Pavese’nin nefis bir epigrafı ile başlayan Sağanak, son sayfaya geldiğimizde bir uçurumun kıyısında durup hayata son bir bakış atacağımızın habercisidir âdeta.
“Gün oldu, bir yabancının bize bakışıyla bize göz kırpmasıyla uçurumun kıyısından döndük…”
Manolya Gürocak’ı şiirleri ve öyküleriyle tanıdık. İlk romanı ile ilgili beklentiler yüksekti hâliyle. Kurgusu, anlatımı ve muhtevasıyla Sağanak, ikinci bir roman beklentisi içine düşürdü beni.
Romanın başkarakteri Efsun’un hayatını sonlandırma düşüncesi ile başlar Sağanak. Çantasında taşıdığı taşlar gibi omuzlarına ağır gelmektedir yaşamak. O taşları bir göle boşaltıverse, yürümeye devam etse düşüncesi zihinlere yerleşir. Su alır götürür kederi, matem gibi kokmayan bir göle ulaştırır belki insanı da. O gölün kıyısında bir bankta Meryem’le tanışır. “Yaşama tutunduran her şey bir yönüyle yüce.” cümlesiyle Efsun, Meryem’in hem dikkatini çeker hem sebepsiz bir güven duyar tüm tuhaflığına karşı.
Efsun, ismiyle müsemma, büyüler konuştukça. Bilgilidir, farklıdır; yaşamı duyumsar. İliklerine kadar hissetmek ister yaşadığını. Elinden geleni yapmak, nitelikli her işte var olmak ister. Azimli ve kararlı duruşu, okura da diyaloglarla sirayet eder. Bu denli güçlü bir insan, nasıl olur hayatını bir gölde noktalamak ister?
Gündelik eylemlerdeki saflık arayışı dibe iter Efsun’u. Maddiyattan ötede bir noktada maneviyatta aramaktadır ruhunu.
“Her şey sadece cennette yerli yerinde… Burası dünya, hamların pişeceği fırın…”
Hem ışıktır Efsun hem karanlık. Kaçışımızı yüzümüze vurur belki böylece Gürocak, karanlık yanımızdan da ışıklı yanımızdan da şikâyet edişimizi.
Efsun konuşur, Meryem dinler. İkna edilmek isteyen insanı inandırmak kolaydır. Meryem’in henüz yürüyen oğlu Ali’yle vakit geçirir Efsun. Küçük bir çocuk bakışı yeter bazen hayata tutunmaya. Dibe vurduğu an güçlü bir ışıkla uyandırılmıştır Efsun.
Gürocak’ın zaman zaman hikâyelerle zenginleştirdiği anlatımı, romanın ana fikrinin benimsenmesine katkı sağlar.
Birçok önemli esere ve mutasavvıf, şair, ilim insanına atıfta bulunur. Efsun’un kolayca kırılıp dökülmeyen benliğini aradığı dönemde okuduğu, idealine kavuşabilmek umuduyla sarıldığı eserlerdir bunlar. Kimya-yı Saadet, Mesnevi, Şark İslam Klasikleri, İbn-i Haldun, Sadi Şirazi…
Efsun ve romandaki yan karakterlerin dünyasına daldıkça okuru önemli meselelerle bir yüzleşme bekler. Feminizm, kapitalizm, aile içi şiddet, hakikat, âlemin içerisindeki sınırlı varlığımız kırılma noktalarıdır Sağanak’ın.
Zengin dili, farklı kurgusuyla Sağanak, muhakkak birçok konuda okurunun ruh dünyasına katkı sağlayacaktır.
Yorum Yazın