Röportaj: İbrahim GÖKDEMİR
Çocuklarımızın her birini bir Ronaldo, bir Messi gibi görüyoruz. Ancak 15-16 yaşında gerçeklerle karşılaşıyoruz ve diyoruz ki “senden olmaz.” Çocuk okumamışta, eğitim anlamında da bir hedef koymamışsa ortaya üretemeyen bir toplum çıkıyor. Biz kuşa yüzmeyi, balığa uçmayı değil, kimin yeteneği ne ise onu yapmaya çalışıyoruz. İçine de sevgi kattığınız zaman başarıya ulaşıyorsunuz.
Kavaklıdere Spor Kulübü başkanı Fatih Cürebal kapılarını Redaktör haber dergisine açtı. Cürebal çocukluğundan gençlik yıllarına kadar bir futbolcu olarak hayatını sürdürdü. Ardından iş hayatına atıldı ve başarılı bir iş hayatı var. Bunu spora borçlu olduğunu söylüyor. Gençlere örnek olacak bir geçmişi bulunan Cürebal ile, günümüz Amatör spor kulüplerinin sorunlarından, Kavaklıdere spor kulübünün 1 yıl içerisinde elde ettiği başarılara, genç yeteneklerin cevherlerini ortaya çıkarmaktaki sırlardan, çocuklara davranış biçimlerine kadar pek çok konuda samimi bir sohbet gerçekleştirdik.
Zevkle okuyacağınıza inandığımız röportajımızda, bir anne baba olarak Başkan Cürebal’ın tavsiyelerini sonuna kadar mutlaka dikkatle okumanızı öneriyoruz.
-Sizi Tanıyabilirmiyiz?
1977 Ankara doğumluyum. Aslen Orduluyum ama doğma büyüme Ankaralıyım. Evli ve 2 çocuk babasıyım. 20 yıla yakın futbol oynadım. Annem Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen’in ev işlerinde yardımcısıydı. 22 yıl onun yanında çalıştı. Çocukluğum Ankara Seyranbağları ve Tunalı’da geçti. Futbola Şekerspor’da başladım. Profesyonel liglerde Amatör liglerde oynadım.
-Futbola başlamanız nasıl oldu?
5. Sınıfa gidiyordum 3-5 arkadaş okulu astık gezmeye çıktık. 19 Mayıs stadyumunda Şekerspor sporcuları antrenman yapıyordu. Bende cesaretimi toplayıp hocanın yanına gittim. “Hocam bende futbolcu olmak istiyorum beni de alır mısınız” dedim. Hoca da sağ olsun “Tabi oğlum gel” dedi. 1 hafta antrenmanlara çıktım. Sonra resmimi kimliğimi istediler, lisansım çıktı öylelikle futbol hayatım başladı. Yetenek açısından iyi idik ama daha fazla yükselmek nasip olmadı.
-Futboldan sonra neler yaptınız?
22-23 yaşında da baktım üstlere doğru gidemeyeceğim bıraktım futbolu. Evlendim ve iş hayatına atıldım. 2000 yılında ilk kurduğumuz Görkem İnşaatı sonra Bal Yapı olarak değiştirdik. Aşağı yukarı 2000 yılında kurduğumuz firma 17 yıllık bir firma, Bal Yapı olarak devam ediyoruz. Bu sene Casper ile ortak Bal Teknoloji Grup (BTG) ikinci firmamızı kurduk. Bilişim, yazılım ve teknoloji firması. Şuanda TAİ ve Türksat ile çalışıyoruz. Bilişim ve yazılım noktasında çok başarılı işlere imza atmak istiyoruz hayallerimiz bu. Bununla ilgili ciddi çalışmalar yapıyoruz şuanda Suriye Menbic sınır hattının haritalandırılmasını çeken bir İHA’mız var. Savunma amaçlı değil ama raporlama amaçlı o bölgenin fotoğrafını haritasını hatta tarımsal anlarda afetlerde raporlama yapabilen bir İHA. Yaklaşık iki saat havada durabilen bütün yazılımı dahil olmak üzere yerli milli olarak bizim markamız.
İnşaat noktasında da aşağı yukarı 17 yıldır yap-sat dediğimiz üst yapı noktasında çok başarılı projeler yaptık, halen de devam ediyor. Daha önce bir kulüp başkanlığı süreci yaşadık Ordu’da. Orduspor’un kısa dönem başkanlığını yaptım daha sonra Ünyespor’un 3.ligteyken kısa dönem başkanlığını yaptım. 5-6 yıl spora ara verdikten sonra 2017 yılının Ocak ayında Kavaklıdere spor kulübü başkanlığına seçildim. 1945 yılında kurulmuş 72 yıllık tertemiz mazisi bulunan hak ettiği noktaya ulaşamamış ama içi çok dolu bir kulüp. Bu bir yıllık süreçte Kavaklıdere Sporda tamamen alt yapıya eğilerek Ankara’mızın yetenekli gençlerini bularak onların olması gereken yerlere gelmesi için ciddi çalışmalar yapıyoruz.
-İş dünyasında ki başarınız spordan mı geliyor?
Aslında burada en önemli yeri spora koyabiliriz. Çünkü çok yokluklarla büyüdük dolayısıyla oturduğumuz semtte her şeyi içinde barındıran bir semtti gece kondu semtiydi. Çok değişik yollarda olan arkadaşlarımız vardı. Şimdi ki gibi uyuşturucu bu kadar yaygın değildi ama Bali vardı, içki çok popülerdi, sigara keza öyle. Dolayısıyla beni böyle şeylerden alıkoyan tamamen spordu. Biz bütün adaptasyonumuzu ve motivasyonumuzu hayatımızı çıkışımızı kendi geleceğimizi sporda gördüğümüz için bir sporcu gibi yaşamayı prensip edinirdik. Dolayısıyla hayatım boyunca ne bir sigara ne bir içki içtim. Tamamen bunu da spora borçluyum. Çünkü bize öğretilen sporcu içki içmez sigara içmezdi. En önemlisi de özgüvenimizi sağlayan spordu. Bizim zamanlarımızda okul takımı vardı. 50.yıl Lisesi Dünyada ve Türkiye de çok başarılıydı ben orada okudum. Spor sayesinde okulda çok popülerdik. Özel bir ilgi gösterirlerdi hocalarımız. Bugün ben iş hayatımda ki başarıyı spora borçluyum.
HER SPORCU PROFESYONEL OLMAYABİLİR AMA ÜLKEYE FAYDALI FERT OLABİLİR
Kavaklıdere spor Kulübü içinde buna benzer bir örnek var, ATO başkanımız Gürsel Baran mesela. 5 yıl 1971-1977’ye kadar çok zor şartlarda hayata atılıp bu kulüpte top oynamış kendisi de bunu net ifade ediyor. Spor sayesinde bu noktaya geldiğini söylüyor. Türkiye’de bunun örnekleri çok aslında. Spor bir ülkenin gelişiminde çok önemli yere sahip. Çocuklarımız çok değerli, çocuklarımız çok yetenekli sadece onlara uygun ortam ve mental anlamda ki eğitimlerini tamamlatmak gerekir. Şu anda Kavaklıdere spor kulübünde şunu yapmaya çalışıyorum. Bizim yapmış olduğumuz şey aslında bir sosyal sorumluluk projesi. Burada terörle mücadele var, burada alkolle mücadele var, sigarayla mücadele var, en önemlisi uyuşturucu ile mücadele var. Bizim kulübümüz de yüzde yüz bu noktada başarılıyız. İçerde bir ahlak bilgi birikiyor. Çocuklarımızda inanılmaz bir kültür seviyesi oluşmakta dolayısıyla buna baktığımız zaman sadece spor yapılmıyor aslında gençlere çok büyük bir hizmet var. Bütün motivasyonlarını bütün ilgi alanlarını spora yöneltiyor ve diğer kötü alışkanlıklardan uzak tutabiliyorsunuz. Her sporcu profesyonel olmayabilir ama ülkeye faydalı birer fert oluşabilir.
-Biraz Kavaklıdere spor kulübünden bahsedebilirmisiniz?
1945 yılında kurulmuş çok değerli bir kulüp Kavaklıdere spor kulübü. 27 Aralık 2017 yılında devir aldım kulübü. Devir aldığımda kapanmak üzereydi. Gelir gelmez bütün alt yapıları oluşturduk. Futbol, basketbol ve tenis dallarında varız. Futbolda bütün kategorilerde varız. U-11’den başlayıp A takım düzeyine kadar gidiyor. U-11’i bu sene kurmamıza rağmen namağlup şampiyon oldu. U-14, U17 namağlup şampiyon oldu. U-19 namağlup olarak şampiyonluğa gidiyor maçları devam ediyor. U-16 üçüncü oldu sadece. 5-6 yıllık süre içerisinde 3. Lige çıkmayı hedefliyoruz.
KUŞA YÜZMEYİ, BALIĞA UÇMAYI DEĞİL YETENEĞİ ORTAYA ÇIKARMAYA ÇALIŞIYORUZ
Biz sporcularımızla bir aile gibiyiz. Onların yol paralarından, eğitimlerinde ki maddi sorumluluklarına kadar düşünüyoruz. Burslar veriyoruz. Lisanslı 200 sporcumuz var. Geçen sene Türkiye şampiyonasında Ankara’yı temsil ettik ve finale çıktık. Biz bu başarıları 2-3 ay içerisinde yakaladık. Sadece sportif anlamda başarı değil ortaya bir kültür çıkmaya başladı. Çocuklarımıza örnek model oluşturmaya çalışıyoruz. Biz Osmanlı mantığı ile şunu söylüyoruz, kuşa yüzmeyi, balığa uçmayı değil, kimin yeteneği ne ise onu yapmaya çalışıyoruz. İçine de sevgi kattığınız zaman başarıya ulaşıyorsunuz. Hayatta en büyük yatırımın insana yapıldığına inanıyorum. Bu çocuklarda bizim yaşlarımıza geldiği zaman gelecek nesillere bunu uygulayacaktır.
-Amatör spor kulüplerinin sorunları nelerdir?
Ankara Türkiye’nin başkenti ama maalesef amatör spor camiası yalnız kalmış durumda. Kulüpler olarak ta kendimize bir bakmamız lazım. Ne istediğimizi bilmemiz lazım. Bürokrasi ilgisiz, proje yok, fikir yok. Tesis noktasında yetersiz. 252 tane kulüp var, yüzlerce maç oynanıyor 6 tane saha var. 19 Mayıs stadı yıkılacak biliyorsunuz, şu anda çizilen proje de de amatör spor kulüplerine bir yer yok. Kulüpler zaten maddi anlamda sıkıntılı, çocuklar yol parasını vs. bulamazken, o tesislerde oradan giderde Havaalanı yolu, Gölbaşı gibi yerlere taşınacak olursa büyük sıkıntı yaşanacak.
19 Mayıs stadının ulusta olması nedeniyle merkezi bir alan. Hafta sonları mutlaka bir şey oluyor. Gençlerbirliği, Ankaragücü maçları olduğu zaman saha kapanıyor. 2 tane amatör saha var müsabakalar devam ediyor ama çocuk kartını gösteriyor, lisansını gösteriyor yine de sahaya alınmıyor. Araçla girme şansın yok. Resmen spordan insanlar uzaklaştırılıyor.
DOĞRU YERDE DOĞRU YATIRIM YAPMAK GEREKİYOR
Biz 50 bin kişilik stat yapıyoruz. Ama 10 bin kişi geliyor maçlara. Doğru yerde doğru proje yapmalısınız. Ünye spor başkanlığı yaptım. 90 bin nüfuslu yere 30 bin kişilik stat yapıldı. 5 bin kişi gelir bir maça 25 bin kişilik fazla stat yapıyorsun bunun bir maliyeti var. Dolayısıyla analizleri iyi yapmak, nereye ne yaptığını iyi bilmek gerekiyor.
Ankara’ya 50 bin kişilik stat yapmak maliyet anlamında çok gereksiz. 50 bin kişiyi sadece Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe maçında doldurarak bu işi çözemezsiniz bunun bir geri dönüşümü olması lazım. Dolayısıyla gelecek kişiyi iyi analiz edip ona göre stat yapmak lazım.
Bir akademisyen bir örnek verdi katıldığım bir toplantıda. Yugoslavya örneğini verdi. Adamların parkelerinde top zıplamıyor, spor salonlarının çatısından su akıyor ama adamlar her sene 5-6 tane NBA ya oyuncu satıyor, futbollarında ciddi bir başarı var. Biz maalesef olaya biraz tersten bakıyoruz.
Okullara inmemiz lazım. Okullarda beden eğitimi dersleri oluyor. Beden eğitimi dersini çocuklar bir eğlence olarak görüyor. Hâlbuki adı üstünde beden eğitimi, bedeninizi eğiteceksiniz. Hangi organ neye yarar onu öğreniyorsunuz. Eğitim sistemimizde sıkıntı var zaten şu anda Sabah 8’den akşam 4’e kadar çocuklar eğitime gidiyor. 4’ten sonra sen bu çocuğu hangi spor alanında neye teşvik edeceksin.
SPORCU FİZİK ANALİZ MERKEZİ TÜRKİYE’DE YOK
Sporcu fizik analiz merkezi ülkemizde yok. Çocukları 6 yaşında alıyorsunuz, çeşitli testler var onlara sokuyorsunuz, bu çocuğun 7 sayfalık bir veri tabanı oluşuyor. Bu rapor, bu çocuk spor yapabilir mi? Yaparsa profesyonel anlamda mı yapar? hangi branşta spor yapabilir? Net yüzde yüz şekilde veriyor size. Dolayısıyla biz ne yapıyoruz, çocuklar futbol okullarına gidiyor. Biz aile olarak çocuklarımızın her birini bir Ronaldo, bir Messi gibi görüyoruz. Bu gerçeklerle 15-16 yaşında karşılaşıyor ve çocuğa diyoruz ki “senden olmaz.” Çocuk okumamışta, eğitim anlamında da bir hedef koymamış. Zamanı geriye de alamıyorsunuz. Ortaya üretemeyen bir toplum çıkıyor. Ama Avrupa bunu yapıyor. En az gelişmiş ülkeler dahi bunu yapıyor.
Örnek vereyim. Usain Bolt atletizm dalında dünyada bir marka. Sadece Jamaika’ya geçen sene 7 milyar dolar para girmesini sağladı. Bizim bugün bir TAİ miz var övündüğümüz gurur duyduğumuz. İçinde 300 kişi çalışıyor, 600-700 milyon dolar ciro çekerek gurur duyuyoruz. Sadece bir atlet Jamaika gibi bir Afrika ülkesine 7 milyar dolar para getiriyor. Şimdi buda ciddi bir endüstri. Futbola baktığınız zaman dünyadaki 5. Ekonomiden bahsediyoruz. Sporun ülke tanıtımına katkısı çok büyük. Bunlar nasıl oluyor, Jamaika kendi ülkesi için kendi çocuklarına bu sporcu analizini yaptırmış. Görmüş ki Jamaikalıların kas yapıları atletizme çok uygun. Temel eğitimde ilk 4 yıl atletizm zorunlu ders haline gelmiş. Dolayısıyla oradan birçok Usain Bolt çıkabiliyor.
ÇOCUKLARIMIZA SEVGİ VE İLGİ KATARAK ÇOK İYİ DEĞERLER ÇIKARTIRIZ
Türkiye’nin futboldan yıllık kaybımız milyar dolardır. Takımlarımıza bakın Türk oyuncu yok. Ya bir, ya iki tane. Bizim kulübümüzde süper lige dahi çıksa yabancı oyuncu oynayamayacak. Tüzüğe koyduracağım bunu. Türk olarak gücümüzün farkında değiliz. Sadece bunları doğru eğitmek lazım. Milli ve yerli futbol takımı hayalimdir. Biz 1 yıllık olmamıza rağmen 7-8 tane oyuncumuza ciddi teklifler var. 1 yılda yaptık bunu. 10 yıla yayarsak içine sevgi ve ilgi katarak çok iyi milli değerler çıkacağına inanıyorum.
Kendi çocuğum matematikten düşük not almış. Öğretmen çağırdı gittim. Çocuğumun çok zeki olduğunu biliyorum. “Hocam bu çocuk daha 5’e gidiyor, bu çocuğu öğret diye sana verdik. Notu zayıf olabilir, matematikte çok iyi” dedim. “Nasıl yani” dedi, karşıdan karşıya rahat geçebiliyor. Olasılık hesabı var, buradan araba çıkabilir hesabı yapıyor. Top oynuyor topu vururken arkadaşına hızını ayarlıyor tam ayağına düşürüyor fizik hesabı var. Dolayısıyla sıkıntı bizde. Öğretmen öğretici misyonunu almazsa, öğrencide öğrenici misyonunu almazsa iyi değerler yetiştiremeyiz.
Öğretmen öğrencinin içerisinde ki canavarı çıkaracak. Şimdi futbolda da var. Bazı teknik direktörler bugün çok kötü oynadı gönderelim. Peki gönderelim ama o gün ne sıkıntısı var çocukla hiç konuştun mu? Annesi bağırmış olabilir, okulda bir şey yaşamış olabilir, sonuçta karşındaki cansız biri değil, kalbi var duygusu var. En basit yol hemen gönderelim demektir. Ben ne yaptım, gittim ailesiyle oturdum, sohbet ettim. Çocukların babayı anlamasını, babanın da çocukları anlamasını sağlıyoruz.
ENGELLEYEREK, KISITLAYARAK BİR YERE VARAMAYIZ ONLARI ANLAMALIYIZ
Biz cep telefonu ve bilgisayar çıkmadan önceki son ara nesiliz. Biz doğduğumuzda cep telefonu ve bilgisayar yoktu. Ama bizim çocuklarımız, cep telefonu ve bilgisayar ile doğdu. Biz ne yapıyoruz “oğlum cep telefonunu bırak geç şuraya” diye kırıcı kırıcı laflar konuşuyoruz. Çocuklarımızı anlamak yerine despot bir yöntemle bu işi çözmeye çalışıyoruz. O çocuk cep telefonuyla doğdu, cep telefonunun nasıl doğru şekilde kullanılacağını iyi anlatmalıyız. Engelleyerek, kısıtlayarak doğru yere varamayız.
Yüce Allah düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. Düşünme yeteneğinizi geliştirin. O çocukların düşünmesini sağlamamız lazım. Sorduğumuz soruya korkuyla değil de cesurca cevap vermesini sağlamalıyız. Çocuklarımızın duyguları çok temiz ve saflar. Çocuklarımız gün içerisinde 8 saat bizden uzak kalıyor. Haliyle onların arkadaşları olacak. Aslında biz karşı tarafı düzeltmemiz lazım. Biz karşı tarafı düzeltmediğimiz sürece çocuğum ne kadar düzgün olursa olsun, potansiyel kötü olma adayıdır. Ne kadar çocuğa dokunursak, bu ülke dünyada hak ettiği yerde olur.
O kadar yetenekli çocuklarımız var ki farkında değiliz. Bana bir yazılımcı çocuk geldi, işte İHA’yı üretmiş ama elinden tutan olmamış, ürettiği İHA 2 saat havada kalabiliyor, şimdi biz elinden tuttuk, havada daha fazla nasıl kalır onun peşine düştük. O beni bulmasa, ben onu tanımasam böylesine bir değeri keşfedemeyeceğiz. Her alanda çok değerli ve başarılı çocuklarımız var önemli olan bu değerleri ortaya çıkarmak.
Yorum Yazın