Hayatlarımız, ev, iş, özel hayat dengesini korumaya çalıştığımız bir düzen içerisinde devam ediyor. Sağlığımız ise bu düzen içerisinde en fazla ihmale uğrayan taraf oluyor. Hem fiziksel hem ruhsal sağlığımızı kastediyorum elbette.
Sağlıklı beslenmenin önemini belli bir yaştan sonra daha iyi anlıyor insan. Bu konuda birçok alternatif denemiş bir insan olarak hem aşırı bilgiye maruz kalmanın hem de her gördüğünü uygulamanın son derece yanlış olduğunu deneyimlediğimi belirtmek istiyorum. Ayrı konular gibi görsek de ruhsal ve fiziksel dengenin bir bütün olduğunu kendi vücudumu tanımaya başladıktan sonra kavradım. Glüten hassasiyetim olduğunu öğrendiğimden beri sağlık konusunda epey yol kat etmiş oldum. Ama bu kadar geç mi ulaşmalıyız bu denli önemli bilgilere, beslenme konusunu önemli görmeme durumumuz olduğu aşikâr.
Değinilmesi gereken bir başka husus ise hayatımızın önemli bir parçası hâline gelen hazır gıdalar. Oğlum Eren’in evde pişen yemekleri değil de hazır gıdaları tercih etmesinden sonra bağımlılık konusunun ciddiyetini fark ettim. Kolay olması sebebiyle tercih ediliyor elbette, sonrasında bu durum alışkanlık hâlini alıyor. Hayatta kalmak için mi yemek, yoksa daha sağlıklı bireyler olmak için mi sorusu üzerine düşünmek gerektiği kanaatindeyim.
Yaşamdaki her şey gibi sağlıklı bir insan olmak emek istiyor. Büyük bir değişim sürecinden geçen hayatlarımız sağlıksız olana yönelmek için her koşulu sağlıyor artık. Sadece bedenimizi değil, ruhumuzu, öz saygımızı, yaşam kalitemizi beslemek için Diyetisyen Abdül Samet Koçyiğit, “Her Şey Doymak İçin mi?” diye soruyor bizlere.
Her Şey Doymak İçin mi, beslenme konusunda kapsamlı bir kaynak. Geçtiğimiz aylarda Cezve Yayınlarından çıkan kitapta Koçyiğit, beslenme konusuna farklı bakış açılarıyla yaklaşıyor. Birçok sağlıklı tarife de yer verilen kitapta bölüm isimleri de dikkat çekici: “Tehlike Kahvaltıda Başlıyor, Büyük Bir Yalan: Bir Kadeh Faydalıdır, Neslini Korumak İsteyen Bakterilerini Korusun, Duygusal Açlık…”
Bir dönem mücadele ettiğim duygusal açlık konusunu, uygulamaya çalıştığım ama bilgi kirliliğinden nasıl yapılması gerektiğini tam olarak kavrayamadığım aralıklı açlık konusunu; her zaman merak ettiğim, bağırsakları temizlemek amacıyla uygulanan GAPS diyetini büyük bir merakla okudum.
“İnsanları Kontrol Etmek İçin Beslenme Kullanılabilir mi?”, isimli bölümde ise daha geniş bir perspektifle konuyu ele alıyor Koçyiğit. Beslenmenin psikolojimize nasıl sirayet ettiğini açıklıyor ve son derece yalın bir dille Abraham Maslow’un teorisinden başlayarak temel ihtiyaçlarımızın insanlığa karşı nasıl silah hâline getirildiğine değiniyor.
Yapay gıdalar yoluyla ruh sağlığımızın hedef alındığını, genlerimizin değişime uğradığını ve bu yolla tüm yaşamımızın sahte bir gerçekliğe evrildiğini çok geçmeden anlamamız gerektiği vurgulanıyor. Kitapta en sarsıcı kısım burasıydı kuşkusuz.
Kitap boyunca ilgili bölümlerde yer verilen tariflerde ise kefir, sürülebilir çikolata, mercimek ekmeği ve birçok çorba tarifi okurlarını bekliyor.
Abdül Samed Koçyiğit, anlamlı ve sağlıklı yaşayan, psikolojisi ve bedeni sağlam bireylerin var olabilmesi için bizi sarsmayı hedefliyor ve başarıyor da.
Yorum Yazın