Dek durmayıp, Başbakanlıktan ayrıldığında denk gelseydim: ‘Çizgide dur! Sessiz kal! Camianın içinde kal! ‘Hile düzeninin’ tezgahçılarıyla dolaylı da olsa işbirliği emaresi gösterme! Yaşın genç! İstikbalde ümmete lazım olursun!’diyecektim. Nitekim rastlayamadım. Bu dediklerimi de kendisine söyleme fırsatım olmadı. Demek ki; o zaman ki sezgim bunları kapsayacağı şeklindeymiş galiba.
İstişare sünnettir. Yapılması lazım gelir. Herkes dilediğini söyler, sonunda birinin önerisi tamamen veya kısmen kabul görür. Ya da hiç birinin önerisi kabul görmez ve başkan hepsinin dışında bir kararı ilam eder. Bu durumda istişare üyelerinin sorumluluğu ortadan kalkar. İlla benim dediğim doğru ve kabul edilir dayatması kural dışıdır. Bize böyle öğrettiler. Rahmetli Hoca zamanında.
‘Görüşlerimi iletiyorum, söylüyorum, uyarılarımı yapıyorum’ dedikten sonra bunu bir de ‘düğünevinde’ söylemek; bizim adabımıza ve kültürümüze aykırıdır. Buna açıkgözlülük ve kural dışılık da denilebileceği gibi, kurnazlık ve asıl maksadı gizlemek ve de samimiyeti tartışılır demektir. Bu davranış ileride kullanılmak üzere planlı bir olay şeklinde anlaşılır. ‘İletiyorum, söylüyorum, uyarılarımı yapıyorum!’ sözleri gizli maksada alet edilmemeli, istismar edilmemeli. Makam ve gelecek için, ümmete zarar verecek imalardan dahi kaçınılması lazımdır diye düşünüyorum.
Hele hele aç kurtlar gayretkeşlik edip daha açıklanmadan bu konuların olmasını gündeme alıyorlarsa; iştihaları kabarıyorsa, bütünlüğümüzü zedeleyici ve fırsat verici davranış ve biçimlerden kaçınılması lazım gelir diye öngörüde bulunuyorum. Davamız her zaman ön planda ve şahıslarımız ve menfaatlerimiz her zaman geri planda olmalı. Bizim davamız şahıs davası değil ümmet davasıdır.
Reise destek vermek her müminin görevidir ve bir zorunluluktur. Hani kimseyi ilzam etmeyen dönem ve zamanlarda hamasi konuşmalar yapardık ya; ‘Başımızdaki burnu halkalı bir köle de olsa dine aykırı bir davranış sergilemediği sürece Başkan’a tabi olmak önemli bir kuraldır’ derdik ya. Bunlar laf olsun kuralları değildir herhalde. Başımızda; musalli, haram yemeyen, Kur’an bilen ve üstelik dünya mazlumlarının onayını almış ümmetce icma edilmiş bir başkana yardımcı olmamak ve çelme takmak büyük sorumluk getirir o ferde. Şimdilik bu kadarla yetiniyorum. Gerek olursa daha ayrıntılı yazabilirim. Maksadım kimseyi incitmek değildir.
İSTİŞARE KURULU ÜYELİĞİ
Bülent Arınç Başkanın istişare kurulu üyeliğine çok sevindim. Hep isterdim onun görgü, bilgi ve birikimlerinin aktivite içinde olmasını. Kendisini Kırıkkale’de 61.piyade alayında askerliğinden beri tanırım ve birlikte siyaset yaptık. Bizim ki küçük ölçekli olsa da. Meclis Başkanlığı döneminde bizi de çalışma gurubuna dahil etmişti.’Hile düzeni’ sahipleri ve sözcüleri her konuda olduğu gibi bu konuda da aleyhte yorumlar yapacaklardır. İşlerine gelmeyecek çünkü onun üzerinden birliğimize yönelik kastedmeleri fırsatı ortadan kalkmış oluyor. Reise teşekkür ediyorum. Dışarıdaymış gibi görünecek ve ‘Hile düzeni’ temsilcilerinin iştihalarını kabartacak ve dillerine pelesenk yapma ihtimali olan kişi ve şöhretleri aktivite içine almak çok önemlidir. Bu insanlar makamları aşmış insanlar. İlla makam istemezler. Bilgeliklerinden faydalanılsın ve karşı tarafın kozları ellerinden alınsın yeter.
CENAZE MERASİMİ
Kılıçdaroğlu’nun şehid cenazesine kabul edilmeyişi konusunda herkes bir söz söyledi ve konuştu. Ancak hep lafın arkasından dolaşıldı. İsabetli açıklamalar yapılmadı. Protokol ve maslahat icabı sözler söylendi. Asıl halk bu konuda ne düşünüyor ona yaklaşılmadı. Elbette ayrıştırıcı konuşulmamalı ama halkın ne düşündüğü de yansıtılmalı. Kendisi de bilmeli ve kendisini sigaya çekmeli gerçeğin farkında olmalı diye düşünüyorum. Bu işin türkçesini halk şöyle dillendiriyor: ‘Sen dolaylı da olsa PKK nın siyasi temsilcileriyle ittifak yaptın. Onlara oy verdirdin ve onlarda sana oy verdirdi. Sonuçta adamın çocuğu PKK tarafından şehid edildi. Canı yandı. Tepkisi bundan dolayıdır. Bir tertip değildir. Aklını başına al!’
KAYBEDEN ANKARA’DIR
Mansur Yavaş demiş ki: ‘Kazanan Ankara, kaybeden Özhaseki’dir!’ Ben de aksini iddia ediyorum: ‘Kazanan Mansur Yavaş ama kaybeden Özhaseki’nin yanında Ankara’dır.’ Mansur Yavaş kendisini ziyarete gelen Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener ve sairlerini Belediye otobüs ve Metrolardaki televizyon yayınlarında göstermekten öte hiçbir icraat yapamayacaktır. Yazık oldu Ankara’ya. Protokol başkanlığından ve Belediye Meclisine başkanlık etmekten öteye bir iş yapamayacaktır. Toplum pişman. Sadece AKPARTİ ye bir ders vermek uğruna Büyükşehirde oy verdiğine bin pişman. Farkına varıldı ama iş işten geçti. İlçe Belediye Başkanlarının yüzde doksanı ittifaktan seçildi. Belediye Meclisi büyük çoğunlukla ittifaktan seçildi. Sebepleri ayrıca tartışılabilir, tartışıldı da. Peki Ankara yeniden nasıl hizmete kavuşur? Bunun bir yolu olmalı. Mamağa, Havaalanına metro gitmeli vs.vs… ama bu Mansur ile olmaz. Akıldan geçebilecek yol; Mansursuz bir belediye. Bunun nasıl olacağını ben bilemem. Belediye Meclisi meşruiyet çerçevesinde bunun çaresine bakmalı ve Ankara’ya hizmeti devam ettirmelidir. Halkın bir şeye tepkisi pahalıya maloluyor Ankara’ya. Yoksa ben kendisini tanımam etmem. Bir sorunum da yoktur. Şahısların ve ‘Hile düzeni’ savunucularının tezgahı kırk yıllık Kani’yi olur mu yani yaptılar. Aynı biçimde ülkücülerden devşirme biri yerine çekirdekten yetişme bir CHP li başkan olsaydı yine Ankara’ya yazık olurdu diye düşünüyor halk.
İTTİFAK YASASI KÜÇÜK PARTİLERi ÇOĞALTIYOR
Büyük resme baktığımızda faydalı gibi görünüyor ama, bir tek Genel Başkanı bile olsa o şahıs milletvekili olabiliyor. İleriki seçimlere kadar bu böyle giderse sadece Genel Başkanı olan partiler kurulacak ve sürüye katılıp vekil vs. olacaklar gibi gözüküyor. Bunun bir zararı mı var diye düşünülürse de seçmenin oyunun etkinlik skalasındaki adalet bozulmuş oluyor denilebilir. Ayrıca ‘Hile düzeni’ sahiplerinin istismarına yol açılabiliyor. Dengelerin halkın aleyhine değişmesi için kullanılıyor bu güçsüz güçlüler.
SAADET ADAYINI BİNALİ BEY LEHİNE ÇEKMELİYDİ
Kırk yılda bir hayır işlemeli ve Sadet adayını Binali Yıldırım lehine çekmeliydi. Ama ne gezer. Temel beyin parmağı bir Üroloji uzmanı gibi ‘Hile Düzeni’ sahiplerinin arkasında hazır bekliyor ve onların hastalıklarına em oluyor ve onları rahatlatıyor. Ama Selamet ve Refah’ta yarım asırlık bir geçmişi olan biri olarak Saadet’e oy verecek seçmenlerden, kardeşlerimden ricam; oylarını Binali Bey’ versinler ve heba etmesinler. Bunu umuyorum inşaallah.
ELİNDEN VE DİLİNDEN EMİN OLMAK
Hadis: ‘Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların emin olduğu kişidir!’. Sade bir Müslüman ile şöhret olmuş Müslüman arasında fark olmalı diyorum. Bu hadisi yorumlarken. Görünür anlamının ötesinde kapsamına bakıldığında; eğer ünlü bir Müslümanın eli, dili ve de davranışı hatta suskunluğu bir ümmeti üzüyorsa, mazlumların ahını alma noktasına evriliyorsa, dünya mazlumlarının ümidini kırıyorsa ve tesir ediyorsa, bu bağlam büyük sorumluluklar getirir diye düşünüyorum. Örneklememiz icap ederse; Ben şahsıma şu dar zamanda 11.ci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ve sondan ikinci Başbakan Ahmed Davutoğlu’nun İstanbul seçimlerinde Binali Beyi destekler mahiyetde açıklama yapmalarını ümmet adına bir hak olduğu kanaatindeyim. Bunu bir basın toplantısı ile açıklamalılar ve hatta bizzat çalışmalıdırlar. Hendek kazan kazma vuran bir peygamberin ümmetiyiz biz. Abdüllatif derhal CHP den istifa etmeli, CHP kontenjanından seçilen Sadet milletveillerinin de yine aynı biçimde istifa edip AKPARTİ ye dahil olmalıdırlar. Benim asıl mesleğim Makine ve Mühimmatcılıktır. Yani halk arasındaki söylemiyle merimiciliktir. Uzun yıllar Mühimmat projelerinde AR-GE çalışması yaptım. Merminin barutsuz olanına boş manasına DUMNY (Dami) boş deriz. Fonksiyon yapmaz. Bu gün İstanbul’da herkesi Binali Bey’i desteklemeye davet ediyorum. Aksi takdirde oylarımız fonksiyon yapmaz ve boş hükmünde kalır. Selam ve dua ile. ….
Yorum Yazın