Öykü okumalarında yeni çıkan kitaplara ağırlık vermeye çalışıyorum. Hem yazı hem okuma yolculuğuma ciddi bir katkıları olduğu gerçeğini ifade etmeliyim. Klasiklerle art arda okunduğumda eski ile yeni arasında güzel bir ahenk yakalıyor zihnim.
Mehmet Erkan’ın Yediveren Yayınları’ndan çıkan öykü kitabı Ölümsezen, yazarın onuncu kitabı. Hece Öykü, Varlık gibi köklü dergilerde öyküleri yayımlanan Mehmet Erkan, uzun süredir takip ettiğim yazarlardan. Kariyerinde başarılı bir çizgide yürüyen, devamlı üreten; bu yönüyle okuyucusunu motive etmeyi de gözden kaçırmayan yazarlardan olduğu kanaatini oluşturmuştur bende. Sadece öykülerini değil, iş dünyasına yönelik dergilerde yayımlanan makalelerini, çocuk edebiyatı türündeki kitaplarını, okullarda gerçekleştirdiği söyleşilerini de ilgiyle takip ettim bu zamana değin.
2005 yılında Bir Safın Öyküsü dosyası ile Yaşar Nabi Nayır öykü ödülünü alan Mehmet Erkan uzun bir süredir edebiyat dünyasının içinde yer alıyor. Yaşam yolculuğunu kelimeler vasıtasıyla okuruna başarılı bir şekilde hissettiriyor.
Ölümsezen, bazıları dergilerde yayımlanmış, on öyküden oluşuyor. Yazarın 2005 yılından günümüze kadar kaleme aldığı öykülerine yani kelimelerinin serpilip gelişmesine tanıklık etmenin okuruna da heyecan vereceği kanaatindeyim.
Hayatın içinden karelerle bezeli, hepimize benzeyen karakterleriyle, tabi tutulduğumuz sınavlarla yüzleşmemize neden olan bir anlatıma sahip Ölümsezen. Bu bakımdan Mehmet Erkan’ın kurgu ile gerçek arasında özenli bir çatışma oluşturduğu söylenebilir.
Doğa tasvirleri ile ılık bir bahar havası yaşatıyor yazar.
“Tohumlarını, çekirdeklerini çatlatan çiçekler gökyüzüne doğru kollarını uzatmışlar, odamın küçük penceresinden içeri gölgelerini düşürmüşlerdi.”
Özellikle Yazarın Ölümü başlıklı öyküde kendini hissettiren hayata dair durum analizleri tüm öykülere yayılıyor. Ruhsal çatışmalar, köy ve kent arasındaki sıkışmışlık; bu çatışmalara karşı duyulan bezginlik Mehmet Erkan’ın olay öykülerinde belirginleşiyor.
“O insanlar ki, onlara göre iki kitap yazan âlimdir, ustadır, efendidir. Okumaktan kaçan bir milletin kaderidir bu belki. Ne acı, ne hazin bir durum. Hele ki yazan için.”
Mehmet Erkan’ın bir röportajında söylediği “Her karakter yazardan akan bir damlayla doğuyor. Bu damla bazen yazarın aşklarından, bazen ihtiraslarından, bazen kıskançlıklarından, bazense korkularından sızıyor. Sonra ne oluyorsa oluyor, o damla büyüyor işte. Büyüdükçe güzelleşiyor, şekli değişiyor. Yazardan ayrı olarak varlığını ilan ediyor." sözleri yazarın öyküye bakışını anlamak açısından önem arz ediyor. Öykülerinde hissettirdiği samimiyet ve yakınlık duygusunu bu bakış açısı ile yakalayabilmek mümkün.
Her okur için gönül teline dokunan öykü farklı olacaktır elbette. Ben gözlerimin dolmasına sebep olan Nazife’m Mahpus öyküsüne değinmek isterim bu noktada. Bir Sezen Aksu şarkısının kalbimi titreten dizesi gibiydi.
Mehmet Erkan’ın Ölümsezen’i samimi anlatımıyla okurunu bekliyor.
Yorum Yazın