Ankara Edebiyat Festivalinin kapanış konuşmasında değerlendirmelerde bulunan Türkiye Yazarlar Birliği Kurucu ve Şeref Başkanı D.Mehmet Doğan “Dil inkılabını Türkçe’nin cenaze töreni olarak görüyorum” dedi.
BAŞLANGIÇ OLMASINA RAĞMEN BÜYÜK ALAKA VARDI
Türkiye Yazarlar Birliği tarafından Mamak Belediyesi ev sahipliğinde gerçekleştirilen Ankara Edebiyat Festivalinin kapanış konuşmalarında değerlendirmelerde bulunan TYB Kurucu ve Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan Ankara edebiyat festivalini bir başlangıç olarak gördüklerini iade ederken, 5 gün boyunca soluksuz ve hiç ara vermeden icra edilen programın başlangıç olmasına rağmen büyük bir alaka ile karşılaştığını kaydetti.
Doğan bundan sonraki yıllarda belirli prensipleri ortaya çıkmış, erken zamanda duyuruları yapılmış, bir faaliyet düzeni kurarak bu salonları ruhuna uygun haline getireceklerine dikkat çekti.
DİL İNKILABI TÜRKÇENİN CENAZE TÖRENİ OLDU
Konuşmasında “Dil inkılabını Türkçenin cenaze töreni olarak olarak görüyorum” diyen D. Mehmet Doğan “Bütün edebiyat birikimimiz dil devrimiyle adeta nasıl harflerle kitaplarımız müze malzemesine dönüştüyse edebiyat birikimimizde öyle bir sonuçla karşı karşıya kalmıştır” dedi.
Mehmet Doğan sözlerine şöyle devam etti;
Osmanlının son nesli, Cumhuriyetin ilk nesli dil devrimine uymamıştır. Yahya Kemaldir, Mehmet Akif’tir, Ahmet Haşim’dir, Necip Fazıl’dır, Sabahattin Ali’dir, Ahmet Hamdi Tanpınar. 20.yüzyılda biz çok büyük yazarlar yetiştirdik. Bunlar gerçekten bir edebiyatı ihya edecek eserler verdiler. Ve şimdi biz bunların eserlerini çocuklarımıza okutmakta güçlük çekiyoruz. Edebiyat dil demektir. Dil değişirse Edebiyat gücünü kaybeder. Biraz önce saydığım isimlere denk isimler Cumhuriyet tarihi boyunca yetiştirilememiştir. Elbette çok değerli arkadaşlarımız kıymetli eserlerini veriyorlar ama benim dikkat çekmek istediğim konu şu Edebiyatçılarımız dilleri üzerinde düşünmüyorlar. Dil işin esasıdır. Dilde ki kayıp Edebiyatı güçsüzleştiriyor. Tabi bizim nesillerimizde bu çok hissedilmedi. Ama bizden sonra ki nesillerde bu daha fazla hissediliyor. Bir müddet sonra o yazılan şeylerin çokta derinlik ifade etmediğini görüyoruz. Hem düşünce hem de edebi derinlikte bir zayıflık hissediliyor.
Buna rağmen güzel eserler ortaya koyanlar var onlara da şükranlarımızı sunuyoruz. Onlarda gelenekle bağını tam koparmamış olanlardır. Onlar, 20. yüzyılda ki edebiyatımızı takip eden yazarlarımızdır. Bunlardan uzak kalan eserleri ortaya koyanlarda ikinci sınıf yazarlardır. Bugün şunu sormamız lazım niye Tanpınar’ın, Sabahattin alinin diliyle yazamıyoruz. 100 yıl içerisinde bir dilin bu kadar sert değişim geçirdiği başka bir ülke yok.
Yorum Yazın