Ankara’nın bir ilçesinden geçin, İç Anadolu’nun diğer ilçelerine, köylerine…Oradan çıkın Güneydoğu’nun kasabalarına, hatta il merkezlerine. Dolanın Erzurum’dan, Karadeniz illerine…Görünen manzara hemen hemen birbirinin aynı…
Kahvehanelerin, dükkanların önlerinde insanlar öbek öbek oturuyor…Bir elinde sigara, bir elinde çay, habire birbirlerine ahkam kesiyor… Mübarekler hepsi hemen her konuda uzman, her konuda bilgi sahibi…Azıcık karşı gibi dursan hemen kızarıyor, bozarıyorlar ve sandalyesini ters çeviriyorlar…
Fark eden fazla pek bir şey yok, ekranlardaki tartışmalara baktığınız zamanda kravatlı adamlar, süslü püslü bayanlar düşünceleri kabul görmezlerse, parmaklarını karşıdakinin gözüne sokacak gibi sallayarak neredeyse “vatan haini” ilan edecekler.
Milletçe “yerinde uygun adım marşla” yerimizde sayarak, boş boş oturup ömür tüketiyor, içi boş laflarla ahkam kesiyoruz. Ondan sonra Kuzey Kore’nin balistik füze denemeleri, Amerika’nın PYD’ye binlerce tırlık silah göndermesi, Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetiminin bağımsızlık referandumu gibi konuları ağzımızda sakız ediyoruz.
Bir ülke çalışmadan, üretmeden, ürettiğini yurtdışına ihraç etmeden, kazanmadan, ARGE ve teknolojiye yatırım yapmadan kalkınması, ekonomik refaha ve sosyal barışa kavuşması mümkün mü? Dünya ekonomi liginde küresel dev şirketlerin olmadan, Dünya ülkelerinde siyasi olarak bile bir ağırlığın olmuyor.
Gelişmiş ülkelerin hepsinin küresel ekonomide söz sahibi olan dev şirketleri var. Örneğin; Almanya’nın Porsche, BMW, Volkswagen, MAN, Siemens, Bosch,Bayer, Lufthansa H.Y.,
ABD’nin; Boeing, Apple, Microsoft, Facebook, Dell, İntell, Phillips, General Motors, General Electric, Ford Motor, Tesla, Johnson & Jonson, Coco Cola, Pepsi, Mc. Donalds, Fransanın; Airbus, Renault,Japonya’nın Toyota, Kore’nin Samsung gibi bir çok firmaları var.
Fortune Dergisinin düzenlediği 2016 Dünyanın en büyük 500 şirketi sıralamasında ABD 139 şirketle ilk sırada yer aldı. Japonya'dan 71, Çin'den 46, Fransa'dan 39, Almanya'dan 37, İngiltere'den 29, İsviçre'den 15, Hollanda'dan 13, İtalya ve Kanada'dan 11'er, Güney Kore ve İspanya'dan 10'ar, Avustralya, Tayvan ve Hindistan'dan 8'er, Brezilya'dan 7, Rusya'dan 6, İsveç ve Belçika'dan 5'er, Avusturya'dan 3, İrlanda, Singapur, Meksika ve Danimarka'dan 2'şer, Türkiye, Finlandiya, Suudi Arabistan, Tayland, Venezuela, Lüksemburg, Malezya, Norveç, Polonya, Belçika-Hollanda ve İngiltere-Hollanda'dan 1'er şirket listeye girdi.
Listeye Türkiye'den yalnızca 25 milyar 515 milyon dolar ile Koç Holding girebildi. Koç Holding Fortune Global 500 listesinde 419. Sırada yer aldı. Birde bilinirliği yüksek olan THY’miz var.
Müteahhitlik firmalarımız Asya ve Türki Cumhuriyetlerle, Afrika ülkelerinde ciddi projelere imza attılar. Ancak, inşaat sektörü yukarıda sıraladığımız sanayi, teknoloji ve bilişim sektörleri gibi kalıcı olamıyorlar. Bizim ülke olarak kalkınan bir ekonomi istiyorsak küresel bazda faaliyet gösteren şirketlere sahip olmamız gerekiyor.
Bunun için önce Dünya sıralamasında 50. sıralarda gezen eğitimimizin kalitesini ve standartlarını yükseltmemiz gerekiyor. Hele üniversiteler içler acısı. Yapılan Üniversite sınavları sonucunun açıklamasına göre toplamda 910 bin 671 olan kontenjanın 214 bin 430’u boş kaldı., tercih eden yok. Zaten sınav sonuçlarında da kısmi hatalar çıktı, sonradan düzeltildi.
Üniversite mezunlarının hali de perişan. Yıllarca özel üniversitelerde çocuğunu okutan insanların bile mezun olan çocukları işsiz. Düşünebiliyor musunuz? Toplamda belki 200.000.- TL. Harcamayla okulunu bitiren çocuk iş bulamıyor. Eğitim fakültesini bitiren öğretmenlik hayali kuran çocuk atanamıyor. Yerine okullara sözleşmeli adı altında saati asgari ücrete denk gelen “sözleşmeli öğretmen” adı altında komik ücretlere öğretmen atanıyor. Bunların yetiştirdiği çocuklar da geleceğin mimarları, mühendisleri olması bekleniyor?..
Böyle bir işsiz ve çaresiz gençlik uluslararası küresel şirketlerin; kafelerle, cep telefonlarıyla, sosyal medyasıyla, uyuşturucusuyla tüketim köleleri haline geliyor. Tabirimi mazur görün “popçuya, topçuya, paparazzilere” yüzbinlerce, milyonlarca dolarların uçuştuğu bir ortamda kimsenin eğitimle ve çalışmayla düzgün bir meslek sahibi olmasını beklemeyin. Onun içindir ki sanayici üretimde ara eleman bulamıyor. Onun içindir ki esnafların dükkânın camında “bizimle çalışmak ister misiniz” veya “eleman aranıyor” ilanları düşmüyor.
Niye çalışsın ki, bir elinde sigara, bir elinde cep telefonu, gir internete habere geyik yap, hoşça vakit geçir…Kim kalkacak gidecek bağda bahçede üretecek, fabrikada sahada çalışacak.
Dizi filmlerin sözde starları taklidini yaptığı, rol kestiği gerçek doktordan, mühendisten daha fazla kazanıyor. İnanmazsanız Cüneyt Arkın’a sorun. Doktorluktan meşhur oldu, para kazandı? Yoksa aktörlükten mi…Yakın zamana gelin Ferhat Göçer doktor ama şarkı söylüyor…
En cazip iş alanı şimdilerde “Devlete kapağı atmak”. Çünkü, “Devletten aylık, Allah’tan sağlık”. Ama nerede o da herkese nasip olmuyor. Ama bunun da sonu yok ki. Devlete vergi verecek güçlü bir özel sektörün yoksa, üreten, ihraç eden ekonomin yoksa, döviz girişi olmaz… Bir gün Devletin de denizi kurumaya başlayacak. Ekonomi alarm zilleri çalacak, çalıyor bile…
Acilen aklımızı başımıza alıp, toplumsal dönüşümü gerçekleştirmemiz gerekiyor… Yoksa, atım Arap, halimiz harap….
Sağ ve esen kalın...
Yorum Yazın