Dünyayı tehdit eden Koronavirüs salgın hastalığının Türkiye’de görülmesiyle birlikte Hükümet tarafından alınan tedbirler arasında en çok konuşulan Camilerde toplu ibadet yapılmasına yasak gelmesiydi. Diyanet İşleri Başkanlığı kararı açıkladıktan sonra namaz vakitlerinde cemaat ile imam karşı karşıya geldi. İmamlar alınan kararı net bir şekilde cemaate aktarmasına rağmen özellikle Koronovirüs salgınının tehdit ettiği 65 yaş ve üzeri vatandaşlar İmam’dan ısrarla namaz kıldırmasını isteyerek bir krize neden oldu.
İşte tam bu noktada yaşantımızın pek çok alanında iç içe olduğumuz İmamhatiplerin içerisinde bulundukları zorluklar, yaşadıkları sıkıntıları bir kez daha gündeme getirmek istedik. Diyanet iş kolunda görev yapan 140 bine yakın çalışanın 85 binini bünyesinde bulunduran Memur-Sen’e bağlı Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar’ın kapısını çaldık.
Mehmet Bayraktutar ile günümüzde insanlığı tehdit eden Koronovirüs salgını nedeniyle camilerde toplu ibadetlerin yasaklanmasından, Diyanet iş kolunda çalışanların sorunlarına kadar pek çok konuyu değerlendirdik. Uzunca sohbet ettiğimiz Genel Başkan Bayraktutar aslında bir cümle ile herşeyi özetledi ve “İmamhatipler zor günlerin insanlarıdır” dedi.
TEDBİRİMİZİ ALALIM, PANİK YAPMAYALIM
Dünyayı saran Koronavirüs salgın nedeni ile ülkemizde de güvenlik önlemleri üst düzeye çıkarılmıştır. Devletimiz tedbirlerini en üst düzeyde aldı. Okullar tatil edildi. Hepimiz üzerimize düşeni yerine getirdiğimizde temizlik ve hijyen kurallarına uyduğumuzda inşallah en rahat bir şekilde bu salgını atlatacağız. Evet tedbir alalım ama paniğe kesinlikle gerek yok. Hele bunun fırsata çevrilmesine kesinlikle müsaade etmeyin. Fırsatçıları da şikayet etmekten geri durmayın.
Diyanet İşleri Başkanlığımızın almış olduğu kararlar var. Nedir bu kararlar; açık ve nettir. Koronavirüs salgın hastalığının daha çok insana bulaşmaması için camilerde toplu ibadetin yasaklanmasıdır. Bununla birlikte Cuma namazlarının farziyetlerinin ortadan kalkmasıdır. Ben bir Müslüman olarak katılıyorum. Cuma’nın farziyetinin şartları var. Bunlardan bir tanesi sağlıklı olmaktır. Sağlık tehlikeye giriyorsa Cuma’nın farziyeti ortadan kalkar. Diyanet işleri başkanlığı böyle bir riski söz konusu etmişse böyle bir karar verilmişse bize buna uymak düşer. Hiç kimse başkanlığımızdan daha bilgili, kapasiteli değildir. Bütün vatandaşlarımızın buna uyması lazım.
DİN GÖREVLİLERİMİZİ SERT KARŞILIK VERMEMELERİ İÇİN UYARIYORUZ
Din görevlilerin bu konuya uymalarını, toplumun bu tür baskılarına karşıda daha dikkatli olmaları, kesinlikle sert karşılık vermemelerini bekliyoruz.
Camiler kapatılmadı, isteyen istediği gibi gidip ibadetini yapar. Görevlilerimiz oradadır, bilgi ve sohbete açıktırlar. Özellikle birileri kaos yaratmak için camilerin kapatıldığını iddia etmektedirler. Bütün dünyanın üzerimize saldırdığı bu günlerde milletimizin birlikteliğe ihtiyaçları vardır.
Biz İmamhatipler zor günlerin insanlarıyız. Bu ülkenin varlığının yok edilmesinin hesap edildiği 15 Temmuz gecesinde ayaklanan ve Milleti sokağa çağıran, en büyük bombalara karşı göğüs geren milletin öncüsüyüz. Biz bu milleti bu illet salgın konusunda da sakinleştireceğiz, korona virüs belasını da atlatacağız.
İmamlarımız, sükûnet içerisinde olacaklar sevgiyle ve muhabbetle karşılayacaklar. 70-80 yaşında ki amcamızın da dünya işlerinden yapacağı en güzeli ibadettir. Ona elbette ki zor geliyor camide cemaatle namaz kılamamak. Önemli olan cemaat yapma düşüncesini belirli bir zamanda bertaraf etmektir. Biz doğumundan ölümüne kadar insanların hizmetkarıyız ve hizmetkarı olmaya devam edeceğiz.
DİYANET-SEN DİN GÖREVLİLERİN ÖZGÜR İRADESİYLE KURULMUŞ BİR SENDİKADIR
Diyanet-Sen 1998’de tamamen din görevlilerinin özgür iradesiyle kurulmuş bir sendikadır. Kurucu Genel Başkanımız Ahmet Yıldız’ın bir sloganı vardı. “Din görevlisine hizmet dine hizmettir” Biz bu düşünceyle hareket ettik ve çalıştık. 140 bin faal çalışan arasında 86 bin üyemiz var. Kurulduğumuz günden bu yana Değerler sendikacılığı yaparak değerlerimizi ihya eden, yarınımızı ise inşa etme azmini hep diri tutmaya çalışan bir topluluk olduk.
2004 yılında yetkili sendika olduk. Toplu sözleşmeler, toplu görüşmelere katılıyoruz o yıldan bu yana. Cumhurbaşkanımıza Diyanet camiasına göstermiş olduğu ehemmiyetten dolayı teşekkür ederim. Ben 1980 yılından bu yana göreve başlamış bir insanım. Ogün ki meslektaşlarımın ekonomik durumuyla bugün ki durum arasına baktığımız zaman verilen değer açısından çok büyük fark var. Sendikalaşmadan önce baktığınız zaman Memurlar arasında en az maaş alan din görevlileriydi. Ben İzmit’te İmam hatip olarak göreve başladım. Bilindiği gibi İzmit sanayi bölgesidir ve işçilerin yoğun yaşadığı bir bölgedir. Bir işçi arkadaşım benim üç katı maaşımı alırdı. İnsanca yaşamanın gereğidir bu. Türkiye’ye baktığınız zaman kurumlar arasında ki sendikalaşma oranı en çok diyanettedir. Sendikalaşmadan önce kurumlarda İmamhatipler dördüncü sınıf vatandaş konumundaydı. Bundan dolayı sendikalaşma bizde daha hızlı gelişti. Diyanet-Sen’in konulara ciddi bakışı, ehemmiyet vermesi, “Rakibimiz yoktur, rakibimiz dertlerimizdir” ifadesi Diyanet-Sen’i bugün 85 bin üyeye taşıdı. Hedefimiz 100 bin üyedir.
Birlerle başladığımız sendikal yolculuğumuza bugün şükürler olsun on binlerle devam ediyoruz. Hiçbir sendikaya nasip olmayan 81 ilin 81’inde yetkili sendikayız. Kurum çalışanlarının yüzde 68’inin sendikamıza üye olduğu kırılması zor bir rekorun sahibiyiz.
Diyanet-Sen aynı hizmet kolundaki diğer 18 sendikanın toplamına dahi büyük fark atarak din görevlilerinin ve vakıf çalışanlarının güvenlerini boşa çıkarmadığını bir kez daha ispatlamıştır.
Diyanet-Sen’in kurulduğu günden bu yana, etkili ve yetkili sendika olma yolunda verdiği mücadele, yaptığı çalışmalar 15 Mayıs 2004’te genel yetkili sendika olarak Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşlarından biri olma hüviyetiyle daha da anlam kazanırken, sendikamız bugün hem nicelik hem de nitelik bakımından zirveden yeni ufuklara yolculukta yeni bir destan yazmıştır.
KORKANDA SEVİNENDE İMAMA GELİR
Meslektaşlarımız, dernek başkanıyla uğraşır, cami de canı sıkılan herkes imama sataşır. Korkan da sevinende imama gelir. İnancı gereği, saygısı gereği de, sıkıntısı gereği de geleceği yer imamdır. Türkiye’de ki imam hatiplerin özellikle uygulanan sosyolojik baskılar, ikinci sınıf vatandaş ilan edilmeleri, onlarla ilgili alay konusu muhabbetlerin öne çıkarılması, küçük düşürülmesi sahada ki imam hatiplerimizin sıkıntılarını büyüttü. 28 Şubat sürecinde yaşadığımız sıkıntıları biz biliriz. Her ne olursa olsun irtica müsebbibi imam hatiplerdi.
Günümüzde en büyük sıkıntılarımızdan bir tanesi de dernek başkanlarımızın camiler üzerinde tamamen “tasarruf ve tahkimat benim” şeklinde davranmasıdır. Bazı cami dernek yöneticileri tarafından İmam hatibe “camide halının ucunu kaldırırken bana soracaksın” gibi baskılar kurulduğunu duyuyoruz. Böyle bir şey yok, o bir devlet memurudur.
BİRİLERİ DİN GÖREVLİLERİNİN KAPASİTELİ OLMASINI İSTEMİYOR
Diyanet-Sen olarak 2 yıllık ilahiyat ön lisans mezunu din görevlilerinin DGS sınavına tabi tutulmadan bir defaya mahsus 4 yıllık ön lisansa geçiş yapmalarını istedik. Din görevlileri günün teknolojisine göre kendilerini yenilemeleri gerekiyor. Fakat karşımıza hep engeller çıkarıldı. Kat sayı farkı özellikle. Sen imam hatip mezunuysan 2-0 mağlupsun üniversite sınavlarında.
İki ayrı gözden bakıyoruz projeye. Bir imam olarak bir diğeri de cemaat olarak. Birincisi Kürsüde konuşan bir imamın 4 yıllık bir üniversite mezunu olarak oturması ona kazandıracağı özgüven. İkincisi de camide onu dinleyen cemaatinde “ben sıradan bir insan değil, üniversite mezunu ünvanı olan bilgi becerisi olan bir imam hatibi dinliyorum” düşüncesiyle orada bulunması.
Bu manada 51 bin din görevlimiz vardı. Sağlık çalışanlarına 2013 yılında bu hak verildi. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan o zaman Başbakan idi. Bizzat kendisine konuyu anlattık oldukça sıcak baktı. Diyanet İşleri eski Başkanımız Mehmet Görmez projeyi benimsedi. YÖK Başkanı sahiplendi. Fakat birileri Din görevlilerinin kapasiteli ve bilgili, topluma yön verecek kapasitede olmasını istemedi.
Konu meclise geldi ve meclisten geçti. Ama üzülerek söylüyorum CHP milletvekilleri topyekûn imza atarak Anayasa mahkemesine gitti. Anayasa mahkemesi de eşitsizlik bahanesiyle iptal etti. Elbetteki biz boş durmadık, gerekli görüşmeleri YÖK başkanımıza ilettik bu hakkın geri alınması için uygun çalışmaların yapacağını söylediler ve bekliyoruz.
DİYANET AKADEMİSİNİN KURULMASI İÇİN ÇALIŞIYORUZ
Diyanet-Sen olarak yine bir proje üzerinde çalışıyoruz. Nasıl ki Polis akademesi varsa Diyanet akademisinin kurulmasını talep ediyoruz. Sayın Bekir Bozdağ beyin başbakan yardımcılığı döneminde hazırladık. İmam olacak arkadaş polis akademisi gibi imtihana girecek 2 yıl orada eğitim alacak. Ses eğitimi alacak, tecvit eğitimi alacak, her türlü bilgi birikimine sahip olacak ondan sonra imam olacak.
KURAN KURSU ÖĞRETİCİLERİNE ÖĞRETMEN KADROSU VERİLMELİ
Korona virüs salgını nedeniyle Okullar tatil edildi, öğretmenlerimizde tatilde. Kuran kurslarında çocuklar tatil edildi, ama görevli kuran kursu öğreticilerimiz öğretmen kadrosunda olmadıklarından göreve devam ediyorlar. Çalışmadıkları takdirde fazla çalışma ücretlerini öğretmenlere ödeyeceksiniz ama kuran kursu öğreticilerine vermeyeceksiniz. Bu bir eşitsizliktir. Aslında bu konuyu toplu sözleşmede kabul edilen maddeler arasına almıştık. Ama ne yazık ki toplu sözleşme imzalanmadı ve sıkıntı yaşıyoruz.
İktidara sesleniyorum Diyanet-Sen’in projesi olan Kuran kursu öğreticilerine öğretmen kadrosu verilmeli. Bu ikilemlerin ortadan kaldırılması konusunda ısrarcıyız.
Yorum Yazın