Daha önce çevreyle ve yaşadığımız doğayla ilgili birçok yazılar yazdık. Ancak, bir türlü mesafe alınamıyor....
Bizim dini akaidimizde mi sorun var ? Hayır... Biz, inancı gereği yeryüzünde yaratılan her şeyi Yaradan’ın emaneti olarak görüyoruz. Peygamberimizin hadislerinde “kıyamet kopacak bile olsa elindeki fidanı dik”, “temizlik imandan gelir”, “herkes evinin önünü süpürse, tüm mahalle temiz olur” dediği belirtiliyor.
Bizim tarihimizde mi bir sorun var ? Hayır... Çünkü sokakta kalan hayvanları bile düşünerek, kurda kuşa yiyecek ve yuva yapan, hatta bunların bakımı için vakıflar kuran bir toplumuz. Fatih Sultan Mehmet “ormanlarımdan bir ağaç kesenin kellesini keserim” demiş.
Bizim geçmiş kültürümüzde mi sorun var ? Hayır ? “Aslan yattığı yerden belli olur” atasözlerine rağmen maalesef toplumumuzda bir türlü yeteri kadar bu alanlarda hassasiyet oluşmadı, oluşmuyor.
Toplumsal duyarlılık gelişmeyince, kamu, yerel ve özel kurumlar üzerinde çevresel hassasiyet için baskıda oluşmuyor.
OSB dışındaki sanayi tesisleri kuran bazı firmalar, atık sular ve tehlikeli atıklar kaçak olarak doğaya derelere salıyor. Filtre olmadığı için havayı kirletiyorlar. İnşaatçı firmaların bir çoğu bunca yasaklara ve cezalara rağmen kaçak hafriyat dökümü yapıyorlar. Hele şahıslar ve köylüler derelere boş arazilere, sulak alanlara inanılmaz pislik, moloz atıyorlar. Kendi evinden, bahçesinden, bağından dereye, ovaya atınca kurtulduğunu zannediyorlar. Hatta Belediyelerden bile çöp toplama ve çevre konularında yeteri kadar hassasiyet göstermeyenler var. Terk edilen maden yatakları, faaliyeti sona ermiş öylece bırakılan taş ocakları, kirletilen yol kenarları içler acısı.
Hele gerek ideolojik, gerekse rant için ormanları soysuzca yakan, içindeki tüm canlılarla beraber yok eden, kahrolasıcalara verilmesini temenni ettiğim cezayı burda yazıya bile dökemiyorum.
Ondan sonra bunu yapanlardan Namazda, Camide, Cumada, Cem de Allahın huzurunda el bağlayıp, secde ediyorlar, divan duruyorlar. Sohbetlerinde, söylemlerinde insanlıktan, ahlaktan, adamlıktan dem vuruyorlar, mangalda kül bırakmıyorlar.
RUM SURESİ 41. AYET
İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.
Hal böyle olunca, dolan derelerdeki canlıların, doğal yaşamın sona erdiği gibi, fareler, sinek, böcek ve zararlı haşereleri ve onların larvalarını yiyen kuş, kurbağa, yılan ve diğerleri gibi endemik canlı türleri yok oluyor.
Dolan, kirletilen ve yok olan dereler yüzünden sel taşkınları, o bölgedeki mikro klima değişiklikleri yüzünden de tarım arazileri ve evler zarar görüyor.
Toprak analizi yapmadan tarım alanlarına dökülmesi gereken verimli topraklar, inşaat molozlarıyla birlikte hafriyat sahalarına atıldığı için toprak kaybının hesabı yok.
Yakılan tarlalarda, yanan yılan ve toprağa hayat katan bakteriler ve canlı türleri tamamen o tarlaları verimsiz hale getiriyor.
Denizler kirletildiği için sayısı balıktan çok plastik atıklarından ve çöplerden deniz canlılarına neredeyse yaşayacak alan kalmadı.
İnsanoğlunun bu bilinçsiz ve sorumsuz vahşi yaşam şekli yüzünden yaşanan küresel ısınma nedeniyle iklimler değişti, kuşlar ve balıklar tehdit altına girdi.
Bu sadece Bizim Ülkemizin mi sorunu, tüm ülkelerin ortak sorunu. Çevre kirliliği öyle bir şey ki, etkisine ve büyüklüğüne göre tüm mahalleyi, tüm şehri, ülkeleri ve dünyayı etkileyebiliyor.
Nitekim, 2019 7Eylül’de Birleşmiş Milletler Tolantısında konuşan çevre eylemcisi İsveçli Greta Thunberg ve 15 genç arkadaşı, küresel ısınmayla mücadelede yeterli çaba göstermedikleri şikayetiyle Almanya, Fransa, Brezilya, Arjantin ve Türkiye'yi Birleşmiş Milletler'e şikayet etti.
ÇEVRE VE BİLİMSEL AÇIDAN DERELERİN ÖNEMİ
İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Institute Of Science and Technology
”Dere sistemleri, yeşil alanlar olarak dünyada kentsel yaşam kalitesinin önemli göstergeleri arasındadır. Rekreasyon gereksinimlerini karşılanmasının dışında kentsel yaşam için hidrolojik sistemler; habitat alanları bağlayan biyolojik zincir ve havzaların fiziksel çevre sağlığını koruyan yaşam koridorlarıdır. İstanbul'da dere yataklarının ucuz arsa olarak düşünülmesi, doğaya öncelik vermeyen arazi kullanım kararları ve uygulamaları; derelerin doğal yapısını değiştirerek kaybolmasına neden olmaktadır. Çağdaş dünya kentlerinde dereler, doğal yapısı korunarak yada bozulanlar yeniden doğasına uygun hale getirilerek kent ve kentliyle entegre edilmekte; doğa merkezli ekoloji-ekonomi ilişkisinin kurulması sağlanmaktadır. Dere; vadi tabanı akar ve kuru dere kollarıyla, vadinin tepe izdüşümü bileşimi olan hattıbala çizgisiyle oluşturduğu dere havzası, hidrolojik döngünün sağlandığı, habitat sistemleriyle bütündür. Derelerin münferit ele alınması, bütünü olan kollarının (besleyen kaynak) ve dere yamaçlarının planlama dışında tutulması, getirilen arazi kullanım kararları, koruma aleyhinde değişen yönetmelikler, mevcut yasal yönetsel mevzuatın eksikliği, vb. çeşitli müdahalelerle dereler doğal yapısını kaybederek ya fiziksel yapısını değiştirmiş yada kaybolmuştur. Bu değişim; su ekosistemini bozarak hidrolojik dengenin, su kalitesinin ve akış dengesinin değişmesine; su kaynağının kaybolmasına; mekan ve beslenme ortamı olan habitat yaşam alanlarının kaybolması ile biyolojik zincirinin bozulmasına; doğal drenaj havza özelliğini kaybederek sel, taşkın, sedimantasyon nedeniyle çevre felaketlerinin yaşanmasına; kent ve kentli için panorama ve bir rekreasyon alan olma özelliğini yitirmesine; kaynak olarak, çevresine kent ekonomisine sunduğu değeri kaybetmesine neden olmaktadır. Araştırmanın amacı; kentleşmeyle doğal yapısını koruyan derelerin korunmasını sağlamak; kaybetmiş yada kaybetmekte olan dereleri geri kazanarak kent ve kentli yaşamına dahil etmektir.
Dere havza sistemi; dere, dere havzası, üst dere havzası, üst dere havzalar birliği ölçeğini oluşturmaktadır. • Drenaj havzası olan dere havzası; akar ve kuru kollarıyla bütündür. Havza sınırı ile işleyen drenaj sistemidir ve ekolojik koridordur. • ÜDHB ve ÜDH arasındaki ilişki; birbirinin içinde geçiş yapan havza sistemler bütünü haline gelmektedir. Dere havzalarının sayısı ve bu havzaların üst dere havza sayısı, üst dere havza birliği ilişkisi o bölgenin havza morfolojisinde kendi doğal peyzajlarını oluştururken kendine has ekosistemini de oluşturmaktadır. Bu oluşum arazi kullanımında da mikroklima, manzara, habitat zenginliği vd. çeşitli fırsatları sunmaktadır. • Birbirine bitişik havzalar silüeti oluşturmaktadır. Derelerin hattı bala çizgisi ile havza sınırlarının birleştiren ortak zirve üst kotları dere havzalarının doğal, fiziki yapısını belirlerler. Dere planlama sistemi mikro ölçekten makro ölçeğe geçmekte; düşey planlama ölçeklerinde hareket eder. Her ölçekte de yataya yayılır. • En küçük birim olan dere ve havzası kendi hidrolojik döngüsü, mikro klima, doğal kimliği ile bir iç ekosistemini oluştururken üst sistemlerle de birleşmektedir. Ekolojik bölge ve biyomun parçası olurlar.”
İTÜ’de yapılan bu bilimsel araştırma derelerin doğal hayatımız ve diğer canlı türlerin habitatı için ned kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor.
DERE YATAKLARININ MÜLKİYETİ
4.2 Dere Yataklarının Mülkiyet Durumu Dere yataklarının mülkiyeti hususunda ki kanunlar 1858 tarihli Arazi kanunnamesine kadar gitmektedir. 1858 tarihli Arazi kanunnamesinin 123. maddesinde özetle dere yataklarının devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu belirtilmektedir.
ÇEVRE KANUNU : 2872 Kabul Tarihi : 9/8/1983 “Yüksek Çevre Kurulu ve Görevleri”, “Çevre Korunmasına İlişkin Önlemler ve Yasaklar”, “Çevre Kirliliğini Önleme Fonu” gibi konular yer almaktadır. Kanunda çevreyi kirletmenin ve bozmanın yasak olduğu, çevreyi kirletenin ve çevreye zarar verenlerin sebep oldukları kirlenme ve bozulmadan sorumlu oldukları, kirlenme ve bozulmadan ötürü harcamaların kirletenden tahsil edileceği ile ilgili bilgiler yer almaktadır.
KAÇAK MOLOZ DÖKÜM CEZASI
Zabıta Daire Başkanlığı ekipleri, “Ankara il sınırları içerisinde Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği”ne göre; kaçak ve izinsiz döküm yapılığında tutanak tutarak, Belediye Encümeni’ne sevk ettiği şahıslara 58 bin 351 TL, şirketlere ise 175 bin 53 TL peşin para cezası uyguluyor.
Çevre İl Müdürlüklerinden aldığım bilgi de şahıslar için 72.000.- TL. Olay büyükse her sefer için düzenliyorlar. Muhtar veya Jandarma Tutanağı, yada internet üzerinden resimli ihbarla hemen uygulama yapıyorlar.
Başta Karadeniz olmak üzere, Ülkemizin bir çok yerinde doldurulan, kirletilen ve işgal edilen dere yatakları fena halde felaketlere sebep oldu. Son günlerde gezip gördüğüm kirliliğinden ve yok olmasından çok etkilendiğim için “dereler” konusuna özel önem verdim. Çünkü çevrenin hepsi önemli ama deniz, göl her yerde yok. Ama ağaçlar ve aksa da akmasa da dereler ülkemizin her yerinde var. Bulunduğu bölgelerin hayat damarları, İnsan dışında Allah’ın yarattığı bir çok canlının sığınağı, barınağı.... O bölgede yaşayanlar için aynı zamanda hava koridoru. Dereler dolmasıyla yeraltı sularında bile sapmalar meydana geliyor. (Dereleri dolduranlara, yok edenlere söylüyorum) Sizin evinizi başınıza yıksalar, evinize çöp, moloz inşaat atığı dökseler, zararlı kimyasal ve sıvılarla kirletseler ne yaparsınız.
Ankara’nın merkezine çok yakın güzelim derenin yakın zamandaki hali.
Hadi bu Dünyayı bir şekilde kaçak, göçek şekilde yırttınız. Ya öbür tarafta Allah’ın huzurunda ne yapacaksınız. Orda yaşayan ağaçların, bitkilerin ve canlıların ahı sizi tutmaz mı? !.... Bu gün yaşayan insanların kul hakkına girdiğiniz gibi, gelecek çocukların ve nesillerin Dünyalarını kirletiyorsunuz, yaşama haklarını ellerinden alıyorsunuz . Bunlar ne olacak ?...Bu Dünyayı Cehenneme çevirerek, Ahirette Cennete gireceğinizi mi zannediyorsunuz ? !....
Bu konularda Milli Eğitim Bakanlığı okullarda öğretmen ve öğrencilere, Belediyeler mahallelerde halka, Valilik ve kaymakamlıklar muhtar ve azalara, Diyanet işleri ve diğer dini kurumlar ibadethanelerde din adamları ve görevlilere gereken bilinçlenmeyi, uyarıları, ikazları,gözetimi ve sürekli takibi yapmazlarsa onlarda vebal ve sorumluluk altındadır.
“HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR”....
Yorum Yazın