2. Ankara Edebiyat Festivali Mamak Musiki Muallim mektebinde tüm hızıyla devam ederken, festivale katılan şairler İsrail'in Gazze'de yaşattığı zulme sessiz kalmadı. Şairler ortak bir açıklama yaparak "Tek dişi kalmış canavardan takma dişli canavara" diyerek İsrail'i ve batı ülkelerini böyle protesto etti.
Yapılan açıklamada şunlara yer verildi;
“Tek dişi kalmış canavardan takma dişli canavara!”
Siyonizmin sistematik zulüm siyaseti dünyayı karanlık bir sona sürüklüyor.
“Bütün insanlık” yoksa medeniyet yok, “vicdan” yoksa medeniyet yok!
Siyonist devletin son soykırım hamlesi, onun arkasında saf tutan Batı’nın gerçek yüzünü bir daha gözlerimizin önüne serdi.
2. Ankara Edebiyat Festivaline katılan şair ve yazarlar olarak Siyonist devletin sürekli zulüm siyasetini lanetliyoruz!
İsrail için soykırım netice değil, esastır. Soykırım yapmadığı anda bütün varlık sebebi ortadan kalkar. Bunun için zaman zaman vesileler, sebepler ortaya çıkabilir; çıksa da çıkmasa da katliam yapmak Siyonist ideolojisinin vazgeçilmezidir.
Mehmed Âkif İstiklâl Marşı’nda hakikatı bütün açıklığı ile hakikati haykırır:
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar
O günlerden bugünlere köprülerin altından çok sular aktı, fakat “tek dişi kalmış” emperyalizm canavarı hükmünü icra etmeye devam etti. Onun medeniyet iddiasının kirli yüzünü saklamaktan başka gerçekliği olmadığı defalarca ortaya döküldü.
Artık onlar için sahte medeniyet manasına gelen “uygarlık” kelimesini kullanabilir.
Şu anda batı protez dişli canavardır!
Bu canavar, 20. yüzyılda İslâm coğrafyasında yabancı bir unsur dahil ederek bölgeyi kontrol altında tutma emelini süreklileştirdi. Bu yabancı unsur, toprağa bir türlü intibak edemedi, bu huzursuzluğunu bölgenin gerçek sahiplerini katliama tabi tutarak gidermeye çalışıyor.
On yıllardan beri Almanların Yahudilere yaptığı zulümlerle ilgili sayısız haberler, yorumlar, hikâyeler, romanlar, araştırma ve fikir kitapları okuduk. Radyo skeçleri dinledik, filmler ve televizyon dizileri seyrettik.
Dünyanın en mazlum topluluğu Yahudilerdi!
Bu kadar çok tekrar bir müddet sonra bıkkınlık hasıl etti. Propaganda aksi tesir yapmaya başladı, yine de ufak bir “Alman zulmü” ihtimali zihnimizde yer etti.
Almanlar Yahudilere zulmetti mi?
Etmiş olabilir!
Ne kadar etmiş olabilir?
Bütün dünyayı istila eden siyonist propagandasında sürekli tekrarlandığı kadar etmesi mümkün değil.
Ve bugün şunu rahatlıkla söylüyoruz: Yahudilerin Filistin halkına zulümleri yanında Almanların Yahudilere ettikleri solda sıfır kalır!
Hatta 20. yüzyılda bütün soykırımları toplayın: Siyonistlerin soykırımı kadar etmez!
Alman zulmü en nihayetinde sekiz-on yıllık bir dönemi kapsar. Almanya savaşı kaybedince o zulümlerin intikamı kat kat be kat alınmıştır. Almanlar savaş sonrasında Yahudi muhabbeti tedrisatından geçirilmiştir. Yerli yersiz Yahudi zulmü anıtları, müzeleri… yapılmıştır. Bugün dahi Almanlar “Yahudi” kelimesi geçince toparlanırlar. Filistin halkına yapılan zulümler konusunda en fazla onlar sessiz kalır.
Yahudilerin kapitalist/emperyalist sistemde nüfuslarıyla kıyaslanmayacak bir güçleri var. Kapitalist Avrupa ülkelerinin, sömürgeciliğin sürekliliğini sağlamaları için İslâm dünyasının zapturapt altın alması gerekiyordu. Bu ancak bölgede batı sisteminin terminali vazifesi görecek bir devletin kurulması ile mümkündü. Bu aynı zaman siyonizmin de hedefi idi. Bu hedefe ulaşılması için Osmanlı Devleti’nin yıkılması şarttı.
Siyonistlerin bir de devlet sahibi olduktan sonra, bu devletin gizli anayasasında ilk madde “zulüm”dü!
İsrail’i bugünkü ifadesiyle “teröristler” kurdu. İlk İsrail devleti yöneticileri terör hareketleri yönetmiş eli kanlı zâlimlerdi. Binlerce masum Müslüman, bu devletin silahlı güçleri ve hatta silahlı vatandaşları tarafından katledildi.
Yeryüzünde bu kadar uzun süren zulüm görülmemiştir! Devlet öncesi dönem de dikkate alınırsa Filistin’de yüz yıllık kesintisiz bir Siyonist zulmü vardır.
Bu zulmün yeni tezahürleri ile karşılaşmaya devam ediyoruz.
Mazlumun tepkisi terör sayılır fakat siyonistin zulmü en fazla müsadeye mazhardır!
Onlar zulüm yapmak hakkına sahiptir, selahiyetini haizdir!
Fakat her zulmün bir doyum noktası vardır.
Elbette o günler gelecektir, insanlığın uyuşturulmuş vicdanı uyanacaktır. O günlerin gecikmemesi, bir an evvel gelmesi niyazımızdır.
Yorum Yazın