Ne zaman, nerede, nasıl ve kimden doğacağımıza biz karar vermedik.
Ne zaman nerede ve nasıl öleceğimizi biliyor muyuz?... Onu da bilmiyoruz. Onu ancak, her şeyi yaratan Allah biliyor. Çünkü ancak, gaybı Allah bilir. (De ki: Göklerde ve yerde gaybı Allah’tan başka bilen yoktur.) Neml 65, Hücurat 18
O zaman bu hırs ve tamah niye?...
Koltuğa yapışan yerinden kalkmıyor, layık olmadığını bilse bile kendiliğinden bırakıp gitmiyor.
İnandığı gibi yaşamadığı için, yaşadığı gibi inanmaya başlayıp, menfaatlerine uygun bir yorum veya fetva uyduruyor.
Ondan sonra şöhret, haram ve harem saltanatında fren tutmuyor, nerde duracağı da belli olmuyor.
Mevlana diyor ki; “Denizler dolu su olsa, ancak tasın kadar alırsın. ” Tasın dibi delik olduğu için dolmak ve aç nefis doymak bilmiyor. Bunu da Allah Ayetiyle açıkça belirtmiş; Elmalılı (sadeleştirilmiş) (3/ÂLİ İMRÂN-14: İnsanlara, kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, cins atlar, davarlar, ekinler gibi zevklerin sevgisi, çekici hale getirildi. Fakat bunlar, dünya hayatının geçici nimetleridir. Oysa Allah, akibet güzelliği, O'nun yanındadır.)
Dünyanın, imtihan Dünyası olduğu dilimizde pelesenk olmuş, sadece ezberimizde var. Ama gönlümüzde, beynimizde ve fiilimizde esamesi yok, okunmuyor.
Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz. Hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz. (ENBİYA/35)
Sahip olduğumuz yetki, güç, bilgi, para, mal, mülk aslında Bize üstünlük ve haklar sağlar gibi görünüyor. Ancak aslında Bize haktan önce sorumluluk yüklemektedir. Çünkü; zayıfın güçlü üzerinde, cahilin alim üzerinde, fakirin zengin üzerinde, özürlünün sağlam üzerin de, yetkisizin yetkili üzerinde, yönetilenin yöneten üzerinde hakları var.
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun dediği gibi;
“İki saniye sonrasına garantimiz olmayan bir hayatımız için fırıldak olmaya gerek yok.”
Kamuda, belediyelerde, işyerlerinde, sokakta, evlerimizde bunun farkına varsak, bunun şuurunda olarak konuşsak, davransak hayat böylemi olurdu.
Güç zehirlenmesi yaşayan insanların yanına kibirden yaklaşılmıyor. Güç ve yetki sahibi olanlar, zayıfları ve sıradanları böcek gibi görüyor. Sanki her şey onun için var. Her şey onun hakkı…Bu hayat hiç bitmeyecek, bu Dünyadan hiç gitmeyecek..
Diyanet Vakfi (103/ASR-2: (1-3) Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.)
Ne olur, yaradılış gayemize uygun yaşayalım. Evrende 2 trilyon galaksiden biri olan Samanyolu Galakisisinde (800 milyar ila 3 trilyon arasında) yıldızdan biri olan ve uzay boşluğunda kendi ekseni etrafında 1670 Km./saat hızla dönen Dünya Gezegeninde şu anda yaşayan 8 milyar insandan biriyiz.
Dünya Tarihinde kaç milyar insan geldi, gitti. Kaç bin kral, hükümdarlar, hanlar, ağalar, beyler ve bayanlar geldi geçti. Mezarlıklarda ne başkanlar, makam ve mevki sahipleri,ne zenginler, ne kabadayılar, ne güzeller, ne şöhretler ve ne starlar yatıyor.,
Sana İbret Gerek İse
Sana ibret gerek ise
Gel göresin bu sinleri
Ger taş isen eriyesin
Bakıp göricek bunları
Hani mülke benim diyen
Köşk ü saray beğenmeyen
Şimdi bir evde yatarlar
Taşlar olmuş üstünleri
Bunlar bir vakt beğler idi
Kapıcılar korlar idi
Gel şimdi gör bilmeyesin
Beğ kangıdır ya kulları
Bir gün senin dahi Yunus
Benven dediklerin kala
Seni dahi böyle ede
Nitekim etti bunları
Yunus Emre
En büyük sermayemiz, en yüce değerimiz; İmanımız. İman en yüce değerse imanlı insan kendisine verilen ömür, akıl, sağlık ve varlıkların bilincinde olur. Boşa geçecek bir saniyemiz yok. Allahın yarattığı doğayı, canlılar arasındaki senkronizasyonu ve doğal seleksiyonu yıkan-yok eden mi olacağız?... Yoksa bu hayatın sonunda sahip olduklarımızın hesabını vereceğimiz bilinciyle, bunları koruyan, yaşatan, üreten ve değer katan mı olacağız.
İlim, çalışma, üretim, paylaşım da bir ibadet. İnanç sadece askerlik gibi yaptığımız bireysel veya cemaatle yaptığımız namaz, oruç, hac, zekat ve kelimeyi şahadetten ibaret değil…
Son söz; “Kâinatın her yerini mabet ve hayatın her anını ibadet” gibi yaşamalıyız.
Sağ ve esen kalın…
Yorum Yazın