EMEKÇİLER ZORBALARIN GERÇEK YÜZÜNÜ KARABÜK’TE GÖRDÜ
Karabük’te örgütlü olduğumuz bir iş yerinde, rakip sendikanın sahaya sürdüğü bir kendini bilmez zorba, 17 Temmuz gecesi, üyelerimizden birini kandırarak, iyi niyetinden faydalanarak evinden çıkmasını sağlamış, hiçbir suçu, kusuru olmayan bu arkadaşımızı darp etmiş, tehdit etmiştir.
Olay elbette yargıya intikal etti ve bu zorbalığın hukuki olarak cezasız kalmaması için elimizden geleni yapacağız. Ancak sendikal mücadeleyi sahada kaybedenler artık işi zorbalığa dökmeye başlamıştır. Emekçiler bu zorbaların gerçek yüzünü bir kez daha görmüştür.
GÜZEL ÜLKEMİZDE BARIŞ İÇİNDE YAŞAMAK İSTİYORUZ
Dünya ve ülkemiz zor bir döneme girdi. Çok kutuplu, çok merkezli yeni bir dünyada yeni dengeler oluşuyor. Ülkemiz bu kritik sürecin merkezlerinden biri. Bütün dünyada düşük yoğunluklu çatışmalar sıcak savaşlara dönüştü. Türkiye’de bu risklere son derece yakın.
Emek hareketi her zaman barışçıdır. Emekçileri, kardeşi görür. Ülkemizin karşı karşıya kaldığı tehditlerin farkındayız. Hepimiz bu güzel ülkede barış içinde yaşamak istiyoruz.
Yaşamımızı koruyan, bu uğurda can verenleri bir kez daha rahmetle anıyoruz. gazilerimize, görev başında olanlara minnetimizi sunuyoruz.
HAYAT PAHALILIĞI EKMEĞİMİZİ KÜÇÜLTÜYOR
Dünya ve ülkemiz bir kez daha tarihi bir dönemeçtedir. Önümüzde ağır ekonomik sorunlar var. Halkımızın alım gücü hızla azalmaktadır. Enflasyon belası bir kez daha yakamıza yapışmıştır.
Enflasyon en fazla ücretli çalışanları, dar gelirleri etkiler. Bizler emeğimizle geçinen insanlarız. Bunun karşılığında da ücret alıyoruz. Ancak enflasyon nedeniyle ortaya çıkan hayat pahalılığı ekmeğimizi küçültmektedir.
Emek kesimi olarak bu sürece sessiz kalamayız. Bir an önce toplumsal bir uzlaşıyla enflasyona karşı mücadele edilmesi en öncelikli taleplerimizden biridir.
YÜKSEK ENFLASYON EMEKÇİLERİ OLUMSUZ ETKİLİYOR
Bu mücadele verilirken, geçmişte örneklerini gördüğümüz şekilde, emekçilerin sırtına yüklenilmesini kabul etmeyeceğimizi öncelikle söylemek isterim. Evet, yüksek enflasyon herkesi ama en çok emekçileri olumsuz etkiliyor. Enflasyonun ve hayat pahalılığının önlenmesi elbette bize fayda sağlayacaktır.
Yüksek enflasyon ortamında herkes sattığına zam yapıyor, yapamazsa küçülmeye gidiyor. Daha olmadı işten çıkarmalar oluyor. Böyle durumlarda, yüksek enflasyonda geliri artmayan, hep enflasyona ezilen hatta işsiz kalan kesim sabit gelirliler oluyor.
NEDENİ OLMADIĞIMIZ BİR SORUNUN MALİYETİNİ ÜSTLENEMEYİZ
Açıkça söylüyorum: Enflasyonla mücadele talebimizdir ancak işçiler, emekçiler olarak nedeni olmadığımız bir sorunun maliyetini de üstlenmeyiz.
Bugün yaşadığımız sorunların önemli bir kısmı, emek hareketinin baskılanmasından kaynaklanmaktadır. Sendikalı çalışma hayatının olmamasından kaynaklanmaktadır.
Bizce tarihin bu dönemecinde, tarihi önemde gördüğümüz bir konuyu vurgulamak istiyorum:
Çağrımızdır: Ülkemizin ekonomik ve sosyal sorunlarını aşmak için atılacak ilk adım örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Düşük ücretlerle sorunları çözmek, emekçinin hakkından keserek firmaları ayakta tutarak ekonomiyi sağlamlaştırmak mümkün değildir. Bunu açıkça gördük, görüyoruz.
Sürdürülebilir kalkınma, istikrarlı ekonomi, yeşil dönüşüm, sayısal dönüşüm, sanayi 4.0… Bütün bu kavramlar, yeniden şekillenen dünyada ülke olarak yapmamız gerekenlerin özetidir.
Bu dönüşümün bir maliyeti olacaktır.
Artık sermaye kesimi, işveren kesimi kârlılık değil, işi, işçiyi, ekonomiyi, ülkeyi korumanın gerekli olduğunu anlamalı, bu dönüşüm sürecinin yükünü üstlenmelidir. Tarihi önemdeki bu süreci yönetmek de örgütlü toplumdan geçer. En önemlisi de işçilerin örgütlenmesinden geçer.
ÖRGÜTLÜ TOPLUMDAN YANA BAŞKA ÇARENİZ YOKTUR
İşverenler, artık şunu görmelidir: Örgütlü toplumdan yana başka çareniz yok! Sanayi devriminden bu yana en önemli dönüşüm dönemini yaşıyoruz.
Ne elektrik dönüşümü ne de otomasyon dönüşümü, bu ölçüde geniş etkilere sahip değildi. Üretim süreçlerinden iş yönetimine, tedarik zinciri oluşumundan mal ve hizmetlerin niteliğine kadar her şey değişiyor.
Dünyada en fazla çalışma saatine sahip ülkelerden biriyiz. İşçi sadakatinin en yüksek olduğu ülkelerden biriyiz. Namuslu, dürüst, çalışkan işçileriz. “Siparişler Türkiye’ye geliyor, Avrupa Türkiye’den vazgeçemiyor” diye demeç verenler, bu başarının ardında emekçilerin canla başla üretimini, yeteneğini görmüyor mu… Biz üzerimize düşeni layığıyla yerine getiriyoruz.
YENİ DÖNEMİN TEK SLOGANI VARDIR: KİMSEYİ ARKADA BIRAKAMAZSINIZ!
Bir kişiyi gözden çıkardığınızda siz de ayakta kalamazsınız. Bu süreci yönetmek için; işçi, işveren ve siyasetin-hükümetin ortak çalışması yani özetle yüz yıllık çözüm olan “sosyal diyalog” gereklidir.
Öncelikle, örgütlenme bir Anayasal hak olduğuna göre, bu hakkın kullanılmasını engelleyenlere aynı ölçüde ağır cezalar verilmelidir. Teknik olarak ise bir işyerinde örgütlenme sağlandığında kayıtlardan yetki seviyesine gelindiği görüldüğü ve yetki verildiği anda toplu sözleşme süreci başlatılabilmelidir. İşveren itiraz ediyorsa yargı yoluna gidiyorsa gitsin ama toplu sözleşme süreci de başlasın!
Bütün kayıtlar devletimizin elinde, bilgisayar ortamında bulunmaktadır. Bir işyerinde yetkinin olup olmadığını görmek için özel çalışmaya gerek yoktur. Bu konu neden bu kadar önemli diye aklınıza gelebilir. Mevcut durumda bir işyerinde örgütlenme başladığında, öncelikle işverenler Anayasa’yı ihlal ederek, ahlaki, etik ve yasal olarak sınırları zorlayan her türlü eyleme girişmektedir. Hatta işçileri işten çıkarabilmektedir. Yetki sonrasında da konuyu yargıya taşımakta, geçen bu süreçte işçi üzerinde baskı kurmaktadır.
Ne yazık ki ülkemizde işveren kültürü, hala emekçilerin bu işin asli unsurlarından olduğunu kavrayamamıştır. Emek olmadan sermayenin anlamı yoktur. Toplu pazarlık ve sosyal diyalog olmadan da sağlıklı bir işyeri, sağlıklı bir ekonomi olması mümkün değildir.
ÖZ İPLİK İŞ, işkolunun en fazla üyeye sahip sendikası olma aşamasına gelmiştir. Çok uzun olmayan bir süreçte bu hedefimize ulaşacağız. Diğer yandan bu bizim ana hedefimiz değildir. İşkolumuzda olabilecek en yüksek sayıya ulaşarak, işkolundaki herkesi toplu pazarlık sisteminden, toplu sözleşmeden yararlanabilecek bir düzene gelmek bizim nihai hedefimizdir. Bildiğiniz gibi bir işkolunda sosyal diyalogla toplu pazarlık sistemi oturursa, işyerlerinin tamamı toplu iş sözleşmesini kabul ederek uygulamaya koyabilir. Sendikalılık diyelim ki işkolunda yüzde 50 olsa da, toplu sözleşmeden yararlanma yüzde 80-90’a kadar çıkabilir. ÖZ İPLİK İŞ’in nihai hedefi işte böyle bir işkoludur.
Yorum Yazın