Türküler, halkın duygularının, acılarının ve sevinçlerinin en saf haliyle dile geldiği sanat formlarıdır. Dikkatinize arz edeceğim “Tükendi nakti ömrüm” adlı türkü de bu derin duyguların ifadesidir. Hayatın hızla geçtiği, elde kalan tek sermayenin bir ‘ah!’ olduğu gerçeğini dile getirir. Günümüz insanının da bu türküde kendi hayatından izler bulabileceğini düşünüyorum.
Ömür, insanın en değerli sermayesidir, türküde, “Tükendi nakti ömrüm” derken, hayatın hızla akıp gittiği ve zamanın su gibi eridiği bir gerçeklikle yüzleşiyoruz. Modern dünyada da bizler, zamanın ne kadar hızlı geçtiğini fark eder ve bu hız karşısında çoğu zaman şaşkınlık yaşarız. Hayatın sonunda elde kalan tek şeyin yaşanmışlıkların bıraktığı derin bir ‘ah’ olduğunu unutmayalım.
Türkünün “Dilde sermaye olan bir ah kaldı gülüm” mısraı, dilde kalan tek şeyin bir iç çekiş olduğunu anlatır. Hayatın sonunda, hatıraların ve pişmanlıkların bir ‘ah’ ile özetlenmesi, günümüz insanının da sıkça hissettiği bir durumdur. Edebiyatımızda ‘ah’ kelimesi, derin pişmanlık ve özlem dolu bir iç çekişi ifade eder.
Türkünün sözleri “Sanırım derdimi Lokman'a gösterdim dedi eyvah / Bu derdin def eden bir çare hakiki bir İlah kaldı gülüm aman aman” mısralarıyla devam ederken halk arasında şifa dağıtan bilge bir kişilik olarak bilinen Lokman’ın bile derdine çare bulamadığına vurgu vardır. Tek çözümün ilahi bir güce kaldığını ifade ederken insanların yaşadığı derin acıların ve sorunların bazen yalnızca ilahi bir müdahaleyle çözülebileceği inancını yansıtır. Modern dünyada da çaresizlik anlarında genellikle manevî veya ilahî bir yardım arayışına girmez miyiz?
Devam edelim: “Ne kara günlerde beni halk etmiş Mevla’m / Ne kötü günler de beni doğurdu zavallı anam” mısralarında kaderin acımasızlığını ve hayatın zorluklarını dile getirir. “Mevla’m”, insanı zorlu zamanlarda yaratmış ve anasının onu kötü günlerde dünyaya getirdiğini belirtir. Bu, hayatın başlangıcından itibaren zorluklarla dolu olduğuna işaret eder. Günümüz insanları da hayatın adaletsizlikleri ve zorlukları karşısında benzer duygular yaşayabilir.
“Tutundu şemsi bahtım gonca güllerim / Simsiyah kaldı gülüm aman aman” derken bahtının güneşi ve gonca güllerin simgesi olan umutların solduğunu ve geriye karanlık kaldığını görüyoruz. “Şems” güneşi, “baht” talihi ve “gonca güller” umutları temsil eder. Bu güzel imgeler, hayatın acı gerçekleriyle yerini karanlığa bırakır. Günümüzde de umutların bazen karanlığa dönüşebileceği gerçeği, hepimizin deneyimlediği bir durumdur aslında.
Türküye devam edelim: “Elimde bir keşkül başımda bir küllah / O da bana sermaye kaldı aman aman” sözlerindeki keşkül dervişlerin yiyecek toplamak için kullandığı kap, küllah ise başlarına giydikleri külah anlamına gelir. Bu imgeler, dünya nimetlerinden uzak, dervişane bir hayatı simgeler ki, sonuçta geriye sadece bu basit, manevî değerler kalır. Modern dünyada da maddi değerlerden uzaklaşıp manevi değerlere yönelen insanlar olduğunu biliyoruz.
Son mısrada “Ölümüne di nenni di nenni sebebim sensin oy oy” derken ölümün bir ninni gibi geldiğini ve bu ninniyi söyleten sebebin sevgili olduğunu ifade eder. “Ninni”, bildiğiniz gibi bebekleri uyutmak için söylenir. Burada ölümün huzurlu bir son olduğu iması ile sevdiği kişiye duyulan derin aşkın ve bağlılığın bir ifadesi olarak karşımıza çıkar. Günümüzde de insanlar, sevdikleri için büyük fedakarlıklarda bulunur ve bu tür derin duygusal bağlar yaşarlar.
İnsanın hayat yolculuğundaki acı, umut, çaresizlik ve sevgisini derinlemesine işleyen bu türküdeki her mısra, hayatın farklı bir yönünü yansıtır. Günümüz insanının anlayabileceği şekilde yorumlamak, türkünün evrensel mesajlarını ortaya çıkarırken türkü, geçmişin sesini günümüze taşır ve bizlere insan olmanın ne demek olduğunu hatırlatır.
Yorum Yazın