Geleneksel hale gelen Uluslararası Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Sempozyumu bu yıl Bosna Hersek’in Tuzla kentinde düzenleniyor. Bugün başlayan ve 8 Temmuz cumartesi günüde devam edecek olan Sempozyum’un ana teması, Göç, Sürgün ve Soykırım: Srebrenica Boşnak Soykırımı olarak belirlendi.
MUSA KAZIM ARICAN SEMPOZYUMUN ONURSAL BAŞKANI OLDU
Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Üyesi Denis BECİROVİC ile Tuzla Kantonu Hükümeti ve Tuzla Kantonu Eğitim ve Bilim Bakanlığı'nın desteğiyle gerçekleştirilen programa Tuzla Üniversitesi ev sahipliği yapıyor. Sempozyum’un düzenleme kurulunda Türkiye’den ve Bosna Hersek’ten alanında yetkin akademisyenler yer alıyor. Sempozyum’un bu yılki onursal Başkanları Tuzla Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nermina HADŽİGRAHİĆ ile Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü ve Türkiye Yazarlar Birliği Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan oldu.
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan "Unutulmamalıdır ki; Balkan tarihi Türk tarihi ile çok sıkı bağlantılıdır. Balkan topraklarında, sayıları hiç de azımsanamayacak miktarda; akan kanımız, gözyaşımız, hasretimiz, özlemimiz, gurbet acımız ile bütünleştirdiğimiz Türk ve Müslüman toplumlar yaşamaktadırlar" dedi.
Arıcan şunları söyledi;
"Balkanlar, tarihin pek çok döneminde, coğrafi bir alan adı olarak anılmaktan ziyade, siyasi bir mesele olarak, tarih sahnesinde yerini almıştır. Balkan toprakları, Türkiye sınırları dışında ve farklı bir coğrafyada olsa da ağırlıklı olarak, Osmanlı İmparatorluğu döneminden başlayarak, Türk izlerini ve ruhunu, en derin ve güçlü şekli ile yaşayan bölgelerden birisidir.
Türkler, 14. Yüzyılın ortalarından itibaren, Balkanlar’a damgalarını vurmaya başlamışlardır. Türklerin gelişi, Tuna’nın güneyindeki Balkanlar’ın, yapısını ve kimlik özelliklerini belirleyen başlıca olaylardan biri olmuştur. Bu sebeple, Balkan tarihini, Türkler’den ve Türk tarihinden ayrı tutmak mümkün değildir.
1878-1970 yılları arasında üç büyük göç dalgası halinde, İstanbul dahil olmak üzere, Anadolu'nun hemen her karesine dağılan ve sayıları yüzbinlere ulaşan Balkan göçmenleri, göç sürecinde açlık, yokluk, sefalet, salgın hastalıklar ve örneklerini çoğaltmamızın mümkün olabileceği pek çok etken ile mücadele etmek durumunda kalmışlardır.
Birbirleri ile yakından bağlantılı ve çözümü de kısa sürede tamamlanması güç sorunları yeni yerleşim alanlarında da yaşamaya devam ederek, bir yandan yaşamlarını idame ettirmeye çalışırlarken öte yandan da yeni vatanları olarak benimsedikleri topraklarda Türkiye Cumhuriyeti Devleti halkının kültürlerine adapte olma gayreti içerisine girmiş, Türkiye Cumhuriyeti'ndeki kültürel, sosyal, beşeri, ekonomik gibi pek çok yapıya uyum sağlamayı düstur edinmişlerdir.
Doğdukları toprakları terk etmek durumunda kalan yüzbinlerce Balkan göçmeni, uğruna ölebilecek kadar ait hissettikleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni koşulsuz çok severek, vatanın ‘’bölünmez’’ bütünlüğünü korumak adına uğruna azımsanamayacak miktarda şehitler vermişlerdir.
SREBRENİCA KATLİAMINI UNUTMAYACAĞIZ
Sempozyum boyunca Göç, Sürgün ve Soykırım: Srebrenica Boşnak Soykırımı teması etrafında bildiriler sunuldu. Srebrenica katliamı, katılılımcıların sunduğu çeşitli bildirilerle yeniden gündeme getirildi. ASBÜ Rektörü Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan konuşmasında Srebrenica katliamına da deyinerek şunları söyledi.
Bizler; ‘’Çocukları küçük kurşunla öldürürler değil mi anne?’’ Srebrenica Boşnak Soykırımı’nda öldürülen dört yaşında bir çocuğun, ölmeden önce annesine sorduğu bu naif soruyu unutamayız.
Bizler; Ratko Mladic’in; "Srebrenica Boşnak Soykırımı" öncesinde söylediği, "İşte 11 Temmuz 1995'te Sırp şehri Srebrenica'dayız. Büyük bir Sırp Bayramı arifesinde iken bu şehri Sırp Milletine armağan ediyoruz. Nihayet, Yeniçeriler’e karşı ayaklanmasından sonra bu topraklarda "Türkler"den intikam almamızın vakti geldi" meşhur söylemini unutamayız.
Unutur isek, Alija’nın dediği gibi; “Savaşta büyük zulme uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.” Bizler Alija felsefesini yürekten hissedebilen bir milletin evlatlarıyız.
‘’Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız tek şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın suskunluğu olacaktır’’ diyen Aliya, Türk Milleti’nin desteğini ve gücünü de daima yanlarında hissettiklerini her alanda ifade etmiştir.
Bosna-Hersek Halkı Ratko Mladic’in sözlerine karşı Alija Izetbegović’in; ‘’Bize yapılan Soykırımı unutursak bunu bir daha yaşamaya mecburuz, size; asla intikam peşinde koşun demiyorum ancak yapılanları da asla unutmayın!’’ sözlerini düstur edinmişlerdir.
Türkiye’de yaşayan Bosna Sancak kökenli, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Vatandaşları olan Boşnaklar başta olmak üzere tüm Balkan kökenli kardeşlerimiz ile birlikte Türk Halkı da ne Bosna ne Sancak ne de Balkan topraklarının tek bir karış toprağını unutmadı. Nefes aldığımız sürece Aliya İzetbegovic’i, Srebrenica Boşnak Soykırımını ve Evlad-ı Fatihan’ı Unutmayacağız!
SREBRENİCA SOYKIRIMI NEDİR?
Srebrenica Soykırımı Uluslararası Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Sempozyumu’nun temasında yer alan Srebrenica Boşnak Soykırımı 1991-1995 yılları arasında meydana gelen Yugoslavya İç Savaşı sırasında yaşandı. Sırp Cumhuriyeti Ordusu'nun Srebrenica'ya karşı giriştiği Krivaya '95 Harekâtı sırasında Temmuz 1995'te yaşanan Soykırımda en az 8.372 Bosnalı şehit edildi. Serebrenica’da general Ratko Mladiç komutasındaki ağır silahlarla donatılmış Sırp askerleri tarafından yapılan katliamlarda kadınların ve küçük yaşta çocuğun da öldürüldüğü, belgelerle kanıtlandı. Katliama Sırp Cumhuriyeti Ordusunun dışında katliama "Akrepler" olarak tanınan Sırbistan özel güvenlik güçleri de katılmıştır. Birleşmiş Milletler Srebrenica 'yı güvenli bölge ilan etmiş olmasına karşın 400 silahlı Hollanda barış gücü askerinin varlığı katliamı önleyememiştir. Srebrenica katliamı II. Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'da gerçekleşmiş en büyük toplu insan kıyımı olması ve Avrupa'daki hukuksal olarak ilk kez belgelenmiş soykırım olması açısından da önem taşımaktadır.
Yorum Yazın