Anayasa görüşmelerinin ardından yapılan birinci tur oylama için TBMM’deydim. Basın locasına geçmeden önce, Meclis’in gazete ve televizyon bürolarına ayrılan basın koridorunda bazı dostlarla sohbet imkanı buldum. İster istemez söz başkanlık sistemine dayandı. Birinin söyledikleri çok önemliydi. Özetliyorum:
“Bahçeli neden birdenbire başkanlık sistemi yanlısı oldu” diye soruyorlar. Şundan: Parlamenter sistem 90 küsur yıllık süreçte çok sayıda sağ/sol çatışması, gizli/açık darbe, yerli/yabancı vesayet, iç/dış çete, millet/devlet kavgası, sığ/menfaatçi siyasi çekişme gibi toplumu hep geren olaylarla, süreçlerle dolu…
Bu noktada şunları da hatırlamak gerekir:
Türkiye, 2007’de parlamenter sistemin ürettiği en büyük krizlerden birini, ‘367’ garabetini yaşadı. ‘27 Nisan e-muhtırası’ ile bunalan siyaseti, ülkeyi, cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçmesi kurtardı…
Bunlar da kabul edilebilir ve başa çıkılabilir bir durumdu…
Ancak; Kürt siyasi hareketinin kendisini terörden sıyıramamış, aksine, terör dağının emrinde, bölücü söylemleri şiar edinmiş ve daha da ötesi, her fırsatta TBMM’ye değil Avrupa’ya, ABD’ye, Rusya’ya koşan, oralardan medet uman; Türkiye üzerine hesabı olan her kişi, kurum ve ülkeyle kucak kucağa poz veren, ağız birliği eden, bir türlü “ben Türkiye’nin partisiyim” diyemeyen, dese de yutturamayan bir siyasi partiyi iktidar ortağı yapacaktı bu parlamenter sistem…
Düşünsenize, böyle bir partinin birkaç ismi birkaç bakanlığın koltuğunda oturacak ve Türkiye’yi yönetecek, bu ülkeyi temsilen dünyayı dolaşacaktı…
Neden olmadı? MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin net ve sert duruşu yüzünden gerçekleşmedi o ‘çatı koalisyonu’…
Haydi bu badire de atlatıldı diyelim…
15 Temmuz’da bu ülke öyle bir felaket yaşadı ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliği ve milletin ‘acımasız direniş’i olmasa, Türkiye başka ülkeler tarafından işgal ve idare ediliyor olacaktı. “Bu da mı parlamenter sistemin işi” diyenlere, ‘evet’ diyor(um). Uzun hikaye, sonra konuşuruz…
MHP Lideri Bahçeli de bu gelişmelere böyle bakıyor olmalı ki, bu devletin ayakta kalması ama hep bizim olması için anayasa değişikliğine ve başkanlık sistemine giden yolu açtı…
Diğer dostlar da değişik görüşler koydu ortaya. Kimi yaşananları bir rejim değişikliği olarak gördü kimi olumlu saydı…
Özetlemem gerekirse…
Demokrasi, laiklik bu ülke insanın genlerine işlemiş durumda. Hiç kimse rejim değişecek, şeriat düzeni gelecek, anayasanın ilk dört maddesi değiştirilecek gibi safsatalara inanmıyor.
“Başkanlık sistemi olursa ülke bölünür” diyenlere, “Parlamenter sistem bölemedikten sonra başkanlık hiç bölemez” diyenler oldu…
Daha pek çok görüş dile getirildi ama ortamı değerlendirme adına şunu söyleyebilirim, bu ülke yeni sisteme hazır…
Liderlerin ‘başkanlık’ atışması
ERDOĞAN
Erdoğan’ım Başkanlık benim için güzeldir
Sistem sana güncelse millet için ezeldir
Kimi küresel sanır oysa bize özeldir
Buna hayır diyenler kendini sorgulasın
BAYKAL
Deniz Baykal adımdır tanırsınız töreden
Tanımazı gezdirin ora, bura, şuradan
Başkanlık tehlikeli yardım etsin Yaradan
Buna evet diyenler kendini yargılasın
YILDIRIM
Binali Yıldırım’ım makamım baş bakandır
Başkanlığa karşılar sisteme boş bakandır
Siyasete uzak da yakından hoş bakandır
Buna hayır diyenler kendini sorgulasın
KILIÇDAROĞLU
Kılçdarın oğluyum başkanlık beni bozar
Anlatırım sistemi, kimse anlamaz gezer
Aha çizdim duvara… başkanlık bizi ezer
Buna evet diyenler kendini yargılasın
BAHÇELİ
Bahçeli’yim gardaşım benim işim ülkedir
Kimisi faklı sanır oysa açık ilkedir
Başkanlığın faydası sana, bana, halkadır
Buna hayır diyenler kendini sorgulasın
Yorum Yazın