealen; ‘Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana’ derdi. Ama mürteci diye anılanlar şimdi onlarla birlik oluyorlar. Zamanı kokuttukları gibi onları da kokutacak lar bir gün ama herkesin yaptığı yanına kar kalacakmı bekleyelim. ‘Allah akıbetimizi hayreylesin’ Amin.
Selam ve dua ile. …
Yorum Yazın