Bu kin ne zaman bitecek
Veya bitecek mi?
Hiç barış olmayacak mı?
İslami kural bunda geçerli değil mi?
Hani küslük tülbent kuruyuncaya kadardı
Bu kural müminlerin dışındakileri mi kapsıyor yoksa
Hani nerede kaldı kürsüleri yumruklayarak yaptığımız vaazlar
Din istenildiği gibi kullanılmaya müsait mi yoksa
Peygamber amcası Hamza’yı öldüren Vahşiyi affetti
Hamza’nın ciğerini çiğneyen Ebu Süfyan’ın hanımı Hind affedildi
Ebu Cehil’in oğlu İkrime’yi affettiler
Mekke de evlere sığınanlar affedildi
Mekke’nin fethinde dağlara kaçanları affetti. İla ahir.
Bu kurallar ümmeti bağlayan uyulması gereken kurallardır.
Muhataplar kimler derseniz?
Reis ve Saadetçiler ve diğerleri
Peki, beni ne kadar ilgilendiriyor.
Gönlüm razı gelmiyor bu gidişata
Gençliğim, orta yaşlılığım ihtiyarlığıma yakın zaman Selamet ve Refahta geçti.
Selamette Gençlik kolu başkanlığı ve İlçe başkanlığı, Refahta müfettişlik yaptım.
Hem de siyasi ikbalden hiç faydalanmadan.
İl Başkanı ve İl Müfettişi vekil yapılmayan tek il Kırıkkale olmasına
Cendermeler yerimize vekil yapılmasına rağmen
Hiç aldırmadan kendimi hak sahibi kabul ediyorum.
Hiç kimse elini taşın altına koymuyor. Yazarlar, çizerler, düşünürler, akil insanlar, sorumluluk almıyorlar. Göz göre göre bir asra yakın mücadelemiz sonlandırılmak ve kilometre sıfırlanmaya çalışılıyor. Hem de dindarlar eliyle. Dindarlar eliyle kurulan veya kurdurulan partiler eliyle. Herkes içindekileri saklı tutuyor. Bu konu bir mahalde bir cenaze vuku bulur ve kimse cenazeyi kaldırmaz ise tüm o mahaldeki insanlar sorumlu olur. Aynen benzer bir durum. F. Kifaye herkes için geçerlidir.
Necip Fazıl rahmetli içimizdeki vesayet güçlerini tarif ederken ‘Kendi milletine karşı olanca cesur ve zalim. Ama dışa karşı olanca korkak ve hain’ derdi.
Bir dost partinin üst düzey yöneticisi bana whatsapptan bir karikatür videosu atmış: iki tekerlekli bir arabayı iki okunun ortasında taşıyan çeken bir Reis. Ağzında da ‘Sanma bu tekerlek kalır tümsekte’ Zindandan Mehmed’e mektuplar şiirini okuyor. Arabanın yükü hayli ağır; arabanın üzerinde Camiler, barajlar, köprüler, uçak ve helikopterler ila ahir yaptıkları yüklü. Arabanın kasasının üzerinde ise dış sorunlar ‘Kerkük, Musul, Karabağ, Mavi vatan, Kırım, Arakan, Bosna, Kosova, Makedonya, Tebriz, Azez, Kıbrıs Kudüs, Afrika’ yüklerini de taşıyor. Tekerleğin önünü tıkamış taştan tümsek üzerinde de; SAADET, DEVA, GELECEK, İYİ, DP ve CHP nin isimleri var. Tam benim üzerinde durduğum konular işleniyor.
Benim bu olaylara bir parti veya şahıs mantığı ile baktığım sanılmasın. Bir dava mantığı ile bakıyorum. Çok emek verdik, çok çile çektik, bir ömür verdik. Yetmiş beş yaşımın en az elliden fazlasını bu yolda harcadık. Dava yolunda. Allah bize çok güzel bir Reis gibi nimet verdi. Bu nimeti tepmeyelim. Kıymeti bilinmeyen nimet elimizden gider.
Reis konuşurken eylem!
Daha önceki yazılarımın birinde İsrail ile yapılmış gibi gösterilen ticaret için ‘CHP liler kaynak olarak basın toplantısında dindar kesimin gazetesi ‘Milli Gazete ile Karar gazetesini’ gösteriyorlar. Cumhuriyeti, Sözcüyü, Korkusuzu ila ahir kaynak göstermi yorlar. Şahitlikte ‘Şıracı’ durumuna düşmenin bedeli ağır olur İndillahta.’ demiştim.
Şimdi ise TRT World formunda Erdoğan konuşurken, İsrail’e ticareti protesto ederek, ilk eylemi yapan kızımızda erkence İsmail Saymaz la konuşmuş. ‘Soykırıma benzin vermeyi bırakın’ pankartını açmışlar. Halk TV nin haberine göre. İsmail amcalarına (!) tutklanma sürecinde uzunca karşılaştıkları durumu anlatmışlar.
Bakın Allah rızası için yapılan iş şavalından (şakülünden) anlaşılır. İsrail’in yanında olanlarla tutulan işte Allah rızası aramak zorlaşır. Baştan beri söylüyorum ‘İnanmıyo rum bize öğretilen tarihe’ diye bir slogan var ya. Aynen öyle. Dindarların rakip gördükleri dindarları yenmek ve hacıl düşürmek için uygulanan bu metot yanlıştır. Maksat üzüm yemek değil, olsa can kurban. Her gün aynı bağcıyı dövmekten usanıl mayacak mı? Başka bağcıları döver gibi yapıp onların üzerine Reisi yatırp bin kere Reisi dövmekten ne zaman vazgeçilecek. Bu hile düzeninden bıkmadınız mı?
Necip Fazıl rahmetlinin olsa gerek. ‘Rejim bir solcuyu döveceği zaman üzerine bir Müslüman yatırıp Müslümana vurarak onun üzerinden solcuyu döverlerdi’ derdi. İsrail’i ve Siyonizm’i bile döver gibi yapmak istediğinizde, üzerine Reisi yatırıp Reisin üzerinden onları dövüyor gibi yapıp bir türlü Reisi dövmek ten usanmayacak mısınız?
Fuzülünün ‘Beni candan usandırdı. Cefadan yar usanmaz mı?’ şiiri aklıma geliyor.
6284 de aynı figüranlık oynandı. Ne kadar ıcık cıcık dindar kürkü giymiş veya giydirilmiş parti ve onların yan kuruluşları mesabesindeki dernek vakıf hukuk büroları ve gönüllüleri varsa, feryadı figanı kopardılar. CHP nin yanında durduklarında ve CHP nin 6284 övgüsünü duyduklarında kuyruklarını kıstırarak sıvışı verdiler.
Aynı biçimde LGBT konusunda Reisin sövmedik yerini sırtında bırakmayan ve LGBT yi kaldırmasına rağmen yine ne kadar cıcık ıcık dindar samuru giymiş veya giydirilmiş öfke partileri ve onların yan kuruluşları durumundaki dernek, vakıf ve sair gençlik kuruluşları CHP nin LGBT yi geri getireceğiz sözlerine karşılık kıstırıp gidecekleri kuyrukları bile kalmadı.
Samimi olalım dostlar. Samimi olalım. Size sahibul hayratlarından verdikleri küçük bağışlara bahşişlara bile ulaşamayacaksınız Reis diye bir ortak düşmanınız olmasa. Ortada kalırsınız. ‘Reis gitti, işiniz bitti, derviş öldü illallah kesildi’ gibi değirmeninizin suyuda kesilir o zaman.
Suriye konusu
Ah Suriye konusu. Neler söylenmedi ki, neler yazılmadı ki, neler umulmadı ki, ırkçılıktan tutunda Ekonomiye kadar daha düne kadar sıkboğaz edilen bir Suriye konusu. Bizim dindar kesim Ensarlı Muhacirli çektikleri eski nutuklarını unuttular. CHP ve Zafer partilerinin politikalarını benimsediler. Ekonominin sıkıntıya girmesini onların varlığına bağladılar. Siyasetlerini onların sınır dışı edilmesi üzerine kurdular. Hep Esad ile görüşülmesini istediler. Esad, 17 milyon insanını sürgün eyledi ve bir milyon Müslümanı katlettiği halde bunun üzerinde hiç durulmadı. Dilim varmıyor kıyas yapmak istemiyorum asla. Gazze de yaklaşık elli bin Müslüman katledildi. Esad’ın kılına dokunulmasın istendi adeta. Esad kaçınca Suriye’de yönetim boşluğu oluştu. İsrail Golan tepelerinden girmeye başladı. Kim kazandı? Kim kaybetti? Soruları oluşturarak ‘İsrail kazandı, ABD kazandı’ denildi. Bizim esamimiz bile okunmadı. ‘Dönüşlerin zor olacağı söylenmeye başlanıldı’. Şimdi de Suriyelilerin memleketlerine dönmelerine razı gelinmeyen eylem ve söylemlere başlandı. Şunu da demeye getirerek üzüntülerini dile getirmeye başladılar ‘Ne güzel bu işin istismarını yapıyorduk. Oldu mu yani bu. Biz şimdi neyi eleştirip hükümeti zorlarız’ endişesine kapılmaya başladılar. Hani Emevi Camiinde namaz kılacaktın, kılamadın ya’ demeye başladılar. Mit Başkanının kılmasını ve Hakan Fidan’ın Suriye de Ahmed Şara ile görüşmesini bile hafife almaya başladılar. İrili ufaklı hepsi.
Her neyse, Terör topluluklarının Fırat’ın doğusundan atılması ve haritada sarı renkli yerlerin de alınarak Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması onlar ve bizim açımızdan çok önemli. Bunun önemi ve gereği yapılacaktır inşallah.
Ekonomi
Ekonomi düzeltilmeli. Enflasyon düşürülmeli. Asgari ücret en az 25.000. En düşük emekli maaşı da aynı olmalı. Emekli ve çalışana biraz cömert davranılarak geçim sıkıntılarının azaltılması ve barışa doğru ilk emareler bu yıl gösterilmelidir. Yoksa muhalefetin elinde ekonomi ve geçim sıkıntısından başka bir şey kalmadı. Bizden söylemesi.
Selam ve dua ile...
Yorum Yazın