Issız tepelerde güneşe bakıp saati tahmin etsem
Haberim olmasa hiç perşembeden, pazartesiden
Turgut Uyar
“Ev” deyince herkesin aklına bir tema, bir duygu, bir oda gelir kuşkusuz. Ve huzurlu hissediyorsanız şanslı gruptasınızdır. Yaklaşık bir yıl önce şimdiki evime taşındım. Burada “ev” kelimesi huzurla iç içe benim için. Sabah perdeleri açar açmaz odalara dolan güneş, gözlerimin deniz ve martılarla buluşacağı hissiyatını veriyor. Berrak bir zihinle uyanmak Allah’ın büyük bir lütfu.
Okuyorsanız, yazıyorsanız, sanatla ilgileniyorsanız bir çalışma odasının varlığı büyük bir değer oluyor. “Ev” deyince kitaplığım, çalışma masam, her birini özenerek aldığım defterlerim, kalemlerim geliyor gözlerimin önüne.
Mutluluğun ev ile kol kola gezdiğini bu süreçte daha iyi anladım. Evde bizi çağıran güzellikler varsa dış dünyaya karşı daha güçlü hissediyoruz kanaatimce. Ev, aile ile özdeş; ev kitaplarımızla, ev çiçeklerimizle, ev kendimize tanıdığımız zaman ile herhangi bir mekân olmaktan çıkıp yeni bir kimlik kazanıyor.
Kitaplığımda geziniyorum sabaha karşı. Günlerden yalnızca bir gün. Hep istemiyor muydum Turgut Uyar’ın şiirini yaşamayı? Çalışma odam ıssız bir tepe şimdi. Berrak gökyüzü duvarlarıma seriliyor bir çarşaf gibi.
Gece gündüz kavramları çıkıyor hayatımdan usul usul. Masamın üzeri kitap dolu. Okumadığım tüm kitapları çıkarıyorum raflardan. Uzun bir liste var önümde. Bazı yazarları hiç okumamışım. Uzun bir araştırma sonucu yeni kitaplarım alıyor hayatımdaki yerlerini.
Öykü üzerine yoğunlaşıyorum. Bazı yazarları “yazabilmek” için, ders çalışır gibi üç-dört kere okumam gerektiği salık verildi. Konfor alanımdan çıkıp; notlar alarak, tekniklerine bakarak, sindire sindire okuyorum. Rasim Özdenören, Orhan Kemal, Firuzan, Emin Gürdamur, Julio Cortazar, Mahir Ünsal Eriş, Nezihe Meriç…
Küçük yaşlarımdan beri okuyorum. Tek yönlü okumadığımı düşünürken, öykü serüvenim başladığından beri Türk edebiyatını geri planda tuttuğum gerçeğiyle yüzleştim. Mesela Tezer Özlü çok sevdiğim bir kalem. Ancak verimli okumadığımı, cümlelerdeki gerçek manayı görerek okuduğumda anladım. Tabii neye odaklanırsak hayatımızı onun oluşturduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerekir. Okumaya ve yazmaya odaklandığımdan beri karşıma çıkan her olay, kişi ve konu edebiyatla ilgili olmaya başladı.
Yazma eyleminden önce okumaya ihtiyaç duyuyorum. Kelimeler öyle kolayca gelmiyor kalemin ucuna, beslenmek istiyor. Evde altmış günü birlikte geçirdiğim yazarlar ve kitapların bir kısmından söz etmek bu yazıya kısmetmiş.
Julio Cortazar “Ötekinin Rüyası” Cortazar’ın öykü derlemesi; Bütün Öyküleri 1 olarak yayımlanmış. Öykülerinde dildeki ustalık; insan zihniyle oynayabilmesi, “Hangi ben?” sorusu ile göz göze gelmenizle kendini belli ediyor hemen. Cortazar’ın öykü külliyatını nefes almadan okumak gerekiyor.
“Ev ona sanki giderek sıkılan bir yumruk gibi görünüyordu. Her şey daha dar, daha boğucuydu. Oysaki iki kişiyken gayet güzel yaşamışlardı, çünkü daire içinde sadece iki kişinin yaşaması için tasarlanmıştı.”
Orhan Kemal Önce Ekmek kitabını 1968 yılında yazmış. Kalıcı öykülerin güzel bir örneği. İnsana güven ve inanç aşılayan öyküler. Orhan Kemal’in temel savlarından olan “önce ekmek”.
“Okumak, bir meslek sahibi olmak, evet ama neyle?
Önce ekmek, sonra her şey.”
Rasim Özdenören özgün üslubuyla tüm yaşamını yazmaya vakfetmiş bir isim. Birçok kitabını okumuş olmanın sevinci var elbet içimde. “Kuyu” kitabını okuduktan sonra kendinden sonra gelen öykücüleri neden bu denli etkilediğini anlıyoruz.
“Hakikat aramakla bulunmaz, ama onu bulanlar arayanlardır. Hakikat neyle bulunur benim efendim? Onun rehberi sevgidir.”
Emin Gürdamur, “Herkesten Sonra Gelen” kitabından sonra “Atları Uçuruma Sürmek” kitabıyla da gönlüme taht kuran öykücülerden.
“Aslında hep merak ediyorum, bütün bunlarla sen nasıl başa çıktın? İnsan türünü biçerdöver gibi altına alan bu yılgınlığı nasıl başına taç yaptın?”
Elbette tüm kitaplar üzerine söylenecek çok şey var. Ama aslolan, zamanımızı nitelikli işlerle geçirmek değil mi? Kitapların uçsuz bucaksız diyarında gezinmek ve nefes aldığımız müddetçe kelimelerin arasından süzülmek en büyük temennim.
Turgut Uyar’ın Kendime Dair şiirinde dediği gibi; bir hain kıl kaçsa damarlarımıza, kışkırtsa bizi, ömrümüz hep aramakla geçse, kitapların arasında hakikati…
Yorum Yazın