Aslen Bitlis Ahlatlı, ömrünün büyük bir bölümünü Başkent'te geçirmiş , Ankara'nın yaşayan efsanesi Taurus AVM'nin kurucusu ve sahibi Yunus Ensari hayatını kaybetti. Ankara'nın iş ve sosyal hayatının önemli isimleri arasında bulunan isimlerden birisi olan Yunus Ensari aynı zamanda kendisini iyiliğe adamış ve zorda kalmış insanlara yaptığı yardımlarla adından sıkça söz ettirirdi.
Yunus ensari ilerleyen yaşına rağmen çalışma hayatından hiçbir zaman taviz vermedi. 100 yaşını geçmesine rağmen Taurus AVM'de ki ofisine hemen hemen hergün gelir ve çalışma hayatını sürdürürdü. Son 1 yıldır ise Başkent hastanesinde ve Güven hastanesinde çeşitli rahatsızlıklarından dolayı tedavi görüyor doktorların tavsiyesi üzerine konaklamasını hastanede yaparak tedavi görüyordu.
Yunus Ensari 24 Nisan 2022 pazar gecesi 103 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Yunus Ensari en son röportajını 98 yaşında iken Redaktör haber dergisine vermiş ve Sorumlu yazı işleri Müdürü İbrahim Gökdemir'in sorularını cevaplamıştı. Ensari hayatını anlattığı röportajında önemli mesajlar vermişti...
İşte o röportaj...
Ankara’nın 98’lik delikanlısı Yunus Ensari
Midyat, Ahlat, Edirne, İstanbul derken açlığa şiir yazılan günlerin içinden yollar, onu Ankara’ya getiriyor. Geleceğini, Ankara’da buluyor. Zor günlerin çocuğu Yunus Ensari değişen talihini Redaktör dergisine anlattı.
Oradan Oraya çocukluk yılları. Sonra okuma isteğinin arkasına takılıyor. Açlığa şiir yazdıkları günler var içinde. Her şeyin kıt olduğu zamanlar, yolculuk da zor. O yollarda savruluyor, Ankara’ya düşüyor yolu. Mesleği dolayısıyla Türkiye’nin ormanlarını geziyor. Gayrimenkule çok yatkın aklı.Kendi tabiriyle iyi keşif yapıyor. Yunus Ensari bugünlerine ülkenin de kendinin de zor günlerini yaşaya yaşaya geliyor. 98 yaşında ve halen çalışmayı çok seviyor.
-Nerede dünyaya geldiniz. Aslen nerelisiniz?
Ben 1919 yılında Van gölünün en güzel yeri Ahlat’ta doğdum.
BAKKALİYE DÜKKANIMIZ VARDI…
Babam ticaretle uğraşıyordu, bakkaliye dükkanımız vardı. 1915 yılında Rus işgali yüzünden babalarımız Ahlat’tan Mardin’e göç etmişler. Ben Mardin’de doğdum.1.5 yaşında Ahlat’a dönmüşüm. İlkokulu Ahlat’ta okudum. Ruslar bölgemizden çekilirken her yeri yakıp yıkıp öyle gitmişler. Babam geri geldiğinde küçük bir bakkal dükkanı açmış vefat edinceye kadar orada durmuş. Ahlat’ta 6 odalı bir ilkokul vardı, ortaokul yoktu. Bitlis’te vardı oraya gittim orada bir handa okudum iki tane yaşlı kadın han işletiyorlardı ben de orada kaldım onlara hizmet ettim babamlar o sırada Ahlat’ta idi. Maddi durumumuz iyi değildi. Bitlis’te lise yoktu.
Edirne’de çok uzak bir akrabamız olduğunu duydum. Onlara mektup yoluyla yazdım. “Ben ortaokulu bitirdim liseyi okumak istiyorum imkanımız yok ne yapayım” diye. “Burada öğretmen okulu var gel buradaki imtihanlara gir” dediler. 1936’da Edirne’ye gittim fakat yol uzun sürdüğü için kamyon sırtında gittim imtihanlara yetişemedim. Yetişemediğim için oradaki düz lisede okudum. O sırada Atatürk’ün silah arkadaşı Kazım dirik Paşa Trakya Müfettiş-i Umumisi’ydi. Onunla tanıştım o beni himayesi altına aldı liseyi bitirdim. O zaman Yüsek Mühendis Mektebi’ydi adı İstanbul Terknik Üniversitesi’ni kazanmıştım. Param olmadığı için Ankara Üniversitesi Orman Fakültesine geldim. Orası yatılıydı çünkü.
-Biraz ailenizden bahsedermisiniz…
Babam Şevket, Annem Güldane. 6 kardeşiz, 2 erkek 4 kız. En büyük benim. Eski eşimden 3 oğlan, Ferhunde hanımdan 1 kız bir oğlan çocuğum var. Ercan, Gürcan, Özcan, Glendam Nilgün, Ali Gökhan. Özcan Vefat etti. Torumlarım Erinç, İpek, Elif ve Aslı.
-Okuldan sonra ne yaptınız?
BİRGÜN YANIMA BİR SİGORTACI GELDİ VE…
Okuldan sonra Karabük Orman Bölge Şefliği’ne gönderdiler beni. Sonrasında Muhtelif yerlerde orman bölge şefi olarak çalıştım. 1952-53 gibi Orman Bakanlığı’na tayin oldum. Ankara’ya geldim. Tekirdağ’da çalışırken bir adam geldi “ben sigorta yapıyorum olur musunuz?” dedi. Anlattı anlattı… “olurum” dedim. “Ben hem memurum hem sigortacıyım” dedi. “Memurluktan çıkınca akşamları ek iş yapıyorum” dedi. “Oluyor mu? Öyle” dedim, “oluyor” dedi. O zamanda benim paraya ihtiyacım vardı. Maaş yetmiyordu ek olarak bir iş yapmam gerekiyordu.
SİGORTACILIKLA DEĞİŞEN KADER
Anadolu sigorta şirketine geldim, “Ben memurum sigortada yapmak istiyorum” dedim onlarda “olur” dediler. Ticaret bakanlığı imtihanlarına girdim. Prodüktörlük ehliyeti aldım ve sigorta yapmaya başladım akşama kadar dairemde çalışıyorum akşamda sigorta yapıyordum.
Sigorta şirketi benim çalışmamı beğendiği için “gel sen hayat sigortası yap” dedi. Hayat sigortasını aktörler tablosuna göre öğrendim. Hayat sigortası primleri yapılandırırken bu tabloya göre yapılır.
YENİ BİR SİGORTA İCAT ETTİM
Yolum Amerika’ya düştü. Amerika’da emekli bir generalin babası sigorta acentesiymiş, Türkiye’de. Onun vasıtasıyla bir Mortalite tablosu buldum getirdim. ucuz.Getirdiğim tabloyu diğer şirketlerinin haberi olmadan Ticaret bakanlığına onaylattım. Buna dayalı olarak bir sigorta icat ettim.
Her sigorta şirketinin kendisine göre tarifesi vardı. Ben o Mortalite tablosunu getirip kendi patentimi alınca “bir kişinin değil de bir grup halinde sigorta yapayım” dedim.
TMMOB gittim, gelin bir grup sigortası yapalım ucuz olur dedim. Tamam dediler. Onlar için bir sözleşme hazırladım, uzun sayfalar dolusu. Ucuz bir tarife oldu. 1 hafta boyunca nerdeyse hiç uyumadım atlayıp trene İstanbul’a gittim sözleşmeleri halletmeye geri geldim, geri gittim. yani hiç uyumadım ve sonunda iki tarafta anlaştı. Ticaret Bakanlığı’da onayladı.
BÜTÜN MÜHENDİSLERİ GRUP HALİNDE SİGORTE ETTİK
Bütün mühendisleri grup halinde sigorta ettik. El broşürleri yaptım. TMMOB’nin dergisinin arasında mühendislerine gönderiyorduk. 30 bin tane mühendise birden gidiyordu. Bu yolla, Türkiye’deki tüm mühendislere yollanmıştı. Sigorta olmaya karar veren mühendis kağıdını doldurup bize yolluyor, parasını banka hesabına yatırıyordu.
BÜTÜN MESLEK GRUPLARINA BUNU YAPTIK
Türk Tabibler Birliği ne güzel şeymiş diyerek onlarda yaptırmak istedi. Eczacılar birliği, Mülkiyeciler birliği bizde yapalım derken hepsini birleştirdik MİMTEM bünyesi altına aldık. Bütün meslek grupları istedi. Bütün genel kurullarına davet edildim. Bazılarının onur üyesi oldum. Ben bu işten çok para kazandım.
-AVM Kurmak bir hayalinizmiydi?
AVM KURMAK TAMAMEN BİR TESADÜF
AVM kurmak hayalim değildi. Hayat birazda tesadüflerden oluşuyor. Sigortacılıktan çok para kazanmaya başlayınca gayrimenkule yatırımlar yaptım ve birçok binalar yaptım. Ankara’da ilk olarak Menekşe sokakta bir ev aldım. Sonralarda gayrimenkul yatırımlarına başladım. AVM’de bunun sonucunda oldu.
-98 Yaşındasınız. Uzun ömrü ve bu dinçliği neye bağlıyorsunuz?
ÇALIŞMAYI BIRAKMAK ÖLÜMÜMÜ BEKLEMEK DEMEK…
Sanıyorum ki Ormanda dağlarda çalışmam bu kadar dinç olmama sebeb oldu. Doğaya olan sevgim büyük. Türkiye Tabiatları koruma derneğini de ben kurdum. Süleyman Demirel’le beraber 1955 yılında kurduk ve halende başkanlığını yapıyorum.
-Mütevazi bir yönünüz var..
İNSANLARLA DİYALOGLARIMDA SÜREKLİ EMPATİ YAPARIM
Lükse meraklı değilim. 1968 model bir arabam var ona binerim. Herkes neden arabamı değiştirmediğimi soruyor. Halbu ki o da ayağımı yerden kesiyor, diğeri de. Ne gereği varda israf edeceğim. Birde şunu belirtmeden geçemeyeceğim. Ben yanımda bir misafir olmadıkça arabayı şoförüm kullanırken arka koltuğa binmem. Nihayetinde o da bir insan. Ben şoför olabilir, o patron olabilirdi. Benim ondan ne farkım var ki. Empati yapmak gerekir.
ÇOK ÜZÜLDÜK AİLE OLARAK. TOPLUMLARI AYAKTA TUTAN BÖYLESİ İDOL İNSANLARDIR.TÜM SEVENLERİNE, AİLESİNE SABIRLAR DİLİYORUZ. SANAT ALANINA ÇOK TUTARLI DESTEKLERİ İLE SANATIMIZ DEĞERLİ SANATÇILAR KAZANMIŞTIR. HER ZAMAN SEVGİ VE SAYGI İLE ANILACAKTIR.
Hasan Pekmezci
26-05-2022 22:41