Demokrasi kelimesinin kökeni Yunanca’ dan gelmektedir. “Halk (demos) ve güç (kratos)” kelimelerinin birleşmesiyle oluşturulmuştur.Latince özdeyişte “Vox populi, vox dei” yani “Halkın sesi, Hak’kın sesi” diye demokrasinin dayandığı ruhu ortaya koymuştur.
Gelişmiş ülkelerin bir çoğunda demokrasi uğruna birçok bedeller ödenmiştir. Bu bu bedeller ödene ödene demokratik yönetimlerde bir standart oluşmuştur.
Virginia İnsan Hakları Bildirgesinde (Md.2) : “Tüm güç halkta toplanır ve halktan gelir. Yetkili kişiler halkın vekilleridir, halk için çalışırlar, halka karşı her zaman sorumludurlar.” Maddesinde olduğu gibi “yönetim erkinde halkın egemenliğini” ön plana çıkarmıştır.
Siyaset Bilimci Prof. Robert A. Dahl. “Demokratik kurumların gelişiminde üç büyük kilometre taşı bulunmaktadır. Oylama yoluyla kamusal kararlara katılım hakkı, temsil etme hakkı ve muhalefet yapma hakkı” diye demokrasinin işlerliğinde üç önemli yapı taşına işaret etmiştir.
Dünya’da gelişmiş ülkelerde şekillenen ‘Demokratik Yönetim Biçimi’, 1923’de de Türkiye’de benimsenmiş, Kurtuluş Savaşı esnasında bile ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi’ oluşturularak çalışmalarına başlamıştır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, demokrasinin hatlarını çizerken ; “Demokrasi Prensibi, hakimiyete istismak (etki) eden vasıta ne olursa olsun, esas olarak, milletin hakimiyete sahip olmasını ve sahip kalmasını icap ettirir.” Diyerek Türkiye Büyük Millet Meclisine “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.” Yazısını perçinlemiştir.
Ülkemizde 1913’de Bab-ı Ali Baskınıyla başlayan Milletin Egemenliğine kasteteden darbeler 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971 Muhtırası, 12 Eylül 1980 Darbesi, 28 Şubat 1997 Süreci, 27 Nisan 2007 e- Muhtırasıyla demokraside kimi zaman kesintiler ve tehditler oluşmuştur. Bu süreçlerde Rahmetli Adnan Menderes ve kabinesinde birçok bakanlar asılmış, 12 Eylül 1980’deki darbe de de gencecik fidanlar asılmış ve birçoğu cezaevlerinde çürümüştür.
Ancak bu darbelerin ve süreçlerin hiç birisi 15 Temmuz 2016’da ki kadar alçakça yıkıcı ve kanlı olmamıştır. Tanklarla, uçaklarla varlığına kastedilen sadece Milletin Egemenliği, Meclisi ve Demokrasisi olmamıştır. Bunların ötesinde Anadolu Toprakları üzerinde Bu Necip Milletin varlığına, Memleketin Birliğine ve Türkiye’nin özgürlüğüne kastedilmiştir.
Bu defa ne 1960, ne 1971 ve ne de 1980’lerde olduğu gibi olmadı. Yıllarca hain PKK ve bölücülere, mezhep kışkırtıcılarının tezgahına gelmeyen, birliğini ve sağduyusunu koruyan bu Necip Millet, 15 Temmuz 2016’da oynanan kökü dışarıda çok uluslu bu darbeci müsveddelerinin karşısına dikildi.
Ucu emperyalist güçlerin elinde olan, yıllarca köstebek gibi devletin ve kurumların bağrında “kanserli ur” gibi beslenen bir “başındakilerin hain, uşaklığını yapanlarında en hafif deyimle gafil” olduğu FETÖ diye tanımlanan ‘Uluslar arası Örgüt’ ün darbesi, başta topyekun Milletin karşı duruşuyla, Vatansever Mehmetçik ve Polislerin dirayetiyle başarılı olamamıştır. İstiklal Marşında “Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var” diye yazılan bir Millet, 15 Temmuz 2016 Darbesini yüzlerce şehit ve gazi vererek ayakları altında çiğnemiştir.
Dünya Uluslarına’da Bu Coğrafya’da misafir olmadığını, bedeller ödeyerek ev sahibi olarak kaldığını ve ilelebet kalacağını, demokrasiye sahip olmak için bedel ödeyebileceğini, gerektiğinde seferberlik ruhuyla varlığına, birliğine, dirliğine ve demokrasisine, meclisine kasteden hainleri canı pahasına savunacağını dost düşman herkese göstermiş, ispat etmiştir.
Sağ ve esen kalın…..
Yorum Yazın